İçindekiler
- 1 1- Depremden Sonra İdarenin Sorumlulukları Nelerdir ?
- 2 a- İdarenin Kusur Sorumluluğu:
- 3 b-İdarenin Kusursuz Sorumluluğu
- 4 2- İdarenin Sorumluluğunu Azaltan Ya Da Ortadan Kaldıran Haller Nelerdir ?
- 5 a- Mücbir Sebep
- 6 b- Beklenmeyen Durum
- 7 c- Zarar Gören Kişinin ve Üçüncü Kişinin Davranışı
- 8 3- İdarenin Sorumluluğu Halinde Ne Yapabilirim ?
- 9 4- Depremde İdarenin Sorumluluğuna İlişkin Yargı Kararı
1- Depremden Sonra İdarenin Sorumlulukları Nelerdir ?
İdarenin iki tür sorumluluğu bulunmaktadır. Bunlar:
a- İdarenin Kusur Sorumluluğu:
İdarenin sorumluluğunda asıl olan kusur sorumluğudur. Uygulamada “Hizmet Kusuru” olarak da bilinmektedir. İdarenin kusur sorumluluğu, “hizmetin kötü işlemesi” şeklinde gerçekleşebileceği gibi “hizmetin geç işlemesi” ve “hizmetin eksik/hiç işlemesi” şeklinde de gerçekleşebilir.
“Hizmetin hiç işlememesi idarenin yapmakla yükümlü olduğu faaliyetleri yapmaması, hareketsiz kalması hallerinde söz konusu olur. Hizmetin hiç işlememesinden dolayı idareyi sorumlu tutabilmek için idarenin o hizmeti yapmakla yetkili ve yükümlü olması şarttır. İdarenin görevli olmadığı bir kamu hizmetinin yürütülmemesinden dolayı sorumlu tutulamayacağına kuşku yoktur. Bağlı yetki olduğu durumlarda idare hareketsiz kalmak suretiyle kamu hizmetini yerine getirmemişse hizmet kusuru söz konusu olur. Fakat bir hizmetin yürütülmesinde idareye takdir yetkisi verilmişse bu durumda gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra hizmet kusurunun olup olmadığı belirlenir.
Hizmetin geç işlemesi, kamu hizmetinin gereklerine göre idarenin olağan karşılanmayacak bir şekilde yavaş davranması ve bunun sonucunda da bir zarar doğması durumunda söz konusu olan hizmet kusurunu ifade eder. Fakat hizmetin geç işlediğini ya da bir başka ifadeyle hangi hallerde idarenin hizmetin sunulmasında gerekli çabukluğu göstermediğini tespit etmek kolay değildir. Hizmetin hangi süre içinde görüleceği mevzuatta belirlenmişse bir hizmetin geç işleyip işlemediğini tespit etmek kolaydır. Geçerli bir gerekçe olmaksızın mevzuatta belirlenen süre içinde hizmetin gerekleri yerine getirilmemişse hizmet kusuru oluşmuş olur. Mevzuatta hizmetin görüleceği süre belirlenmemişse hizmetin özelliklerine göre idarenin hayatın olağan akışına uygun makul bir süre içinde harekete geçmesi beklenir. Aksi takdirde hizmet kusuru işlenmiş olur.
Hizmetin kötü işlemesi hizmetin gerektiği gibi yapılmamasıdır. Bir başka ifadeyle hizmetin beklenilen titizlik, itina, dikkat ve kalitede sunulmaması sebebiyle bir zarar meydana gelmişse hizmetin kötü işlediğinden bahsedilir. Hangi durumlarda hizmetin kötü işlemiş olduğunu önceden kesin kurallarla belirlemek mümkün değildir. Bundan dolayı yargı organları her somut olayda gerekli araştırmaları yaptıktan sonra hizmetin kötü işleyip işlemediğine karar vereceklerdir. ” (BUCAKTEPE, Adil, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 17-18, Sayı: 26-27-28-29, Yıl: 2012-2013)
b-İdarenin Kusursuz Sorumluluğu
İdare, kimi zaman kusuru bulunmasa dahi doğan zarardan sorumlu tutulur. Ancak bunun için idarenin faaliyeti ile doğan zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Meydana gelen zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağı yoksa idarenin sorumluluğundan söz edilemez.
“Kusursuz sorumluluk, idarenin herhangi bir kusuru olmasa bile idari faaliyetlerle zarar arasında nedensellik bağı kurulabildiği hallerde idarenin oluşan zararı tazmin etme yükümlülüğü olarak tanımlanabilir. Kusursuz sorumluluk istisnai nitelikte bir sorumluluktur. İdare hukukunda kusura dayalı yani hizmet kusuruna dayalı sorumluluk esastır. Bir zarar söz konusu olduğunda öncelikle idarenin hizmet kusuru olup olmadığı araştırılır. Hizmet kusuru yoksa ancak o zaman kusursuz sorumluluk ilkesine dayanılarak tazmin yoluna gidilebilir. Aynı anda hem kusur hem de kusursuz sorumluluğa dayanılarak idarenin zarardan sorumlu tutulması mümkün değildir.” (BUCAKTEPE, Adil, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 17-18, Sayı: 26-27-28-29, Yıl: 2012-2013)
2- İdarenin Sorumluluğunu Azaltan Ya Da Ortadan Kaldıran Haller Nelerdir ?
“İdarenin, bazı durumlarda bir zararı tazmin yükümlülüğünden tamamen ya da kısmen kurtulması mümkündür. Bir başka ifadeyle zarar ile idari davranış arasındaki illiyet bağı idarenin işlem ve eylemleri dışında bir sebeple ortadan kalkabilir veya zayıflayabilir.” (BUCAKTEPE, Adil, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 17-18, Sayı: 26-27-28-29, Yıl: 2012-2013)
a- Mücbir Sebep
Mücbir sebep, önceden tahmin edilmesi ve kendisine karşı konulması mümkün olmayan hallerdir. Hem özel hukukta hem de kamu hukukunda, meydana gelen zarardan sorumluluğu kaldırır.
Mücbir sebep, deprem, heyelan, sel, çığ gibi doğadan kaynaklanan bir sebepten meydana gelebileceği gibi; ihtilal, darbe, ohal, savaş gibi insani bir sebepten de kaynaklanabilir.
Deprem de bir doğal afet olmasına rağmen kimi zaman mücbir sebep olarak nitelendirilemeyebilir. Buradaki kıstas, öngörülemezliktir. Yani bir bölge eğer deprem bölgesi ise ve depremlerin çokça yaşandığı bir toprakta yer alıyorsa, bu bölgede meydana gelen deprem mücbir sebep olarak değerlendilemeyebilir.
b- Beklenmeyen Durum
Mücbir sebepte olduğu gibi önceden tahmin edilmesi ve kendisine karşı konulması mümkün olmayan hallerdir. Mücbir sebepten farkı ise meydana gelen beklenmedik olay, idarenin faaliyeti çerçevesinde gelişir.
c- Zarar Gören Kişinin ve Üçüncü Kişinin Davranışı
Zarar gören kişinin/üçüncü kişinin davranışı kimi zaman idarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırırken kimi zaman da kısmen ortadan kaldırmaktadır.
Zarar gören kişinin davranışı, zarar ile idarenin eylemi arasındaki nedensellik bağını ortadan kaldıracak düzeyde olursa idarenin sorumluluğu tamamen ortadan kalkar. Ancak zarar verici olayın ve zararın meydana gelmesinde hem idare hem de zarar gören ya da 3.kişinin kusuru varsa herkes kusuru oranında sorumlu olur.
3- İdarenin Sorumluluğu Halinde Ne Yapabilirim ?
İdare, ister kusurlu olsun ister kusursuz olsun, yukarıda açıklanan sebeplerden biri ile sorumlu tutulabiliyorsa idareye karşı yargı yoluna başvurmak mümkündür. Bu halde idareye karşı Tam Yargı Davası açılabilir ve tazminat istenebilir.
4- Depremde İdarenin Sorumluluğuna İlişkin Yargı Kararı
İDDK., E. 2013/2411 K. 2015/1784 T. 13.5.2015
“…Depremin, “önlenemez” ve “öngörülemez” olması nedeniyle zorlayıcı sebebin tipik bir örneğini oluşturduğu kuşkusuzdur. Zarar, münhasıran depremden kaynaklanmışsa idarenin sorumluluğundan söz etmeye hukuken olanak bulunmamakta ise de, zararın zorlayıcı sebep dışında idare tarafından ağırlaştırıldığının yargı yerince saptanması durumunda zararın ağırlaşan, artan kısmı bakımından, kusuru gözönünde tutularak idarenin tazminle sorumlu tutulması gerekmektedir. Örneğin, deprem bölgesi olarak saptanan bir alanda deprem mevzuatına uygun yapılaşma koşullarına aykırı olarak inşaat ruhsatı verilmesi, fay hattının yapılaşmaya açılması gibi durumlarda ilgili idarelerin deprem sonucu bir bölgedeki doğan zarardan kusurları oranında sorumlu tutulacağı tabiidir. Ancak, deprem sonucu bir bölgedeki binalarda oluşan tüm zararların idarenin tazmin sorumluluğu altında bulunduğundan söz edilemeyeceği de kuşkusuzdur…
Olayda, uyuşmazlık konusu yapının ruhsatsız olduğu belirtilmekte ise de; belediyenin denetimi altında bir bölgede ruhsatsız yapı yapılmasında idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, her türlü denetim ve kontrollerin yeterince yapılmaması ve görevin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle davalı Belediyenin kusurlu bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, davalı idarenin, oluşan zarardan ancak kusuru oranında sorumlu tutulabileceği açık olup, oluşan zarara ve kusur oranlarına ilişkin olarak gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak davalı idarenin kusur oranının saptanması suretiyle tazminata hükmedilmesi gerekmektedir…”