İŞGÜCÜ KAYBI TAZMİNATI NEDİR?
İş Hukukunda ve Sosyal Güvenlik Yasalarında ve Yargıtay kararlarında sürekli işgöremezlik, beden gücü kaybı, çalışma gücü kaybı, meslekte kazanma gücü kaybı alarak nitelendirilen işçinin çalışma hususundaki bedensel durumunu belirtmek için kullanılan ifadelerdir. Bu durumlar hukuka aykırı bir olay veya haksız eylem sonucu bedensel zarara uğrayan kişinin bedensel sağlığını kaybedip yaşam boyu sakat kalması sonucu ortaya çıkar.
İş gücü kaybı işçi açısından değerlendirildiğinde farklı özelleşmiş bir alan oluşur.Yani açıklık getirecek olursak iş gücü kaybına sebeb olan vakıa işçinin iş yaptığı zaman dilimi ile alakalıysa bu durum iş kazası olarak nitelendirilecektir. Daha normsal açıklayacak olursak İş kazası, kişinin çalışma hayatında 5510 sayılı Kanunda sayılan hallerden birinde meydana gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen engelli hale getiren olaydır. 5510 sayılı Kanunda sayılan iş kazası halleri ise şunlardır:
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
- Hizmet akdi ile çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle
meydana gelen olaylardır.
Bir iş kazası vuku bulduğunda işçinin; kolluğa, her hastanedeyse hastane kayıtlarına veya direk savcıya olayın iş kazsı olduğu yönünde beyanda bulunması gerekmektedir. İşveren ise doğrudan polise ve SGM (Bölge Sosyal Güvenlik Müdürlüğü)’ne bildirim yükümlülüğü vardır. Yani burda önemli olan SGK’nın kazayı iş kazası olarak tespiti gerekir.
İŞGÜCÜ KAYBI TAZMİNATI NEYE GÖRE BELİRLENİR?
Aktif çalıştığı ve karşılığında kazanç elde ederken bedensel bir zarara uğrayıp hayatı boyunca iş gücü kaybı yaşayacak olan kişinin tazminatı hesap edilirken iş gücü kaybına uğramadan önceki ve ilerdeki elde etmesi olası kazançlar üzerinden bir analiz yapılacaktır. Uygulamada eğer bu kişi sakatlığı nedeniyle artık çalışamıyorsa, kazanç kaybına oluşuyor demektir; bu kayıp zarar olarak ele alınıp tazminata dönüştürüleceği genel kuraldır. İş gücü kaybı için temel ölçü budur. İş kazası sonucu iş gücü kaybına uğrama durumunda destekten yoksun kalanların isteyebileceği tazminatı türleri şöyledir: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Geçici İş Göremezlik Tazminatı, Sürekli İş Göremezlik Tazminat, Geçici İş Göremezlik Tazminatı, Manevi Tazminatıdır.
A-Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
Eğer iş kazası ölümle sonuçlanmışsa hayatını kaybeden işçinin yakınları bu ölüm sebebiyle maddi desteğinden yoksun kalırlar. Hayatını kaybeden işçi yakınlarının, yoksun kaldıkları maddi desteği alabilmek için işverene ve/veya iş kazasında kusuru bulunanlara karşı açabilecekleri dava türü destekten yoksun kalma tazminat davasıdır. Bu davayı açabilecek kişiler şöyledir:
- İşçinin eşi,
- 18 yaşından küçük erkek çocukları, 22 yaşından küçük kız çocukları,
- İşçinin anne ve babası,
- Bakmakla yükümlü olduğu başka kimseler,
- Bazı özel durumların varlığı halinde, 18 ve 22 yaşından büyük çocuklar da destekten yoksun kalma tazminatını talep edebilirler.
B- Geçici İş Göremezlik Tazminatı
Geçici iş göremezlik tazminatı adından da anlaşılacağı gibi iş göremezlik halinin sürekli değil geçici olması durumlarında işçiye ödenir. Bu tespit SGK tarafından açılan dosyada kapsamında işçiye sağlık raporuna dayanarak geçici işgöremezlik raporu verilir. Bu durumda SGK tarafından işçiye geçici iş göremezlik ödeneği verilir.
C-Sürekli İş Göremezlik Tazminatı
%10 oranının üzerinde iş gücü kaybına uğrayan işçiler, kalıcı iş gücü kaybına uğrayan işçi sıfatına haiz olurlar. Tarafından bu kişilere SGK tarafından iş göremezlik aylığı bağlanır.Bu şekilde iş gücü kaybına uğrayan kişiler işverenden tazminat talebinde bulunabilirler. Burada tazminat, işverenin kusur oranına ve işçinin iş gücü kaybı oranlarına göre hesaplanır.
D-Manevi Tazminat
İş gücü kaybına uğrayan işçinin bizzat kendisi, ölüm halinde ise ölen işçinin yakınları kazadan sonra yaşadıkları derin acı, üzüntü ve psikolojik sarsıntının biraz da olsa azalması amacıyla manevi tazminat talep etme hakları vardır.Bu talep işveren ve olayda kusurlu bulunan kişi veya kurumlara karşı dava yoluyla yöneltilir.
İŞGÜCÜ KAYBI TAZMİNATI NASIL ALINIR?
İş gücü kaybına uğrayan kişi; mevzu bahis kaza çalışan ihmal veya kusuru sebebi ile gerçekleşmemişse ve işverenin ihmali söz konusu ise tazminat hakkına sahip olmaktadır. Burada tazminat isteminin yöneltileceği taraf işverendir.
Tazminat almayı hak edecek şekilde iş kazası geçirmiş olan sigortalı çalışanın, kazanın geçirildiği tarih ele alınarak 10 sene içerisinde tazminat davasını açması gerekir. Bu dava kapsamında işveren kusursuz olarak değerlendirilirse, sigortalı çalışan herhangi bir tazminat kazanamaz.
ÖRNEK YARGITAY KARARLARI
21.HD. 21.03.2005 E. 2005/117 K. 2005/2621
“İş kazası sonucu beden gücü kaybına uğrayan işçinin, bu maluliyeti nedeniyle, bundan sonraki yapacağı çalışmalarda diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak gelir elde edeceğinin ve bu nedenle zarara uğradığının kabulü gerekir. Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe maruz kalan işçinin uğramış olduğu maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davacının manevi tazminata ilişkin talebi aynen kabul edilmiş; maddi tazminat talebi ise, maluliyet oranının % 10’un altında olması ve Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından gelir bağlanmaması nedeniyle gerçek zararın tesbitine gerek olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Gerçekten davanın yasal dayanağını oluşturan 818 sayılı kanunun 46. maddesi uyarınca davacının iş kazası sonucu belli oranda bir maluliyete uğradığı sabittir. Maddi tazminat miktarının belirlenmesinde maluliyet oranının % 10’un üzerinde bulunması gibi yasal bir zorunluluk söz konusu değildir. %10 oranı sadece Sosyal Sigortalar Kurumunca bağlanması muhtemel peşin sermaye değeriyle ilgilidir. Maluliyet oranı % 10’un altında ise bu halde kazalı işçiye gelir bağlanmayıp geçici iş göremezlik ödeneği ödenmektedir. Davacı işçinin, iş kazası sonucu % 8,2 oranında maluliyete uğradığı tartışmasızdır. Bu maluliyeti nedeniyle bundan sonraki yapacağı çalışmalarda diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak gelir elde edeceğinden bu maluliyet nedeniyle zarara uğramadığı kabul edilemez. Bu nedenlerle mahkemece yapılacak iş; davacı işçinin net geliri bakiye ömrü iş göremezlik çağı, işgöremezlik ve karşılıklı kusur oranları ve sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ödenmiş geçici iş göremezlik ödenekleri gibi tüm veriler dikkate alınarak aktif ve pasif dönemdeki kazançlarda göz önünde bulundurularak maddi tazminatın belirlenmesi için konusunda uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre karar vermekten ibrettir. Tüm maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”
21.HD. 22.03.2005 E. 2005/1245 K. 2005/5209
“Çalışmakta iken sakat kalan kişinin uğradığı maddi zararın hesaplanmasında, uğradığı sakatlık oranı değil, bu sakatlık nedeniyle ortaya çıkan iş göremezlik, diğer anlatımla, çalışma ve kazanma gücündeki kayıp oranı esas alınmalıdır. Güç kaybına uğrayan kişinin, aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç ( efor ) harcayarak yapması halinde, bu fazladan sarf edilen güce karşılık gelen zararın tazminini, sırf bu nedenle isteyebilecektir. Bu itibarla, kazadan önceki aylığını almakta devam etmesi, onun tazminat istemek hakkını ihlal etmez. Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve trafik sigortacısı oldukları aracın davacıya çarpması sonucu ağır şekilde yaralandığını, ameliyat geçirdiğini, sağ ayak ikinci parmağının ameliyatla kesilmesi sonucu efor kaybına uğradığını, halen eski sağlığına kavuşamadığını, fizik tedavi gördüğünü, acil serviste hemşire olarak çalışması nedeniyle devamlı ayakta durması, yürümesi ve koşturması, dolayısıyla eskisine göre daha fazla efor harcaması gerektiğini ileri sürerek, tedavisi için yaptığı ancak kurumunun karşılamadığı masraflar ile maaşında yapılan kesinti ve güç kaybı tazminatı olarak maddi ve manevi tazminat istemiş;fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Mahkemece dosya kapsamına, benimsenen bilirkişi raporlarına göre davacının genel çalışma gücünü kaybetmediği, üç ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, tedavi, ulaşım, fotoğraf, noksan maaş ücreti olmak üzere toplam 888.64 lira maddi tazminatı hak ettiği, 2.000.00 lira manevi tazminat takdir edildiği gerekçesiyle, davanın maddi tazminat 14 bakımından tüm davalılar için kısmen kabulüne, manevi tazminatın davalılardan Hasan ve Abdullah bakımından kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükme esas alınan Üniversite Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın raporunda, omuzdaki kırıktan ve sağ ayak parmağının kesilmesinden söz edilmiş ancak, davacının genel çalışma gücünü kaybetmediği, üç ay iş göremezlik halinde kaldığı sonucuna varılmış, bu rapora esas olan hesap bilirkişisi, efor kaybı tazminatının hesaplanması gerekmediği ek raporunda bildirmiş, davacı bu ek raporu da bu yönden tekrar itiraz etmiş ise de, mahkemece bu itiraz yerinde görülmemiştir. Oysa, Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, çalışmakta iken sakat kalan davacının uğradığı maddi zararın hesaplanmasında, uğradığı sakatlık oranı değil, bu sakatlık nedeniyle ortaya çıkan iş görememezlik, diğer anlatımla, çalışma ve kazanma gücündeki kayıp oranı esas alınmalıdır. Bunun için de Adli Tıp Kurumu’ndan, SSK Sağlık İşleri Tüzüğünde öngörülen kriterlere göre zararın hesaplanmasına temel oluşturacak iş göremezlik oranının sorulması, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde güç kaybına uğrayan kişinin, aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç ( efor ) harcayarak yapması halinde, bu fazladan sarf edilen güce karşılık gelen zararın tazminini, sırf bu nedenle isteyebileceği kabul olunmalıdır. Bu itibarla, kazadan önceki aylığını almakta devam etmesi, onun tazminat istemek hakkını ihlal etmez. Bu durumda, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan açıklanan noktaya ilişkin rapor alınması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu yönden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi, doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün efor tazminatına ilişkin bölümünün davacı yararına bozulmasına 21.03.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
11.HD. 11.05.2006 E. 2005/3415 K. 2006/5510
“Davacının yaşadığı sürece hayatını idame ettirmek için, maluliyeti nedeniyle daha fazla güç sarf edeceği açıktır. Bu nedenle, davacının yaşı ve yaşam tarzı itibariyle ne miktar gelir elde edebileceği belirlenmeli, bu belirlemeye göre davacının çalışma gücü kaybından doğan zararı hesaplanmalıdır. Davacı vekili, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu trenin raydan çıkması sonucu devrilen vagonun altında kalan bacağının kesilmesi sonucu sakat kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiştir. Borçlar Yasası 46. maddesi gereğince vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararın tazmini gerekmektedir. Davacının olay nedeniyle %14,3 oranında maluliyete uğradığı sabittir. Yaşadığı sürece hayatım idame ettirmek için, maluliyeti nedeniyle daha fazla güç sarf edeceği açıktır Bu nedenle, davacının yaşı ve yaşam tarzı itibariyle ne miktar gelir elde edebileceği belirlenmeli, bu belirlemeye göre davacının çalışma gücü kaybından doğan zararı hesaplanmalıdır. O halde mahkemece, anılan yasa hükmü de dikkate alınarak, davacının ne miktar gelir elde edebileceğinin bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle tespiti ile sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, itiraz noktalarını tam olarak karşılamayan, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.”