Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hakkında BYLOCK ve BANK ASYA iddiası bulunan başvurucu Yüksel Yalçınkaya hakkında kararını verdi. AİHM Yalçınkaya kararı ceza yargılamaları açısından emsal olma özelliği taşımakta doğrudan tüm mahkemeler açısından bağlayıcı niteliktedir. Bu konuya ilişkin detaylı açıklamayı Aihm Yüksel Yalçınkaya Kararı başlıklı makalemizde bulabilirsiniz.
İçindekiler
- AİHM Yalçınkaya kararı aynı iddialarla kamu görevinden çıkarılmış kişiler için ne anlama geliyor?
- Khk ve ekli liste ile ihraç olan devlet memurlarının OHAL komisyonu başvurusu ret işlemi sonrası açmış olduğu idari davalar sonucunda yapacağı AİHM başvurusunda Aihm Yalçınkaya kararı emsal olacak mı ?
- AİHM Yüksel Yalçınkaya Kararı Çerçevesinde İdare Mahkemelerine Verilecek Dilekçe Örneği
AİHM Yalçınkaya kararı aynı iddialarla kamu görevinden çıkarılmış kişiler için ne anlama geliyor?
AİHM Yalçınkaya kararına göre, Yüksel Yalçınkaya hakkında adil yargılanma hakkının , kanunsuz ceza olmaz ve toplanma ve örgütlenme özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine hükmetti.
Söz konusu kararın kanunsuz ceza olmaz ve adil yargılanma hakkının ihlali açısından ekli liste ile ihraç edilen yaklaşık 150 bin kişinin yapabileceği başvurulara da uygulanabileceği değerlendirilebilir. Zira ilgili karar meslekten çıkarma işleminde temel referans alınan delillerin değerlendirilerek ceza davasında kullanılması ve mahkumiyete esas teşkil etmesinin AİHS kapsamında hak kaybı oluşturduğuna karar vermiştir. Bu kapsamda savunması alınmadan , ekli liste ile terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesi ile ihracına yönelik yapılan başvurularda AİHM’nin özel hayata saygı hakkının adil yargılanma hakkının ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerinin ihlal edildiğine hükmetmesi beklenmektedir.
AİHM Yalçınkaya kararında kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine özellikle vurgu yapmış ve mevcut delillerin iç hukuktaki suçun yasal tanımı kapsamında gerekli olan bilgi ve kastın varlığını tespit etmeye çalışmadan, delillerin kullanımına etkili bir şekilde objektif sorumluluk yüklemiştir. Mahkeme, ulusal mahkemeler tarafından kanunun bu şekilde geniş ve öngörülemez bir şekilde yorumlanmasının, suçun kurucu unsurlarını – özellikle de zihinsel unsurları – bir kenara bırakma ve bu suçu katı bir sorumluluk suçuna benzetme ve böylece iç hukukta açıkça belirtilen gerekliliklerden ayrılma etkisi yarattığı görüşünde olduğunu ifade etmiştir.
Khk ve ekli liste ile ihraç olan devlet memurlarının OHAL komisyonu başvurusu ret işlemi sonrası açmış olduğu idari davalar sonucunda yapacağı AİHM başvurusunda Aihm Yalçınkaya kararı emsal olacak mı ?
Aihm kararı her ne kadar ceza davaları yönünden emsal nitelik taşıyacağı tartışılsa da aynı delillerle ihraç edilmiş İdari dava süreci içerisinde olan kişileri de bağlayıcı nitelik taşıdığı düşünülebilir.
Aihm Yalçınkaya kararında mahkemenin, sözleşmenin 6. Ve 7. Madde bağlamındaki değerlendirmeleri çok önemlidir. Zira Türk yargısında İdare Mahkemelerinin aslında bekletici mesele yaptığı Ceza Mahkeme kararlarının AİHM Yalçınkaya kararındaki gerekçelere göre hareket etmesinin doğrudan bu Aihm Yalçınkaya kararının İdari yargıyı etkileyeceği çok açıktır.
Şu hususu belirtmek gerekir ki, Matyjek/Polonya kararında AİHM ; KHK ile işten çıkarılan memur yönünden yaptığı başvuruda cezanın ağırlığına dikkat çekmiş ve başvuruyu incelerken 6.maddenin cezai yönüne de değerlendirmesini yapmıştır. Türkiye’de OHAL KHK’sı ile getirilen düzenlemelerde ömrü boyu kamu görevinde çalışamama, pasaportların iptali hatta gemi adamı cüzdanın iptaline varan düzenlemeler dikkate alındığında AİHM’in ekli liste ile ihraç olanların başvurusunda 6.maddeyi cezai yönden de incelerken Aihm Yalçınkaya kararına atıf yapacağı açıktır.
AİHM Yalçınkaya kararında “delillerin değerlendirmesine keyfilik bulunması” ve “mahkemenin açık hataya düşmesi” olduğuna dikkat çekerek, “Mahkeme, ByLock delilinden hüküm kurulmasını keyfiyet olarak yorumlamış. Bunun sözleşmenin 6’ıncı maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkını ve 7’inci maddede düzenlenen “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır. Dolayısıyla aynı iddiaların ÖMÜR BOYU MESLEKTEN MEN için yeterli kabul edilmesi karşısında AİHM bu konuda yapılacak başvuruları aslında bir ön kabul yapmıştır.
“Ceza hukuku kökenli bir ilke olan ancak zaman içinde hukukun tüm dallarında geçerli bir ilke olarak benimsenen “lehe olan hükmün uygulanması ilkesi”; işlendiği zamanın hukuki normları uyarınca suç sayılan bir fiilin sonradan yürürlüğe giren bir düzenleme ile suç olmaktan çıkarılmış bulunması veya sonradan yürürlüğe giren düzenlemenin, suçun işlendiği zaman mevcut olan düzenlemeye göre suçlunun lehine sonuçlar doğurması durumunda, failin lehine olan sonraki normun daha önce işlenmiş olan fiillere uygulanmasını öngörmektedir.
İdare hukuku alanında, kural olarak idari işlemlerin yargısal denetimi tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmaktadır. İdari işlem niteliğindeki disiplin cezasının da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de lehe olan normun uygulanması ilkesinin disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir.” (Danıştay 5. Dairesi, E. 2016/16809, K. 2020/282 ve 27.1.2020 tarihli kararı).
Fakat Türk yargısında bu kararın kabul edilmesi, Aihm Yalçınkaya kararındaki gerekçelerin uygulanması doğrudan idari yargıda da hüküm ve sonuç doğuracaktır. Zira İRTİBAT ve İLTİSAK değerlendirmesi yapan idari yargı merciileri BYLOCK iddiası ile yapılan cezai yargılamaların hak ihlali sonucu doğurması karşısında değerlendirmelerinde bu argümana dayanamayacaklardır. Bu doğrultuda İdare Mahkemeleri, Ceza mahkemelerinde Aihm Yalçınkaya kararında sunulan gerekçelere göre uygulanma aşamasında da bu durumu bekletici mesele yapmaları gerekecektir.
Nitekim suç oluşturan disiplin cezaları bakımından idare mahkemesi tarafından yapılan yargılamalarda ceza mahkemesindeki yargılamanın sonucunun beklenmemesi veya yargılama sonuçlandıktan sonra verilen kararın idare mahkemesince yeniden değerlendirmemeye alınmaması farklı uygulamalara yol açabilmektedir.
Bu konuda Danıştay bir kararında:
“Suçun 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda açıkça tanımlanmış olması nedeniyle, davacının bu suçu işleyip işlemediği ancak ceza mahkemesince verilecek karar sonucunda belirlenebilecek olduğundan; ceza davasının nihai olarak sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunun İdare Mahkemesince araştırılması ve ceza yargılaması sonucunda verilecek nihai karar da göz önünde bulundurularak, davacı tarafından, disiplin cezasına konu fi illerin işlenip işlenmediği konusunda yeniden bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin verilen İdare Mahkemesi kararının bu işleme yönelik kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
şeklinde karar vermiştir. (Danıştay 5. Dairesi, E. 2019/545, K. 2019/4200 ve 19.6.2019 tarihli kararı.)
AİHM Yüksel Yalçınkaya Kararı Çerçevesinde İdare Mahkemelerine Verilecek Dilekçe Örneği
……………. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO :
KONU : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi – AİHM Yüksel Yalçınkaya Kararının Uygulanması Hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :
- BU KISIMDA DOSYA SAFAHATI ÖZETLENMELİDİR.
- AİHM Yalçınkaya Kararında Bylock kullanımı ile ilgili hususlara işaret ederek söz konusu programın kullanımının doğrudan silahlı terör örgütü üyeliği için gereken şartlardan biri olarak kabul edilemeyeceğini belirterek AİHS m. 7 ‘Kanunusuz Ceza Olmaz’ maddesiyle korunan hakkın ihlal edildiğini açıkça ortaya koymuştur. Karara göre ByLock’un sadece kullanılmasının otomatik olarak silahlı örgüt üyeliği sonucuna yol açması varsayımını doğru olmadığını ve silahlı terör örgütü üyeliğinin tüm gerekliliklerinin (gerekli kasıt dahil) yerine getirildiğini tespit etmeden, bu uygulamanın kullanıcısına etkili bir şekilde cezai sorumluluk yüklemenin hak ihlaline yol açacağı değerlendirilmiştir.
- Mahkeme’ye göre bu durum, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluğa dayalı organik bir bağın kanıtlanmasını ve çok özel bir zihinsel unsurun(manevi unsur) varlığını gerektiren söz konusu suçun özüyle ve Sözleşme’nin 7. maddesi uyarınca bir bireyin, kişisel sorumluluk unsurunun tesis edilebileceği zihinsel bir bağ olmaksızın cezalandırılmama hakkıyla bağdaşmamaktadır. Mezkur kararın 237.-372. Paragrafları arasında değerlendirilen bu hususların hakkımdaki iddialar kapsamında da uygulanarak İRTİBAT ve İLTİSAK değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
- AİHM Yalçınkaya Kararında Bylock kullanımı ile ilgili olarak yine bylock iddialarının “münhasırlık” ve “örgütsel kullanım” argümanının yerinde olmadığını ve Ceza Kanunu’nun 314. maddesi anlamında ByLock’un FETÖ/PDY’nin “üyesi” olmayan hiç kimse tarafından kullanılmadığı ve kullanılamayacağına dair ulusal mahkemeler tarafından daha fazla açıklama yapılmasını gerektiren bazı bariz boşluklara işaret ettiği belirtilmiştir. (Benzer:AİHM-Akgün/Türkiye).
- Mahkeme, dönüm noktası niteliğindeki kararlarında Yargıtay da dâhil olmak üzere ulusal mahkemelerin, ByLock’un münhasır ve örgütsel olduğu iddiasına ilişkin olarak öncelikle MİT tarafından yapılan tespitleri yargılama dışı bir bağlamda kabul ettiklerini ve bu tespitleri derinlemesine incelemediklerini gördüğü için Adil Yargılanma Hakkının İhlaline karar vermiştir. Mezkur kararın 300.-356. Paragrafları arasında değerlendirilen bu hususların hakkımdaki iddialar kapsamında da uygulanarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekmektedir.
- Mahkemenizce hakkımda yapılacak irtibat ve iltisak değerlendirilmesinde BYLOCK deliline ilişkin değerlendirmenin AİHM kararı çerçevesinde tekrar bir hak ihlaline sebebiyet vermeyecek şekilde yapılmasını ihraç işleminin temel dayanağı olan suçun unsurunun maddi manevi unsurunun oluşmadığı AÇIKTIR.
NETİCE-TALEP :
Ekte sunulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yüksel Yalçınkaya Kararının tam metni ekte sunulmakta olup kararın dosyama uygulanmasını ve AİHS m. 6 ve m.7 kapsamında değerlendirilmesi hususunda gereğini arz ederim……./……./2023
İSİM SOYİSİM
TC:
ADRES:
Ek: AİHM Yüksel Yalçınkaya Kararı
- AİHM Yalçınkaya kararına benzer kararları için : AHİM HUDOC ‘a tıklayabilirsiniz.
- Anayasa Mahkemesi’nin benzer kararları için : Kararlar Bilgi Bankası ‘na tıklayabilirsiniz.