Boşanmanın sebeplerine göre anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma davası, nafaka, çocukların velayeti, maddi ve manevi tazminatlar ile boşanmada mal paylaşımı gibi konularda takip ve davaları yürütüyoruz.

Randevu Alın

AİLE VE BOŞANMA HUKUKU NEDİR?

AİLE VE BOŞANMA HUKUKU NEDİR?

AİLE VE BOŞANMA HUKUKU NEDİR?

Aile hukuku, aile ilişkilerini nişanlanmadan evliliğe kadar olan süreçte ve sonrasında oluşabilecek tüm uyuşmazlıkları ve bu uyuşmazlıkların çözümü ile içinde evlilik unsuru barındıran hukuki olayları içine alan hukuk dalıdır. Aile ve Boşanma Hukuku’nun temelini Türk Medeni Kanun’daki yasal hükümler oluşturmaktadır. Nişanlanma, nişanın bozulması,nişanın bozulması sonucu doğabilecek manevi tazminat hakları, evlenme, evlenmenin koşulları ve hükümleri, boşanma, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, nafakaya dair haklar, velayet, eşler arasındaki mal rejimleri, soybağı ,vesayet, hısımlık ,yasal danışmanlık, gibi konularda aile hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümü Aile ve Boşanma Hukuku kapsamına girer. Aile hukuku kapsamına giren bu gibi konulara ilişkin uyuşmazlıklara ait dava ve işlemler aile mahkemelerinde görülür.

AİLE HUKUKU’NUN TEMEL PRENSİPLERİ

AİLE HUKUKU’NUN EVLENME VE NİŞANLANMA İLE HÜKÜMLERİ

AİLE HUKUKU’NUN EVLENME VE NİŞANLANMA İLE HÜKÜMLERİ

  • İlişki Tiplerinin Sınırlı Sayıda Olması
  • Geniş Ölçüde Emredici Kurallara Dayanma 
  • Devletin Müdahalesi
  • Şekle Bağlılık 
  • Eşitlik
  • Çocukları ve Zayıfları Koruma

İlişki Tiplerinin Sınırlı Sayıda Olması

Türk Borçlar Kanunundan farklı olarak aile hukukunda, fertlerin kurabileceği ilişkiler sınırlı şekilde kanunda öngörülmüştür. Fertler ancak bazı ilişkileri kurup kurmamakta serbesttirler. Örneğin, kişiler evlilik ilişkisi içerisine girip girmemekte serbesttirler. Ancak bir defa evlenmeye karar verirlerse, o zaman aile hukukundaki evlenme ve evliliğe ait kurallara uymak zorundadırlar. Görüldüğü üzere, taraflar Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen ilişkiler dışında kendi aralarında serbestçe herhangi bir ilişki düzenleyemeyecekleri gibi, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen ilişkilerin şartları ve sonuçlarını da serbestçe kararlaştıramazlar.

       Geniş Ölçüde Emredici Kurallara Dayanma 

Aile hukukunda yer alan kuralların çoğunluğu emredici niteliktedir. Bir diğer ifadeyle, aile hukuku alanındaki ilişkilerde irade özgürlüğüne yer verilmemiştir. Bunun sebebi, bir taraftan aile birliğini ve toplum düzenini, diğer taraftan ise aile fertlerini koruma amacı güdülmesidir.

Devletin Müdahalesi

       Ailenin toplumun temeli olarak görülmesi sebebiyle, Medeni hukukun bir dalı olmasına rağmen bu alanda kamu otoritesi büyük ölçüde kendini hissettirmektedir. Örneğin, devlet, evlenmenin yetkili merci önünde yapılmasına büyük önem vermektedir. Evlendirme merasimi hazırlıkları devletin denetimi altındadır. Devlet mutlak butlan sebebiyle evlenmenin feshi davası açma hakkını saklı tutmuştur. Ayrıca evlenme erginliğine erişmemiş olanların evlenebilmesi hakim kararına bağlıdır. Evlilik hayatında çocukların korunmasına ve vesayete ilişkin pek çok alanda devlet, mahkemeler ve vesayet organları aracılığıyla müdahalede bulunur.

Şekle Bağlılık

      Aile hukuku ilişkilerinin kurulmalarında ve sona ermelerinde genellikle şekil zorunlu kılınmıştır. Evlenme, boşanma, soybağının reddi, kısıtlama, vasi atama, evlatlık ilişkisinin kurulması ve ortadan kaldırılması gibi hususlarda birtakım şekil mecburiyetleri getirilmiştir.

Eşitlik

       743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu’nda, yürürlükten kalkan Kanun’dan farklı olarak, kadın erkek eşitliğine dayalı düzenlemelere yer vermiştir. Nitekim kanun koyucu Anayasa’nın 41. maddesine (3.10.2001 gün ve 4709/17 sayılı Kanun ile ek ibare olarak) «Aile, eşler arasında eşitliğe dayanır» hükmünü öngörmüştür.

Çocukları ve Zayıfları Koruma

         Aile hukuku, çocukları ana ve babalarına karşı, vesayet altındaki kişileri vasi ve vesayet organlarına karşı, kadınları kocalarına karşı korumaktadır. Ayrıca, korunma amacıyla belirli nitelikteki kimselerin özgürlüklerinin kısıtlanması da aynı amaca yöneliktir. Ülkemizde son yıllarda kadına yönelik şiddetin artmasıyla, 2012 yılında 6284 sayılı «AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN» çıkarılmıştır. Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. 6284 sayılı Kanun, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik, mülki idare amirlerine ve aile mahkemesi hakimlerine çeşitli yetkiler vermektedir.

AİLE HUKUKU’NUN EVLENME VE NİŞANLANMA İLE HÜKÜMLERİ

AİLE HUKUKU'NUN EVLİLİK BİRLİĞİ, BOŞANMA VE NAFAKA İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

AİLE HUKUKU’NUN EVLİLİK BİRLİĞİ, BOŞANMA VE NAFAKA İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

Nişanlanma

    1.Nişanın Hukuki Niteliği

     Toplumun temel taşlarından birisi olan aile müessesesinin düzgün bir şekilde kurulmasında evlilik öncesi hazırlık döneminin önemi ve etkisi büyüktür.Evlilik yapacak kişilerin belli ölçülerde birbirini  tanımaları  gerekmektedir.İşte bu noktada örf ve adet hukuku kaynaklı nişanlanma kurumu oluşmuştur. Nişanlanma,   aralarında  evlenmeye engel bir durum bulunmayan farklı cinsiyetten iki kişinin evlenme vaadiyle  yapmış oldukları iki taraflı hukuki bir işlemdir.TMK’nın 119 maddesi uyarınca;nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez. Evlenmeden kaçınma hâli için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 118.maddesi ve devamı maddelerde nişanlanmadan bahsedilmiştir. 

                 2.Nişanın Bozulmasının    Sonuçları

  • Maddi Tazminat

TMK’nın 120. Maddesine göre:

      ‘’Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.’’

    Buna göre  maddi tazminat taleb edebilmenin şartlarını şu şekilde sıralayabiliriz.

  -Nişanlılardan biri haklı bir sebeb olmaksızın nişanı bozmuş olmalı,

  -Maddi tazminat isteyen taraf kusurlu olmamalı,

  -İstenen tazminat nişan için yapılan harcamalar ve maddi fedakarlıklar oranında ve dürüstlük kurallarına göre istenmelidir.

   -Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana veya babası veya onlar gibi davranan kimseler de (mesela teyzesi ,amcası,komşusu gibi yakınları anneve baba gibi davranmışlarsa)  eğer nişan için bir harcama yaptılarsa uygun bir tazminat isteyebilirler.

  • Manevi Tazminat

TMK Madde 121’e göre:

 ‘’Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.’’

Buna göre:nişanın bozulmasından sonra manevi tazminat isteme şartları şu şekilde sıranabilir:

   -Ortada bir bozulmuş bir nişan olmalı,

   -Tazminat istenecek taraf kusurlu olmalıdır.

   -İstenecek  tazminat dürüstlük kurallarına göre hakkaniyetli olmalıdır.

  • Hediyelerin Geri verilmesi

TMK Madde 122’ye göre:

‘’ Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.’’

Madde  hükmü uyarınca nişanlılık evlenmeyle sonuçlanmazsa  nişanlıların  birbirlerine verdikleri alışılmışın dışındaki  hediyeler hediyeyi veren tarafından geri istenebilir. Burada karşı tarafın kusuru aranamaz. Buradaki alışılmışın  hediyeden kasıt giymekle, kullanılmakla tüketilen eşyalardan olan eşyalardır. Örneğin; ayakkabı, giysi, tatlı, çikolata gibi hediyelerin geri iadesi istenemez. Hediye alışılmışın dışındaki bir hediye ise saat ,bileklik, kolye vb. geri verilmelidir.Hediye aynen iade edilemiyorsa  misliyle  edilmelidir. Aksi  halde sebepsiz zenginleşme davası açılabilecektir.

  1. EVLENME

  1.Evlenme Kavramı 

  Evlenme ,’’tam ve sürekli bir hayat ortaklığı  yaratmak üzere, cinsiyetleri ayrı iki kişinin hukuken makbul ve geçerli şekilde birleşmesidir.(Velidedeoğlu s.45).Evlenme eşlere ortak bir hayat sağlar.

  1. Evlenmenin Hukuki Mahiyeti

  Evlenmenin hukuki yönden ne olduğu tartışmalıdır. Bunun için üç görüş ortaya atılmıştır.

  • Sözleşme Görüşü: Bu görüşe göre evlenme bir medeni hukuk sözleşmesidir. Ancak evlenme sözleşmesinin tarafları olan eşler bu  sözleşmenin içeriğini diledikleri biçimde tespit edemeyecekleri gibi, sözleşmeyi istedikleri anda sona erdirme hakkına da sahip değillerdir. Bu 

itibarladır ki Yargıtay’a göre   evlenme, kendine has özellikleri olan  medeni hukuk sözleşmesidir.

  • Kurum Görüşü: Bu görüşe göre evlenme bir sözleşme değil, ‘kurumdur.’
  • Şart-Tasarruf Görüşü: Evlenmenin şartları, hükümleri, sona erme sebepleri ayrıntılı bir şekilde kanunda düzenlenmiştir. Evleneceklerin iradeleri, sadece evlenmek istediklerini memura açıklamaktan ibarettir. Kendileri bu statünün hiçbir noktasını değiştirmeye yetkili değildir. Bu statüden çıkmak da kendi iradelerine tabi değildir.
  1. Evlenmenin Şartları

        Evlenmenin Maddi Şartları:

1)Ayırt Etme Gücü: Medeni Kanun anlamında ayırt etme gücünü; bir kişinin fiil ve işlemlerinin güdüsünü, sonuçlarını, kapsam ve etkilerini seçme ve bunlara uygun olarak hareket etme iktidarı olarak tanımlanabilir.(Akıpek/Akıntürk s. 300 vd). TMK m. 125 “Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemezler.” diyerek   evliliğin en önemli hukuki şartının   temyiz kudretine sahip olmak olduğu işaret edilmiştir.

2)Evlenme Yaşı:        

Geçerli bir evlenmenin yapılabilmesi için, evlenecek olanların sadece ayırt etme gücüne sahip olmaları yeterli değildir, aynı zamanda kanunun belirlediği ‘’belli bir olgunluk çağına, belli bir yaşa erişmiş bulunmaları da gerekir.

Normal Evlenme Yaşı :  18 yaşını tamamlamış olanlar, bütün hukuki işlemleri yapmaya ehil oldukları gibi evlenme akdini yapabilirler. Bunun için yasal temsilcilerinin iznine gerek yoktur.

Olağan Evlenme Yaşı : TMK m.124/I’e göre «Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.» Görüldüğü üzere, Türk Medeni Kanunu erkek veya kadın ayrımı yapılmaksızın her iki cins için de evlenme yaşını 17 olarak belirlenmiştir. Burada 17 yaşın tamamlanması gerekmektedir. Ancak evliliğin geçerli olabilmesi için, ayrıca yasal temsilcinin izni (rızası) gerekmektedir.

Olağanüstü Evlenme Yaşı  :TMK m.124/II’ye göre; «hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.» Buna göre, mahkemenin evlenmeye izin vermesi için şu şartların bulunması gerekir: (1) Erkeğin ve kadının 16 yaşını tamamlamış olması (2) Olağanüstü bir durum ve pek önemli bir sebebin varlığı (3) Karardan önce mümkünse yasal temsilcinin dinlenmesi 

Yasal Temsilcinin İzni :

Tam ehliyetliler, yani ergin ve ayırt etme gücüne sahip bulunan, aynı zamanda kısıtlı da olmayanlar, hiç kimsenin iznine muhtaç olmaksızın evlenme sözleşmesi yapabilirler, ancak Sınırlı ehliyetsiz bir kimse olağan evlenme yaşında olsa bile TMK m. 127’ye göre yasal temsilcinin iznine tabidir. TMK m. 126’ya göre de küçük yasal temsilcinin izni olmadan evlenemez.

Evlenme Engelleri 

Evliliğin geçerli olabilmesi için evlenme engellerinin bulunmaması gerekir. Evlenme engelleri ‘‘ kesin evlenme engelleri ve ‘‘ kesin olmayan evlenme engelleri’’ olmak üzere ikiye ayrılır. Kesin evlenme engelleri varsa evlilik hükümsüzdür. Kesin olmayan evlenme engellerinin varlığında ise evlenme geçersizlik sebebiyle ortadan kalkmaz.

Kesin Evlenme Engelleri

  • Hısımlık : TMK’nın 129. addesi gereğince;
  1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
  2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında, 
  3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında  evlilik yapılamaz.
  • Mevcut Evlilik : TMK 130’a göre; yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır. Bu  durumdayken yapılan başka bir evlilik   mutlak butlanla sakattır.  
  •  Akıl Hastalığı : TMK m. 133’e göre; akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler
Kesin Olmayan Evlenme Engelleri
  • İddet :  TMK’nın 132. Maddesine göre  evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.
  • Evlenmeye Engel Hastalıklar : Medeni Kanunda akıl hastalığı dışında evlenmeye engel herhangi bir hastalık zikredilmemiştir. Umumi Hıfzı sıhha kanunu bazı bulaşıcı hastalıkları ancak doktor raporuyla iyileştikleri veya bulaşmayacakları   kanıtlanırsa evlenebileceklerini hüküm altına almıştır.

Evliliğin Şekil Şartları

-Evlenme Başvurusunda: TMK’ya  göre: birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar. Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır.

Nikah Töreni SırasındaNikah töreni sırasında  uyulması gereken koşullardan bazıları evlenmenin geçersizliği sonucunu doğururken, bazıları evlenmenin  yokluğu sonucunu doğurur. 

     Kadın ve erkeğin karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini açıklanmalıdır. Bunun yapılmamasının sonucu evlenmenin yokluğudur. Yine evlendirme memuru önünde yapılmayan evlilik  yok   hükmündedir.

EVLİLİĞİN GENEL HÜKÜMLERİ

Evlilik Birliğinin Organizasyonu (HAKLAR/ YÜKÜMLÜLÜKLER) 

Eşlerin Hakları:

  • Konutu Seçme Hakkı((TMK m. 186/1)
  • Evlilik Birliğini Yönetme Hakkı((TMK m. 186/2)
  • Evlilik Birliğini Temsil Hakkı(188/1)
  • Eşlerin İş Ve Meslek Seçme Hakkı (TMK m. 192)

Eşlerin Yükümlülükleri:

  • Birliğin Mutluluğunu Sağlama (TMK m. 185/2)
  • Sadakat Gösterme Yükümlülüğü (TMK m. 185/3)
  • Dayanışma ve Yardım Yükümlülüğü
  • Çocukların Bakım ve Gözetimi (TMK m. 185/2)
  • Birlikte Yaşama Yükümlülüğü (TMK m. 185/3)
  • Giderlere Katılma Yükümlülüğü (TMK m. 186/3)

Eşlerin Kişisel Statüsü

a.Soyadı

      TMK 187’ye göre kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.

b.Vatandaşlık

     Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 5. maddesine göre; bir Türk ile evlenen yabancı kadının kendi vatandaşlığını muhafaza edeceği ve yabancı ile evlenen Türk kadının da Türk vatandaşlığında kalabileceği kabul edilmiştir.

AİLE HUKUKU’NUN EVLİLİK BİRLİĞİ, BOŞANMA VE NAFAKA İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

AİLE HUKUKU'NUN EVLİLİK BİRLİĞİ, BOŞANMA VE NAFAKA İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

AİLE HUKUKU’NUN EVLİLİK BİRLİĞİ, BOŞANMA VE NAFAKA İLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

EVLİLİK BİRLİĞİNİN ORTADAN KALKMASI

  1. Ölüm: Eşlerden birinin ölümü ile evlilik birliği kendiliğinden sona erer. Ayrıca mahkeme   kararına ihtiyaç yoktur. Eşin ölümü ile  sağ kalan eşin kişisel durumu değişir; eş evli olmaktan çıkar ve dul kişisel durumu kazanır.Eğer koca vefat ederse kadın kocasının soyadını kullanmaya devam eder.
  2. Ölüm Karinesi: Bir kimse hakkında ölüm karinesi uygulanmışsa kişi ölmüş kabul edilir ve ölümün meydana getirdiği tüm sonuçlar burada ortaya çıkar. Bu bağlamda evlilik birliği de kendiliğinden sona erer.
  3. Gaiplik Kararı: Bir kimsenin gaipliğine karar verilmesi o kişi eğer evliyse evliliğini kendiliğinden sona erdirmez. Evliliğin sona erip ermeyeceğine gaibin eşi karar verecektir. Gaibin eşi evliliğin devam etmesinde maddi veya manevi bir menfaati varsa  evliliğin devam etmesini de isteyebilir. Ancak gaibin eşi gaiple olan evliliğini sonlandırmadan yeni bir evlilik yapamaz.

    Eşin gaipliğine karar verilmiş lakin evliliğin feshine ilişkin henüz bir karar 

verilmemişse  ve bu arada gaip eş ortaya çıkmışsa, eşlerin mevcut evlilikleri  devam eder yani herhangi bir işleme gerek yoktur. 

 

  1. Cinsiyet Değişikliği: Evlenmenin kurucu unsurlarından biri de, ayrı cinsten kişiler arasında yapılmış olmasıdır. Aynı cinsten kişiler arasındaki evlilik yok hükmündedir. Fakat eşlerin evlilik birliğinin kurulmasından sonra cinsiyetini değiştirmesi halinde evliliğin akıbetinin ne olacağı hususunda kanunda açık bir düzenleme mevcut değildir. Şöyle ki; aslında TMK m.40’a göre; cinsiyet değiştirme ameliyatlarına izin verilmesi için evli olmamak gerektiğinden evli bir kimsenin kurallara uygun olarak cinsiyetini değiştirmesi söz konusu olamaz. Ne var ki, evli olan bir kimse TMK m.40’a aykırı olmasına rağmen, de facto (yasal olmayan bir şekilde) cinsiyetini değiştirmiş olabilir. Bu durumda o kişinin sırf evli olduğu için hukuken onun cinsiyetini değiştirmediğini kabul etmek ve onu hala eski cinsiyetinde varsaymak, kamu düzenine aykırı olur. Burada butlan sebepleri kanunda sınırlayıcı olarak sayıldığı için, butlana gidilemez. Bu durumda evliliğin yok hale geleceğini kabul etmek daha uygun olur.

EVLENMENİN YOKLUĞU VE GEÇERSİZLİĞİ

Evlenmenin yokluğu; Kurucu unsurlarının bulunmadığı hallerde evlenmenin yokluğundan söz edilir. Böyle bir evlenme baştan itibaren  hukuken hiç doğmadığı için hukuken zaten yoktur ayrıca bir dava açmaya gerek yoktur. Evlenmenin yokluğu  aşağıdaki hallerde olur:

-Evlenmenin aynı cinsten iki kişi arasında yapılmış olması

-Evlenecek kişilerin irade beyanlarını resmi evlendirme memuru önünde yapmamış olmaları

Evlenmenin Geçersizliği;

  • Mutlak  Butlan: TMK m.145’e göre, aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması, eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması, eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması hallerinde. 
  • Nispi Butlan: Nispi butlan halleri ise TMK’nın  149-152  maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre nispi butlan halleri: Ayırt etme gücünden yoksunluk, irade sakatlıkları, yasal temsilcisinin izninin bulunmamasıdır.

BOŞANMA  

 Boşanma Sebepleri :

  • Özel Boşanma Sebebleri: Boşanmanın  özel sebepleri TMK’nın  161-165. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bunlar: Zina, hayata kast ve pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı 
  • Genel Boşanma Sebebleri: TMK m.166’da üç tür genel boşanma sebebi düzenlenmiştir:

 Bunlardan birincisi evlilik birliğinin sarsılmasıdır (TMK m.166/I,II).Diğer iki halde ise evlilik birliğinin sarsılmış olduğu faraziyesinden hareket edilmiştir. Bu haller, eşlerin birlikte dava açmaları ya da birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi (TMK m.166/III) ve açılmış olan bir boşanma davasının reddinden sonra eşlerin kanunda öngörülen süreyi ortak hayatı yeniden kurmadan geçirmeleri yani evlilik birliğinin yeniden kurulamamasıdır (TMK m.166/IV).

Boşanma Davasının Süreçleri

Çekişmeli Boşanmanın Aşamaları:

        Dilekçeler Teatisi Aşaması (Dilekçelerin  Karşılıklı Verilmesi Aşaması):Çekişmeli boşanma davası davayı açan tarafın  dava dilekçesini hazırlayıp dava harç ve giderlerini yatırarak aile mahkemesine vermesiyle açılmış olur. Bu işlemden sonra dilekçelerin teatisi aşaması başlamış olur.Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilir, davalı süresi içinde davacının iddialarına cevap verir bu cevap verme süresi 2 haftadır. Davalının verdiği bu cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilir.Davacı bu dikleçeye 2 hafta içinde cevap verir. Bundan sonra davalı ve davacının birer dilekçe ile daha cevap vermeleri ile dilekçeler teatisi aşaması sona erer. Yine bu dilekçeleri verme süreleri 2 haftadır. 

    Dilekçeleri tebliğ alan tarafın usüli olarak cevap verme zorunluluğu yoktur. 6100 sayılı  Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 128. Maddesi uyarınca süresi içinde cevap vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır. Yani kanuna göre dilekçeye cevap verilmemesi halinde karşı tarafın iddialarının reddedildiği sonucunu doğuracaktır. 

Dilekçeler teatisi aşamasından sonra mahkeme ön inceleme duruşması için gün verir.

Ön İnceleme Duruşması

 Ön inceleme duruşması tarafların sulhe davet edildiği, dilekçede belirtilen delillerin sunulması ve tanık listesi için süre verilmesi, dilekçelerinde belirttikleri delillerin toplanması için ara kararların verildiği duruşmadır. Bu aşamada taraflar sulh olmazlarsa yargılama çekişmeli olarak devam eder. Taraflar ön inceleme duruşmasından sonra duruşma zaptını imzalar ve ön inceleme aşaması tamamlanmış olur.

Ön inceleme aşamasında dilekçede belirtilmeyen delil bildirilemez.Bunun iki istisnası vardır:Birincisi  karşı tarafın sunulacak olan delile rıza göstermesi ikincisi ise;karşı tarafın ön iceleme duruşmasına gelmemiş olmasıdır. 

Tahkikat Aşaması

Tahkikat aşaması ön inceleme aşamasından sonraki aşamadır.Artık davanın esasının incelendiği aşamadır.Bu aşamada tarafların otaya koyduğu deliller değerlendirilir, iki tarafın da iddia ve savunmalar yapılır,  eğer tanık varsa tanıklar mahkemeye celp edilir ve dinlenir, delil listelerinde kurumlardan istenilen belgeler varsa mahkeme tarafından müzekkere yazılarak istenir.Mahkeme gerekli görürse keşif ve bilirkişi incelemesi isteyebilir.Boşanma davalarında bu aşamada talep üzerine  gerekli görürse dava süreci boyunca tedbir nafakası alınmasına karar verebilir. Diğer bir husus ise boşanma müşterek çocukların boşanma süreci boyunca velayetinin geçici olarak kimde kalacağı hususudur.Geçici(tedbiren) velayeti isteyen taraf ister dava dilekçesinde isterse cevap dilekçesinde müşterek çocuğun geçici(tedbiren) velayetini isteyebilir.Dilekçede böyle bir talepte bulunmasa da her iki taraf da davanın her aşamasında yazılı veya sözlü olarak talepte bulunabilirler.Mahkeme çocukların velayetinin kimde kalacağına karar verirken uzman pedagog,psikolog veya bilirkişilerden görüş isteyebilir.Bilirkişiler tarafların sosyal,ekonomik,eğitim gibi her bakımımdan çocuğun üstün yararını gözeterek rapor hazırlar ve mahkemeye sunar mahkeme bütün bunları gözeterek çocuğun velayetinin kimde kalacağına karar verir.

Boşanma davası sürecinde eşlerin mal kaçırma tehlikesi durumları açısından  mal rejimi tasfiyesi olana kadar talep doğrultusunda mal paylaşımına yönelik dava için mallara geçici tedbir koyabilir.  

          Sözlü Yargılama Aşaması

   Tahkikat  aşamasında  tüm deliller   toplanır, değerlendirilir, tanıklar dinlenir, gerekli görülen kurumlarla yazışmalar tamamlanır, bilirkişi raporları  değerlendirilir. Bu aşamadan sonra sözlü yargılama aşamasına geçilir. Sözlü yargılama aşaması tarafların taleplerine ilişkin son sözlerinin sorulduğu boşanma davasının son duruşmasıdır. Kararın verildiği son duruşma olarak da adlandırılır. Tarafların son duruşmada hazır bulunmaları gerekmektedir. Bunun için mahkeme taraflara duruşma gününü muhakkak tebliğ edilir.Sözlü yargılama duruşmasında taraflar esasa ilişkin son beyanlarını verdikten sonra mahkeme kısa kararını açıklar.Kısa karar gerekçeli karar yazılmadan önceki özet karardır.    

          Karar Aşaması

              Sözlü yargılama aşamasında okunan kısa kararın  gerekçeleri ve hukuki ayrıntılarının mahkeme tarafından hazırlandığı ve tebliğ edildiği aşamadır. Sözlü yargılama aşamasından yaklaşık  bir bir buçuk ay kadar sonra gerekçeli karar açıklanır ve taraflara tebliğ edilir. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden sonra eğer istenirse  yargı yolu(istinaf,temyiz)  aşamasına geçilir.

      

   İstinaf  Ve Temyiz

             Boşanma davasında  gerekçeli karar tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflar istinaf yoluna başvuru yapabilirler.Bu başvuru aile mahkemesine dilekçe yoluyla olur.İstinaf aşaması ortalama olarak bir süre vermek mümkün değildir.Ancak bir yıl kadar sürmesi beklenir.İstinaf edilen karar  kesinleşebilir ya da temyiz edilebilir.İstinaf veya temyiz edilmesi durumunda üst mahkeme kararı esas ve usul açısından değerlendirir.

              İstinaf ,Bölge Adliye Mahkemelerin’de ekseriyetle duruşmasız olarak yapılır.İstinaf kanun yoluna başvurulurken iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı uygulanır.Yani istinaf ilk derece mahkemesinde ileri sürülen olaylar ve iddialar kapsamında olur.Ancak istisnai olarak boşanma davalarını ilgilendiren konularda istinaf mahkemesi yeni delil toplayabilir. 

               Temyiz incelemesi Yargıtay tarafından yapılır.Boşanma davası kararları temyize gidebilir.Şöyle ki; istinaf mahkemesinden gelen kararı aile mahkemesi taraflara tebliğ eder.Taraflar eğer istinaf kararını isterlerse kendilerine tebliğ edildikten 2 hafta içinde temyiz edebilirler.Ancak tazminat,nafaka gibi parasal miktar içeren kararların temyize kabil olması için 2023 yılı için  12.952,233 TL’dir.

Boşanma Sonrası Süreçler Nelerdir?

  • Boşanma Kararından Sonra Soyadı Ve Kimlikte Medeni Hal Değişikliği  

         Boşanma kararı kesinleştikten sonra aile mahkemesi kararı nüfus müdürlüklerine gönderir.Bunun için ayrıca başvuruya gerek yoktur.Nüfus müdürlüğüne gönderilen karar bir hafta içerisinde yürürlüğe girer ve tarafların nüfus bilgileri güncellenir.Fakat kimlik değişimi için Nüfus Müdürlüğüne şahsen başvuruda bulunmak gerekir.  

  • Boşanmadan Sonra Mal Paylaşımı Davası

Mal rejimi tasfiyesi davasının görülebilmesi için mevcut evliliğin sona ermesi ve bu kararın kesinleşmesi gerekir.Boşanmadan sonra mal paylaşımı davası açılarak eşler arasındaki malvarlığı tasfiye edilir.Bu davaya konu mallar eşlerin evliliğinden itibaren edindikleri mallardır.Eşlerin evlilikten önceki malları bu davaya dahil  değildir. 

NAFAKA

Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesine göre; Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Nafaka boşanma davası esnasında ve boşanma davası sona erdikten sonra yoksulluğa düşecek tarafa mahkemece belirlenen aylık ödenecek paradır. Üç tür nafaka vardır:  

  • Tedbir Nafakası: Eşin diğer eşe boşanma davası devam ettiği sürece ödediği nafakadır. Kural olarak boşanma davası kesinleşinceye kadar ödenir.
  • Yoksulluk Nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa, diğer tarafın mali gücü oranında ödediği nafakadır. Kural olarak ölünceye kadar ödenir.
  • İştirak Nafakası: Velayet kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma amacıyla ödediği nafakadır. Kural olarak çocuk ergin oluncaya kadar ödenir.