İş kazası tazminatı davası, işçinin iş kazası nedeniyle meydana gelen ölümü ya da yaralanması nedeniyle açtığı tazminat davasıdır.
İçindekiler
- İŞ KAZASI NEDİR?
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASI NEDİR?
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA İSPAT VE DELİLLER
- İŞ KAZASI TAZMİNATI MİKTARININ BELİRLENMESİ
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA İŞÇİNİN KUSURU
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA ARABULUCULUK
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA ZAMANAŞIMI
- İŞ KAZASI TESPİT DAVASI
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASI KAÇ YIL SÜRER?
- İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASIYLA İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
- İŞ KAZASI TAZMİNATI AVUKATI
- ANKARA İŞ KAZASI TAZMİNATI AVUKATI
İŞ KAZASI NEDİR?
İş kazaları Türk hukukunda da açık bir şekilde tanımlanmış durumdadır. 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve diğer ilgili mevzuat iş kazalarını ve bu kazaların işçilere sağladığı hakları düzenlemektedir.
İş kazaları, işçilerin işyerinde veya işverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında çalışırken meydana gelen ve bedensel veya ruhsal zararlar oluşan olayları kapsar. Bu kazaların işçinin engelli hale gelmesine, hastalanmasına veya hatta ölümüne neden olması durumunda iş kazası kabul edilir.
Yasalar, işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alması ve bu konuda gerekli önlemleri almasını zorunlu kılar. İşçilerin çalışma ortamlarının güvenli ve sağlıklı olması için işverenlerin belirli standartlara uyması ve gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. İş kazalarıyla ilgili olarak, işçilere sağlık hizmetlerinden yararlanma, tedavi masraflarının karşılanması, geçici veya kalıcı iş göremezlik durumunda maaş ödenmesi gibi haklar da kanunlarla güvence altına alınmıştır.
İlgili kanun maddelerini incelersek;
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. Maddesi gereğince;
“İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı” şeklinde tanımlanmaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesine Göre:
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” İfadeleri ile belirtilmiştir.
“Ülkemizde de yaşanan iş kazalarının sayıları oldukça dikkat çekicidir. İş kazalarının meydana gelmeden önce önlenmesi büyük önem arz etmektedir ve bu bağlamda iş sağlığı ve güvenliği açısından işin düzenlenmesi çerçevesinde işverenlere önemli yükümlülükler getirilmiş bulunmaktadır. Ancak bir toplumda iş kazalarının önlenmesi, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yükümlülüğü sadece işverenlere ait değildir, devletin ve sendikaların da görevleri bulunmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre; iş kazaları sonucunda her gün 3-4 işçi hayatını kaybederken 6-7 işçi ise sürekli iş göremez hale gelmektedir. Elbette ki bu rakamlara, SGK verilerine yansımayan kayıt dışı işçiler de eklendiğinde oldukça ciddi bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
İş kazalarının yol açtığı maddi ve manevi olumsuzluklar, işçi ve işvereni doğrudan etkilemektedir. Mevzuatımız iş sağlığı ve güvenliği bağlamında işverenlere çeşitli yükümlülükler getirmektedir. İşverenler iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak her türlü önlemi almakla yükümlü iken, işçiler de işverenler tarafından alınmış olan tedbirlere uymakla yükümlüdür.”.
“Doktrin ve bazı yargı kararlarının da kabul ettiği gibi iş kazası şu şekilde tanımlanabilir: İş kazası, işçinin, işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada işveren için yaptığı iş veya bu iş nedeniyle aniden ve dıştan gelen olay sonucu onu bedenen veya ruhça zarar uğratan olaydır.”.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASI NEDİR?
İş kazası tazminat davası, bir işçinin işyerinde maruz kaldığı bir kaza sonucu yaralanması veya ölümü durumunda, işverenin sorumlu tutulması ve bu durumda işçiye veya işçinin yakınlarına tazminat ödenmesi istemiyle açılan bir tazminat davası türüdür.
Tazminat davası, işçinin ya da işçinin yakınlarının, iş kazası sonucu yaşanan zararların telafisi için işverene karşı açtığı bir hukuki süreçtir. İş kazası sonucu oluşan maddi zararlar (tedavi masrafları, gelir kaybı gibi) ve manevi zararlar (acı, ıstırap, psikolojik etkiler gibi) bu tazminat davasında talep edilebilir.
İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakla yükümlü olduğu, bu tedbirleri almadığı durumlarda iş kazası meydana gelmesi halinde sorumluluğunun söz konusu olabileceği yasalara dayanmaktadır. Ancak, her durum kendi koşulları ve kanuni düzenlemeleri doğrultusunda incelenmelidir.
Tazminat davası açmadan önce yaşanan olayın iş kazası olarak kabul edilmesi gereklidir. Bu durumun tespiti için Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) başvurmak gereklidir.
İş kazası tespiti için şu adımlar izlenir:
- Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) Başvuru: İş kazası olduğu düşünülen durum, işçi veya işçinin yakınları tarafından SGK’ya bildirilir. SGK, iş kazası iddiasını değerlendirir ve gerekli incelemeleri yapar.
- SGK Değerlendirmesi: SGK, iş kazası iddiasını inceleyerek olayı iş kazası olarak kabul edip etmeme kararını verir. Bu süreçte, sağlık raporları, tanıkların ifadeleri ve diğer belgeler değerlendirilir.
- İş Kazası Olarak Kabul Edilmeme Durumu: Eğer SGK, başvurulan olayı iş kazası olarak kabul etmezse, yani iş kazası olmadığına dair bir karar verirse, işçi veya işçinin yakınları bu karara itiraz edebilir.
- İş Kazası Tespiti Davası Açılması: SGK’nın iş kazası olarak kabul etmediği durumlarda, işçi veya yakınları, iş kazasının tespiti için mahkemeye başvurabilir. Mahkemede, iş kazasının gerçekleştiğine dair deliller sunularak, durumun yasal olarak iş kazası olarak değerlendirilmesi talep edilir.
Bu süreçte, tıbbi raporlar, tanıkların ifadeleri, olayın gerçekleştiği koşullara dair kanıtlar ve belgeler önemli olabilir. İş kazası tespiti, tazminat davası açmadan önce yasal dayanak oluşturması açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, iş kazası yaşandığında ilgili yasal süreçlerin takibi ve gereken adımların atılması için alanında uzman bir Ankara iş kazası tazminatı avukatından yardım alınması faydalı olacaktır.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA İSPAT VE DELİLLER
Tazminat davasında delil sunumunda kullanılabilecek pek çok belge ve kanıt türü bulunmaktadır. Özellikle iş kazası durumunda, işçinin veya yakınlarının tazminat talebinin desteklenmesi için çeşitli belgeler ve kanıtlar sunulabilir.
Öncelikle, iş kazası tespit tutanağı, sağlık raporları, hastane kayıtları, tanıkların beyanları, işyeri kamera kayıtları, kolluk kuvvetlerinin tuttuğu tutanaklar, bilirkişi raporları gibi belgeler ve kanıtlar önemlidir. Bunlar, olayın nasıl gerçekleştiğine dair kanıtlar sunabilirler.
Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun iş kazasıyla ilgili kayıtları, mahkeme kararları da önemli deliller arasındadır. Bu belgeler, iş kazasının meydana geldiğini ve işçinin mağduriyet yaşadığını göstermek adına önemlidir.
Tazminat davasında tazminat talep eden kişi veya kişilerin, iş kazasının gerçekleştiğini, iş kazasının sonucunda maddi ve manevi zararların olduğunu ve işçinin kusurlu olmadığını kanıtlamaları gerekebilir. Bu durum, iş kazasının tespitine ilişkin önemli bir süreçtir ve bu tespit yapılmadan önce tazminat davası ilerleyemez.
Ayrıca, işçinin kusur oranı da tazminat miktarını etkileyebilir. İşçinin kusurunun belirlenmesi, tazminatın miktarı üzerinde bir indirim yapılmasına neden olabilir.
Sonuç olarak, tazminat davasında belgelerin ve kanıtların sunulması, olayın detaylı bir şekilde incelenmesi ve zararın varlığının ispatlanması gereklidir. Her durumun kendine özgü olduğu unutulmamalı ve doğru delillerin sunulması için dikkatli bir hazırlık yapılmalıdır.
İŞ KAZASI TAZMİNATI MİKTARININ BELİRLENMESİ
İş kazası tazminatı davalarında tazminat miktarının belirlenmesi oldukça önemlidir ve her somut olayın gereklerine uygun farklı unsurların değerlendirilmesi gerekebilir.
Tazminat miktarının belirlenmesinde uzmanlık gerektiren hususların tespiti için bilirkişi ve uzman görüşü oldukça önemlidir. Bu nedenle, tazminat davası dilekçesinde bu delillerin kullanılması ve mahkeme sürecinde bu uzman görüşlerine başvurulması gerekebilir.
MADDİ TAZMİNAT
İş kazası nedeniyle tazminat davasında talep edilen maddi tazminat, belirli zarar kalemlerinin hesaplanmasıyla oluşur. İş kazası sonucu yaralanan işçi veya ölen işçinin yakınları tarafından talep edilen maddi tazminat miktarının belirlenmesinde çeşitli faktörler dikkate alınır.
Yaralanan İşçi İçin Maddi Tazminat:
- Tedavi Giderleri: İş kazası sonucu yaşanan yaralanmanın tedavi masrafları, ameliyatlar, rehabilitasyon ve tıbbi bakım masrafları maddi tazminat hesaplamasında dikkate alınır.
- Kazanç Kaybı: İş kazası nedeniyle işçinin çalışma gücünün azalması veya tamamen kaybı durumunda, kazanç kaybı hesaplaması yapılır. Bu, işçinin iş göremezlik sürecinde kaybettiği gelir veya işe geri dönemeyecek durumdaysa gelecekte kaybedeceği gelirin hesaplanmasıdır.
- Ekonomik Geleceğin Sarsılması: İş kazası sonucu işçinin ekonomik geleceğinin etkilenmesi, kariyerinde oluşabilecek kayıplar da dikkate alınabilir.
Ölen İşçi İçin Maddi Tazminat:
- Cenaze Giderleri: Ölen işçinin cenaze masrafları tazminat hesaplamasında yer alır.
- Yakınların Desteğinden Yoksun Kalınması: Ölen işçinin destek verdiği kişilerin bu desteği yitirmesi durumunda uğrayacakları kayıplar dikkate alınabilir.
- İşçinin Vefat Etmeden Önceki Süreçte Harcanan Masraflar: Eğer işçi kaza sonrasında bir süre yaşamışsa, bu süreçteki tedavi masrafları ve oluşan iş kayıpları da maddi tazminat hesaplamasına dahil edilebilir.
Maddi tazminat miktarının belirlenmesinde, kusur oranlarının kesin olarak tespiti, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan yapılan ödemeler, işçinin gerçek geliri gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Bu unsurlar, tarafların kusur oranlarının hesaplanması, işçinin almış olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri ve işçinin gerçek geliri gibi mali detaylar, tazminat miktarının adil ve doğru bir şekilde belirlenmesine yardımcı olur.
Taraflar arasında “getirilen kanıtların ağırlığı” ilkesi gözetilmeli ve her bir detayın dikkate alınması sağlanmalıdır. Uzmanlık gerektiren bu konuların belirlenmesi ve hesaplanması için bilirkişi raporlarından faydalanılır ve mahkemeler bu raporları da dikkate alarak karar verir.
MANEVİ TAZMİNAT
Manevi tazminat, iş kazası sonucu bedensel veya ruhsal olarak zarar gören işçinin veya iş kazası sonucunda hayatını kaybeden işçinin yakınlarının yaşadığı manevi acı, ıstırap, keder gibi duygusal kayıpların tazmini için talep edilir. Maddi tazminattan farklı olarak, manevi tazminat somut bir maddi değerle ölçülemeyen, duygusal etkileri karşılamaya yönelik bir tazminat türüdür.
Tazminat davasında manevi tazminatın miktarının belirlenmesi, iş kazası sonucu yaşanan duygusal acının bir nebze olsun hafifletilmesi veya giderilmesi amacına yöneliktir. Bu nedenle, manevi tazminatın belirlenmesinde sınır, tazminatın karşılamak istediği amaçlar ve yaşanan duygusal kayıpların büyüklüğü doğrultusunda belirlenmelidir. Zenginleşme aracı olarak kullanılmaması ve sadece yaşanan acının hafifletilmesi amacını taşıması önemlidir.
Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, maddi tazminata hükmedilebilmesi için aranan şartlar da göz önünde bulundurulur. Yani, öncelikle iş kazasının sonucu olarak maddi tazminata hükmedilebilecek şartlar varsa, manevi tazminat talebi de değerlendirilebilir.
Hâkim, manevi tazminatın miktarını belirlerken, olayın ciddiyeti, tarafların kusur durumu, işyerinde alınan veya alınmamış olan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, para biriminin satın alma gücü gibi birçok farklı unsur göz önünde bulundurulur.
Bu nedenle, mahkemeye sunulan delillerin ve beyanların yargılama usulüne uygun şekilde sunulması ve hâkime doğru bilgi aktarılması, manevi tazminatın adil ve hakkaniyetli bir şekilde belirlenmesi için oldukça önemlidir. Her bir dava kendine özgüdür ve hakim, her somut olayın özel durumlarını değerlendirerek manevi tazminatın miktarını belirler.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA İŞÇİNİN KUSURU
İş kazası tazminatı davalarında kusur oranlarının belirlenmesi oldukça önemlidir çünkü bu oranlar, tazminat davasında maddi ve manevi tazminat miktarlarını etkiler. Kusur oranının doğru tespiti, tazminat miktarının adil ve dengeli bir şekilde belirlenmesini sağlar.
Örneğin, işçinin kazanç kaybının hesaplanmasında işçinin kusuru oranında bir indirim yapılabilir. Yani, işçinin kusuru oranı, iş kazası sonucu kaybettiği gelirin hesaplanmasında dikkate alınabilir ve buna göre bir indirim uygulanabilir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi, kusur oranlarının tespitinde önemli bir referans noktasıdır ve Yargıtay içtihatları da bu konuda belirleyici olabilir. Olayın özellikleri göz önüne alınırken, tarafların kusur oranı da dikkate alınır ve tazminat miktarının belirlenmesinde bu oranlar göz önünde bulundurulur.
İş kazası tazminat davasında taraflar arasındaki kusur oranlarının tespiti, tazminat miktarlarının adil bir şekilde belirlenmesi açısından kritik bir rol oynar. Bu oranlar, mahkeme kararlarında ve tazminat miktarlarının belirlenmesinde önemli bir faktördür.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
İş kazası tazminatı davalarında görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde yer alan Asliye Hukuk Mahkemesi, bu davaya İş Mahkemesi sıfatıyla bakar.
İş Mahkemeleri Kanunu’na göre iş kazası tazminatı ile ilgili yetkili mahkeme;
- Genel Yetki: İş kazası tazminat davasında genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin, işverenin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Eğer birden fazla davalı varsa, bu davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
- Olayın Gerçekleştiği Yer: İş kazasının veya zararın meydana geldiği yerin iş mahkemesi, iş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasına bakmaya yetkilidir.
- İşçinin veya Ölen İşçinin Yerleşim Yeri: İş kazası nedeniyle maluliyete uğrayan işçinin veya ölüm gerçekleşmişse ölen işçinin davacı yakınlarının yerleşim yeri iş mahkemesi de yetkilidir.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA ARABULUCULUK
İş kazalarından kaynaklanan tazminat davası için hukukumuzda zorunlu arabuluculuk şartı bulunmamaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun ilgili maddesine göre, iş kazası tazminatı davalarında arabuluculuk zorunlu bir aşama değildir. Bu, iş kazası tazminat davası için dava şartı olarak öngörülmemiştir.
Bu durumda, iş kazasıyla ilgili tazminat talepleri doğrudan iş mahkemelerinde dava açılarak çözüme kavuşturulabilir. Yani, taraflar arabuluculuk sürecine gitmeden iş kazası tazminat davası açabilirler.
Ancak, zorunlu olmasa da taraflar arzu ederlerse ihtiyari olarak arabuluculuk sürecini tercih edebilirler. İhtiyari arabuluculuk, tarafların anlaşmazlığı daha hızlı ve daha az maliyetle çözüme kavuşturmak için gönüllü olarak bir arabulucuya başvurması anlamına gelir. Bu süreçte, taraflar anlaşmaya varırlarsa, mahkemeye gitmeden sorunu çözebilirler.
İş kazası tazminatı talepleri için zorunlu arabuluculuk şartı bulunmamaktadır, ancak isteğe bağlı olarak ihtiyari arabuluculuk süreci tercih edilebilir.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASINDA ZAMANAŞIMI
İş kazası tazminatı davaları için zaman aşımı Türk Borçlar Kanunumuzun 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
İş kazası tazminatı davaları için zamanaşımı süresi failin fiili öğrendiği tarihten itibaren başlar. Kaza mağduru işçinin zararı öğrenmesi, zararın varlığı, niteliği ve iş kazası tazminatı davasına konu olan unsurlar hakkında yeterli bilgi sahibi olması anlamına gelir. Bu durum, işçinin zarar gördüğünü, zararın türünü, ne şekilde meydana geldiğini ve iş kazası tazminatı davasına dayanak olacak temel unsurları anlaması anlamına gelir.
İŞ KAZASI TESPİT DAVASI
İş kazası durumunda doğru işveren tarafından iş kazası bildirimlerinin yapılması önemlidir ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bu süreçteki rolü oldukça belirleyicidir. İşveren, bir iş kazasının meydana geldiğini Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmelidir. Kurum, bu bildirim üzerine müfettişler aracılığıyla inceleme yapar ve olayın iş kazası olup olmadığını belirlemek için bir inceleme raporu hazırlar. Bu rapor, olayın iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirilmediğini, kusur durumunu ve olayın oluş şeklini içerir.
Eğer SGK tarafından yapılan inceleme sonucunda iş kazası olarak nitelendirilmişse, mağdur veya yakınları doğrudan iş mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.
Ancak, iş kazası SGK tarafından kabul edilmemişse ve bu konuda bir anlaşmazlık varsa, hem SGK’ya hem de işverene karşı “iş kazasının tespiti davası” açılmalıdır. Bu davada, iş kazasının gerçekten yaşandığının tespiti amaçlanır ve bu durum iş mahkemesince kesinleşene kadar tazminat davası bekletilebilir. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Eğer iş kazası tespiti davası açılmadan tazminat davası başlatılmışsa, iş mahkemesi davacıya SGK’ya bu durumu bildirmesi için bir süre verebilir. Kurumun iş kazası olarak kabul etmemesi durumunda, bu kez işverenin taraf olduğu bir iş kazasının tespiti davası için davacıya süre verilebilir. Bu tespit davasının sonucu, tazminat davasının yargılanması için beklenir ve neticelerine göre bir yargılama yapılır. Bu süreçler, iş kazası tazminatı talepleri ve iş mahkemelerindeki uyuşmazlıkların çözümü için önemlidir.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASI KAÇ YIL SÜRER?
İş kazası tazminat davası süresi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bu davaların süresini etkileyen faktörler arasında iş kazasının ölümlü mü yoksa yaralanmalı mı olduğu önemli bir kriterdir.
Yaralanmalı iş kazalarında, işveren genellikle işçinin maluliyet oranına itiraz edebilir veya bu konuda ayrı bir dava açarak maluliyetin tespiti davasını gündeme getirebilir. Bu durum, tazminat davasının süresini uzatabilir çünkü mahkeme, maluliyet oranını belirlemek için ek deliller ve uzman görüşlerine ihtiyaç duyabilir. Bu süreç, davanın uzamasına ve neticenin belirlenmesinin zaman almasına neden olabilir.
Ölümlü iş kazalarında ise, davanın genellikle daha kısa sürede sonuçlanma eğilimi vardır, çünkü maluliyet oranının değerlendirilmesi veya işçinin durumunun değerlendirilmesi gibi ek faktörler söz konusu olmayabilir. Ancak yine de davanın karmaşıklığı, delillerin toplanması ve mahkeme sürecinin işleyişi gibi durumlar, süreyi etkileyebilir.
Bu süreçlerin belirli bir süre içinde sonuçlanması mümkün olabileceği gibi, çeşitli faktörlerin etkisiyle uzayabilmektedir. Özellikle belirtilen davalarda taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü ve uzman görüşlerinin alınması gibi durumlar, süreçleri etkileyebilir ve uzun dava sürelerine yol açabilir.
İŞ KAZASI TAZMİNATI DAVASIYLA İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 30.10.2018 Tarihli 2017/2020 E., 2018/7868 K.
“Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davaya konu kaza olayının Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmediği, bu nedenle davacı anneye iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmadığı anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davası) zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur.
Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulması, zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin neticelerinin de bulunması nedeniyle önemli olup, olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurum’un yapacağı tahkikatla, sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı olarak tazminat davasında öncelikle çözümlenmelidir.
Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer, işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında Kurum’un bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer, Kurum’u da hasım gösterecekleri bir dava ile olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler.
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı..
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Somut olayda, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından olayın iş kazası olarak kabul edilmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davacı tarafa, Sosyal Güvenlik Kurumu ve işveren aleyhine olayın bir iş kazası olduğunun tespitine dair dava açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” denilerek iş kazası tespit davasına vurgu yapılmıştır.
İŞ KAZASI TAZMİNATI AVUKATI
Ülkemizde avukatlar belirli alanlarda uzmanlaşırlar ve hukuk fakültesinden mezun olan her avukat, farklı hukuki konuları takip edebilir. Yasal olarak her avukat, usulüne uygun bir şekilde her türlü davayı takip etme yetkisine sahiptir.
Ancak, bazı avukatlar belli alanlarda deneyim kazanabilir ve bu alanda daha fazla bilgi birikimi edinebilirler.
Bu nedenle “Ankara iş kazası tazminatı avukatı” ifadesi, Ankara iş kazası tazminatı davası, iş hukuku, tazminat davası, işçi ve işveren ilişkileri ve diğer iş kazası tazminatı ile ilgili davalara bakan avukatı ifade eder. İş kazası tazminatı avukatı, Ankara iş kazası tazminatı davasıyla ilgili süreçleri daha iyi anlayabilir ve müvekkillerine bu konularda özel bir uzmanlıkla yardımcı olabilirler.
ANKARA İŞ KAZASI TAZMİNATI AVUKATI
Ankara iş kazası tazminatı avukatları için İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden Ankara iş kazası tazminatı avukatları ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.
Konu ile ilgili diğer makalelerimizi incelemek isterseniz;
- ANKARA İŞ AVUKATI
- İŞÇİ HAKLARI NELERDİR?
- FAZLA MESAİ ÜCRETİ NEDİR? MESAİ HESAPLAMA
- İŞÇİ ALACAKLARI NELERDİR? İŞÇİ TAZMİNAT TÜRLERİ NELERDİR?
- TAZMİNAT HESAPLAMA VE TAZMİNAT TÜRLERİ
- KIDEM TAZMİNATI HESAPLAMA KIDEM TAZMİNATI NEDİR?
- İHBAR TAZMİNATI HESAPLAMA İHBAR TAZMİNATI NEDİR?
Kaynakça:
[1]-İŞTAR, C. (2018). İŞVERENİN İŞ KAZASINDAN DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUĞU. Dergipark, TAAD, Yıl:9, Sayı:34, 123-142.
[2]-ZARARSIZ, M. E. (1985). İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Manevi Tazminat Ödeme Sorumluluğu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 3(3), 287-325.