Miras Hukuku

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası, miras bırakanın (muris) mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı bir işlem türüdür. Genellikle, miras bırakan kişi, mal varlığını saklı paylı mirasçılarından kaçırmak amacıyla mal devrini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek gerçekleştirebilir. Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası işlemlerinde gerçek amaç, miras bırakılan malların, saklı paylı mirasçıların payını azaltacak veya ortadan kaldıracak şekilde devredilmesidir. Ancak, miras bırakanın bu niyeti gizli kalmakta, işlem resmi olarak bir satış veya hizmet karşılığı gibi gösterilmektedir.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaası Nedir?

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası hukukumuzda sıklıkla karşılaşılan ve miras hukukunu yakından ilgilendiren bir kavramdır. Miras hukukuna dayanan uyuşmazlıklar arasında önemli bir yer tutan mirastan mal kaçırma-muris muvazaası, miras bırakanın (muris) gerçek iradesini gizleyerek, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı işlemleri tanımlar. Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası, Türk Medeni Kanunu’nun mirasla ilgili hükümlerini ihlal eden ve özellikle saklı paylı mirasçıların haklarını zedeleyen bir eylem biçimidir.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaasının Amacı

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası, miras bırakanın, mirasçılarını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla yaptığı işlemlerden biridir. Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası durumunda, muris aslında mallarını bir mirasçısına veya üçüncü bir kişiye devretmek ister, ancak bu devri gerçek amacından farklı olarak gösterir. Örneğin, muris gerçekte bir malı bağışlamak veya karşılıksız devretmek istemekteyken, bu işlemi bir satış gibi gösterir. Satış gibi gösterilen bu devir işlemi aslında aldatıcıdır ve muris ile işlem yaptığı kişi arasında gizli bir anlaşma, yani muvazaa söz konusudur. Muris bu yolla, diğer mirasçıların mirastan hak iddia etmelerini engellemeye çalışır. İşte bu tür işlemler, mirastan mal kaçırma-muris muvazaası olarak adlandırılır.

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası arkasındaki temel amaç, saklı paylı mirasçıların ileride tenkis davası açarak miras paylarını almalarını engellemektir. Saklı paylı mirasçılar, Türk Medeni Kanunu’na göre belirli oranda miras hakkına sahip olan ve bu hakları ihlal edilemeyen mirasçılardır. Muris, bu mirasçılardan mal kaçırmak istediğinde mirastan mal kaçırma-muris muvazaası yöntemine başvurur.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaası Örnekleri

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası genellikle şu şekillerde karşımıza çıkar:

  • Satış Görünümü Altında Mal Kaçırma: Muris, bir malı gerçekte bağışlamak ya da karşılıksız devretmek istediğinde, bu işlemi bir satış gibi gösterir. Satış sözleşmesi resmi belgelerde yer alsa da, gerçekte herhangi bir bedel ödenmez. Bu durum, mirastan mal kaçırma-muris muvazaası kapsamına girer. Mirasçılar, satış işleminin muvazaalı olduğunu ispatlayarak bu işlemin iptalini talep edebilir.
  • Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Mal Kaçırma: Bir diğer yaygın yöntem, mirastan mal kaçırma-muris muvazaası amacına hizmet eden ölünceye kadar bakma sözleşmesidir. Bu sözleşme, murisin kendisine bakacak kişiye malvarlığını devretmesi karşılığında yapılır. Ancak bu sözleşme, gerçekte mirasçıları devre dışı bırakmak amacıyla yapılmışsa, bu da mirastan mal kaçırma-muris muvazaası olarak değerlendirilir.
  • Hibe Görünümünde Mal Kaçırma: Muris, malvarlığını mirasçılarından biri veya üçüncü bir kişiye hibe ettiğinde de bu işlem, mirastan mal kaçırma-muris muvazaası Hibe işlemi, gerçekte bir bağış değil, mirasçıları devre dışı bırakmak amacıyla yapılmışsa, bu durumda diğer mirasçılar bu işlemin iptali için dava açabilir.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaasında Mirasçıların Hakları

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası işlemlerine maruz kalan mirasçılar, bu işlemin mirastan mal kaçırma-muris muvazaası olduğunu iddia ederek dava açabilirler. Bu davalar genellikle muvazaa davası veya tenkis davası olarak adlandırılır. Tenkis davası, mirasçının saklı payına tecavüz eden işlemlerin iptali için açılan bir davadır. Mahkemeler, murisin gerçek iradesini araştırarak, bu tür işlemlerin gerçekten satış mı, yoksa bağış mı olduğunu tespit etmeye çalışır. Eğer mahkeme, satış görünümünde yapılan işlemin gerçekte bir bağış olduğunu ve mirastan mal kaçırma-muris muvazaası amacı taşıdığını tespit ederse, bu işlem iptal edilir ve malvarlığı miras paylaşımına dahil edilir.

Muvazaa davası, genellikle şu durumlarda açılır:

  • Miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği bir malı satış gibi göstermişse.
  • Miras bırakan, bir malvarlığını ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devretmiş, ancak gerçekte bu işlem, mirasçıları mirastan yoksun bırakma amacı taşıyorsa.
  • Saklı paylı mirasçıların miras hakkını ihlal eden herhangi bir işlem söz konusuysa.

Mirasçılar, mirastan mal kaçırma-muris muvazaası işlemlerine karşı tenkis veya iptal davası açabilirler. Tenkis davası, saklı paylı mirasçıların, miras bırakanın saklı paylarını ihlal eden işlemlerini iptal ettirmek amacıyla açtıkları bir davadır. İptal davası ise, muvazaalı işlemin tamamen geçersiz sayılması için açılır. Bu davalarda mahkeme, murisin gerçek iradesini araştırır ve işlemin muvazaalı olup olmadığını tespit etmeye çalışır.

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası miras hukukunda oldukça önemli bir yere sahiptir ve saklı paylı mirasçıların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin alınmasını gerektirir. Muris, mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı işlemler yaparsa, bu işlemler yargı denetimine tabi tutulabilir ve iptal edilebilir.

Bu nedenle, mirasçılar, murisin yaptığı işlemlerin muvazaalı olduğunu düşünüyorsa, derhal hukuki yollara başvurmalı ve haklarını korumak için gerekli adımları atmalıdır. Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası davalarında mahkemenin murisin gerçek iradesini araştırması ve gizli anlaşmaları ortaya çıkarması oldukça önemlidir. Bu sayede mirasçılar, miras haklarını koruma imkânına sahip olurlar.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaasının Unsurları Nelerdir?

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçılarını mirastan mahrum etmek amacıyla yaptığı işlemleri gerçek iradesini gizleyerek farklı bir şekilde göstermesidir. Bu durumda miras bırakan, gerçekte bağış yapmak istediği malını, satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek mirasçılarının ileride açacağı olası davaları önlemeyi hedefler. Bu şekilde miras bırakan, özellikle saklı paya sahip olan mirasçıların tenkis davası açmasını ve paylarını talep etmesini engellemeye çalışır.

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası davasında, işlemin muvazaa içerip içermediği dört temel unsura göre değerlendirilir:

Görünüşteki İşlem

Görünüşteki işlem, aslında gerçeği yansıtmayan ve mirasçıları aldatma amacı taşıyan bir sözleşmedir. Uygulamada bu tür işlemler genellikle satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde yapılır. Örneğin, miras bırakan, bir malını gerçekte bağışlamak isterken tapuda satış gibi gösterir veya bakma karşılığında devretmiş gibi işlem yapar. Ancak bu işlemler, gerçek anlamda hüküm ve sonuç doğurmayan, sadece mirasçıları yanıltma amacı taşıyan işlemlerdir. Amaç, saklı paylı mirasçılarının ileride dava açarak bu malı geri almasını veya hak talep etmesini önlemektir.

Muvazaa Anlaşması

Muvazaa anlaşması, miras bırakan ile karşı taraf arasında yapılan ve görünüşteki sözleşmenin sadece mirasçıları yanıltmak için yapıldığını gösteren bir mutabakat anlamına gelir. Bu anlaşma, tarafların işlemin gerçekte hukuki sonuç doğurmayacağını ve sadece şeklen yapıldığını kabul ettikleri bir tür gizli anlaşmadır. Muvazaa anlaşması yazılı olabileceği gibi sözlü de yapılabilir. Burada önemli olan, her iki tarafın da işlemin gerçek amacını ve hukuki geçersizliğini bilmesi ve bu konuda aynı iradeye sahip olmasıdır.

Mirasçıları Aldatma Amacı

Muris muvazaasının belirleyici unsuru, işlemin mirasçıları aldatma amacıyla yapılmış olmasıdır. Bu durumda miras bırakan, işlemi yaparken mirasçılarına karşı bir haksızlık oluşturmak ve onları mirastan yoksun bırakmak amacı taşır. Eğer tarafların bu işlemi yaparken mirasçıları aldatma amacı yoksa, bu durumda muris muvazaasından söz edilemez ve mirasçılar mirastan mal kaçırma-muris muvazaası davası açamazlar. Dolayısıyla, işlem her ne kadar şeklen geçersiz gibi görünse de, aldatma amacı yoksa hukuki olarak geçerli sayılabilir.

Gizli Sözleşme

Gizli sözleşme, tarafların gerçek iradelerini yansıtan ve görünüşteki işlemin ardına gizlenmiş olan sözleşmedir. Örneğin, miras bırakan bir malını bağışlamak istese de, bu işlemi satış olarak göstermekte ve satış sözleşmesi düzenlemektedir. Gerçekte ise taraflar arasında bir bağışlama iradesi bulunmaktadır. Gizli sözleşme, tarafların gerçek iradesine uygun olduğundan kural olarak geçerli kabul edilir. Ancak gizli sözleşmenin geçerliliği, söz konusu malın niteliğine bağlı olarak değişebilir:

  • Tapusuz taşınmazlar ve taşınır mallar: Tapusuz taşınmazlar (örneğin, tapu kaydı olmayan arsa) ve taşınır mallar (araç, eşya vb.) için gizli sözleşme herhangi bir resmi şekil şartına bağlı olmadığından, geçerli kabul edilir. Yani bu tür mallar üzerindeki gizli işlemler, şekil şartına ihtiyaç duymadan yapılabilir.
  • Tapulu taşınmazlar: Tapulu taşınmazlar için ise resmi şekil şartı aranır. Örneğin, bir ev veya arsa gibi taşınmazlar üzerindeki devir işlemleri tapuda yapılmak zorundadır ve resmi şekil şartlarına uyulması gerekir. Eğer gizli işlem resmi şekle uymazsa (örneğin, gizli bağışlama sözleşmesi yapılmışsa ama tapu devri olarak satış gösterilmişse), bu durumda gizli sözleşme geçersiz olur.

Çünkü tapulu taşınmazlarda geçerli bir devir işleminin yapılabilmesi için resmi şekil şartına uyulması zorunludur. Şekil şartına uyulmadığı takdirde, gizli işlem hukuken yok sayılır ve mirasçılar bu durumu dava konusu yapabilir.

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası amacı taşıyan muvazaalı işlemler, mirasçılar tarafından dava konusu yapılabilir ve muvazaanın varlığı ispatlandığı takdirde, işlem iptal edilir. Bu durumda, gizli sözleşme de geçersiz hale gelir ve mal, miras bırakanın mirasçılarına geri döner. Özellikle saklı pay sahibi mirasçılar, mirastan mahrum bırakıldıklarını iddia ederek muris muvazaası davası açabilirler. Bu davada, murisin gerçek amacı ve iradesi araştırılır ve işlemin muvazaalı olup olmadığı ortaya konur.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaası Davasının Kimler Açabilir?

  • Saklı Paylı Mirasçılar ve Diğer Mirasçılar: Muris muvazaasına dayalı dava açma hakkı, saklı paylı mirasçılarla sınırlı değildir. Saklı pay hakkı olup olmadığına bakılmaksızın, miras hakkı çiğnenen her mirasçının bu davayı açma hakkı vardır.
  • Yasal Mirasçılar, Atanmış Mirasçılar ve Evlatlıklar: Bu dava, sadece yasal mirasçılar tarafından değil, aynı zamanda atanmış mirasçılar ve evlatlıklar tarafından da açılabilir.
  • Mirası Reddeden, Miras Hakkından Feragat Eden ve Mirastan Çıkarılanlar: Mirası reddeden, mirastan feragat eden veya mirastan çıkarılan kişilerin bu davayı açma hakları yoktur. Çünkü bu kişiler, yasal olarak mirasçılık sıfatlarını kaybetmiş sayılırlar ve dolayısıyla tereke üzerinde herhangi bir hak talebinde bulunamazlar.

Her Mirasçının Tek Başına Dava Açma Hakkı: Mirasçılardan her biri, tek başına muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açabilir. Terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olması, mirasçıların bağımsız olarak dava açmalarına engel değildir. Ancak bu dava, sadece kendi miras payı oranında taşınmazın tapusunun iptali ve tescili talebi şeklinde açılmalıdır.

Tüm Taşınmazın Tereke Payına Geçmesi Talebi: Eğer davacı mirasçı, sadece kendi payı oranında değil de tüm taşınmazın terekeye dönmesini talep ediyorsa, bu durumda diğer mirasçıların muvafakatını alması veya temsilci aracılığıyla davaya devam etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, dava usulen reddedilebilir.

Davanın Mirasçılar Arasında veya Mirasçı Olmayan Kişilere Karşı Açılması

  • Mirasçılar Arasındaki Davalar: Mirasçılar arasında açılacak muris muvazaası ve buna dayalı tapu iptal ve tescil davaları, tereke paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan, her bir mirasçı kendi miras payı oranında dava açabilir.
  • Mirasçı Olmayan Üçüncü Kişilere Karşı Davalar: Mirasçılar dışındaki kişilere karşı (örneğin, miras bırakana karşı vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile, gabin veya ehliyetsizlik iddiaları) açılacak davalar, tüm mirasçıların bir arada bulunması ile açılmalıdır. Bu durumda her mirasçının kendi payı oranında dava açması mümkün değildir; davanın terekenin bütün mirasçıları adına açılması gerekmektedir.

Mirasbırakanın Ölüm Tarihine Göre Terekenin Elbirliği Mülkiyetine Tabi Olması

Mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren, tereke üzerinde elbirliği (iştirak halinde) mülkiyet hükümleri uygulanır. Bu, mirasçılardan her birinin terekenin tamamı üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu, ancak bu hakkı diğer mirasçılarla birlikte kullanmak zorunda olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla, muris muvazaasına dayalı dava açıldığında:

  • Tüm Terekenin Temsili: Mirasçılardan birinin veya birkaçının tereke adına işlem yapabilmesi ve hukuki süreci yürütebilmesi için, diğer mirasçıların rızasının alınması veya bir temsilci atanması gerekir.
  • Tereke Davalarında Temsil Zorunluluğu: Mirasçılardan birisinin, tüm tereke adına dava açmak istemesi durumunda, diğer mirasçıların muvafakatı sağlanmalı veya terekeye atanacak bir temsilci tarafından tüm mirasçılar temsil edilmelidir. Bu tür davalarda, muvafakat veya temsil eksikliği nedeniyle dava usul yönünden reddedilebilir.

Özel Durumlar: Ehliyetsizlik, Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması, Hile ve Gabin

Eğer davada dayanak olarak muvazaadan ziyade ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile, gabin veya başka bir haksız fiil iddia ediliyorsa, bu durumda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların davaya birlikte katılması gerekir. Burada her mirasçının kendi payı oranında değil, tereke adına ve terekenin tamamı için dava açılması esastır.

Türk Medeni Kanunu’nun 640. Maddesine Göre Temsil

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 640. maddesi, elbirliği mülkiyeti ve terekenin yönetimi ile ilgili düzenlemeleri içerir. Bu maddeye göre, tereke işlerinde, terekenin tüm mirasçılarının birlikte hareket etmesi veya terekeye temsilci atanması zorunludur. Eğer tereke ile ilgili bir dava açılacaksa ve tüm mirasçıların muvafakatı sağlanamıyorsa, mirasçılar bir temsilci atamak zorundadırlar. Aksi takdirde, dava açma ehliyeti eksik olacağından, dava usulen reddedilebilir.

Özetle, muris muvazaası davası, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı hileli işlemlere karşı açılan bir dava türüdür ve bu dava mirasçılar tarafından açılabilir. Ancak bu davada, davacı mirasçının talebine bağlı olarak davanın nasıl ve kimler tarafından açılacağı önem arz eder. Eğer sadece kendi payı oranında dava açıyorsa tek başına dava açabilir; ancak tüm taşınmazın terekeye dönmesini talep ediyorsa, diğer mirasçıların muvafakati veya temsilci aracılığıyla hareket etmesi gereklidir. Üçüncü kişilere karşı açılacak davalarda ise tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi zorunludur.

Mirastan Mal Kaçırma Cezası

Mirastan mal kaçırma cezası, miras bırakanın mirasçılarının haklarını ihlal ederek mal varlıklarını gizleme veya devretme girişimlerinde bulunması durumunda uygulanan bir hukuki yaptırımdır. Türk hukuk sisteminde, miras bırakanın, mirasçılardan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirdiği işlemler, genellikle muvazaa (hile) ve hukuka aykırılık kapsamında değerlendirilir. Miras hukuku, mirasçılara belirli haklar ve korumalar sağladığından, bu hakların ihlali halinde mirastan mal kaçırma cezası uygulanır.

Mirastan mal kaçırma cezası genellikle tapu iptal ve tescil davaları veya tenkis davaları gibi hukuki yollarla kendini gösterir. Bu davalarda, mirasçılar mirastan mal kaçırma cezası uygulanmasını talep ederler ve miras bırakanın muvazaalı işlemlerini iptal ettirmek için harekete geçerler. Ancak, mirastan mal kaçırma cezası sadece mirasçılar arasında değil, aynı zamanda miras bırakanın anlaşmalı olduğu üçüncü şahısları da etkileyebilir. Özellikle miras bırakanın muvazaa anlaşmasına dahil olan kişilerin de sorumluluğu ortaya çıkabilir ve mirastan mal kaçırma cezası bu kişilere de uygulanabilir.

Mirastan mal kaçırma işlemlerinin en yaygın görüldüğü durum, miras bırakanın çocuklarından veya diğer yasal mirasçılarından mirastan mal kaçırmak için bir gayrimenkulü bir üçüncü kişiye devretmesi veya belirli mal varlıklarını saklamasıdır. Bu tür işlemler, mirastan mal kaçırma cezası uygulanmasını gerektiren hukuki uyuşmazlıklara yol açar. Mirastan mal kaçırma cezası, miras hakkı ihlal edilen mirasçıların dava açması ve haklarını araması yoluyla devreye girer.

Mirastan Mal Kaçırma Cezası Hangi Durumlarda Uygulanır?

Mirastan mal kaçırma cezası, birkaç temel durumla sınırlı değildir. Aşağıdaki hallerde mirastan mal kaçırma cezası devreye girebilir:

  • Görünüşteki İşlemler: Miras bırakanın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte yapmadığı veya gerçek iradesine uymayan bir satış veya bağış sözleşmesi düzenlemesi durumunda mirastan mal kaçırma cezası uygulanır. Örneğin, miras bırakan bir taşınmazı satış gibi gösterip aslında bağış yapıyorsa, bu durumda mirastan mal kaçırma cezası söz konusudur.
  • Muvazaa Anlaşmaları: Miras bırakanın, bir üçüncü kişi ile birlikte mirasçılara zarar vermek amacıyla yaptığı muvazaalı işlemler mirastan mal kaçırma cezası kapsamında değerlendirilir. Muvazaa anlaşması, genellikle miras bırakan ile devralan kişi arasında, işlemin gerçek bir satış veya bağış olmadığı, sadece mirasçılardan mal kaçırma amacı taşıdığı yönünde bir anlaşmadır.
  • Üçüncü Kişilerle Yapılan Hileli İşlemler: Miras bırakanın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla, üçüncü kişilerle anlaşarak yaptığı işlemler de mirastan mal kaçırma cezası Bu durumda, üçüncü kişinin de kötü niyetli olduğu ve mirastan mal kaçırma niyetiyle hareket ettiği kanıtlanırsa, mirastan mal kaçırma cezası devreye girer.

Mirastan Mal Kaçırma Cezasının Hukuki Sonuçları

Mirastan mal kaçırma cezası, genellikle yapılan işlemin iptal edilmesi ve malların yeniden mirasçıların haklarına uygun şekilde paylaştırılması şeklinde uygulanır. Bu tür işlemler mirasçılar tarafından mahkemeye taşındığında, mahkeme yapılan işlemin muvazaalı olduğunu tespit ederse, tapu iptal ve tescil kararı verebilir. Bu durumda, miras bırakanın yaptığı devir işlemi geçersiz sayılır ve mallar mirasçıların paylarına uygun olarak yeniden paylaştırılır.

Mirastan mal kaçırma cezası, genellikle iki şekilde ortaya çıkar:

  • Tapu İptal ve Tescil Davası: Mirasçılar, mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan bir işlemden dolayı tapu iptali ve tescil davası açabilirler. Bu dava, muvazaanın varlığının ispatlanması ile başarılı olur ve mahkeme, hileli işlemin iptaline karar verebilir.
  • Tenkis Davası: Saklı pay sahibi mirasçılar, mirastan mal kaçırma işlemi ile haklarının zedelendiğini öne sürerek tenkis davası açabilirler. Bu davada amaç, saklı payın korunmasıdır. Mahkeme, mirastan mal kaçırma cezası olarak, saklı payın ihlal edildiği miktarı geri vermeye karar verebilir.

Mirastan mal kaçırma cezası uygulanabilmesi için, davacı mirasçıların bu durumu ispat etmesi gerekmektedir. Mirasçılar, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu ve miras bırakanın asıl niyetinin mal kaçırmak olduğunu her türlü delille ispat edebilirler. Tanık ifadeleri, yazılı belgeler, yapılan işlemin koşulları ve tarafların davranışları gibi unsurlar, mirastan mal kaçırma cezası uygulanabilmesi için delil olarak kullanılabilir.

Özellikle, mirastan mal kaçırma cezası uygulanabilmesi için, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığının ve gerçek bir satış veya bağış olmadığının ortaya konulması önemlidir. Muvazaa anlaşmasının varlığı, taraflar arasında yazılı olmasa dahi sözlü olarak yapılmışsa bile mahkemeye tanık beyanları ve diğer delillerle ispatlanabilir.

Mirastan Mal Kaçırma Cezası ve İlgili Yasal Düzenlemeler

Mirastan mal kaçırma cezası, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, hukuki yorum ve içtihatlar doğrultusunda, bu tür muvazaalı işlemlerin geçersiz sayılacağı ve mirasçıların haklarının korunacağı belirtilmiştir. Yargıtay’ın mirastan mal kaçırma cezası ile ilgili içtihatları, bu tür davaların nasıl ele alınması gerektiğini ortaya koyar.

Mirastan mal kaçırma cezası, genellikle tapulu taşınmazlar üzerinde yapılan işlemlerle ilgili ortaya çıkmaktadır. Tapulu taşınmazların devri sırasında yapılan muvazaalı işlemler, Türk Medeni Kanunu’nun 706. maddesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi ve Tapu Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca geçersiz sayılır. Bu düzenlemeler, mirastan mal kaçırma cezası olarak işlemin iptalini ve tapunun yeniden düzenlenmesini öngörmektedir.

Mirastan mal kaçırma cezası, miras bırakanın mirasçılarının haklarını ihlal etmesi durumunda devreye giren hukuki bir yaptırımdır. Mirasçılar, mirastan mal kaçırma cezası uygulanması için dava açabilir ve yapılan muvazaalı işlemi iptal ettirebilir. Bu tür davalar, mirasçının haklarının korunması ve miras bırakanın kötü niyetli işlemlerinin önlenmesi açısından önemlidir. Mirastan mal kaçırma cezası, hem miras hukuku hem de genel hukuk ilkeleri doğrultusunda, mirasçıların adalet arayışının bir parçasıdır.

Mirastan Mal Kaçırma-Muris Muvazaası ile İlgili Yargıtay Kararları

“Taraflar arasında görülen davada; Davacı, ikinci eşi olan miras bırakan …’nun 127 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla ilk evliliğinden olan oğlu davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlik tarihi itibariyla miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, miras bırakanın mal kaçırma kastı ile hareket etmediğini ve taşınmazı bedel karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalının yaptığı istinaf başvurusu Samsun Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 6.904,18. TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 09/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

“Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, mirasbırakanı annesi …’in 9, 13 ve 15 numaralı bağımsız bölümleri davalı oğlu…ye; 10, 14 ve 16 numaralı bağımsız bölümleri ise diğer davalı oğlu Ertuğrul’a mirastan mal kaçırma amacıyla devrettiğini, temlik tarihi itibariyla mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, taşınmazların daha sonra üçüncü kişilere devredildiğini ileri sürerek davalılardan miras payı oranında faiziyle birlikte taşınmazların bedellerinin davalılardan tahsilini istemiştir.

Davalılar, mirasbırakan adına kayıtlı 11 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın yapımında mirasbırakanın hiçbir katkısı olmadığını, tüm masrafın kendileri tarafından karşılandığını, bu nedenle kat irtifakı tesis edildikten sonra, bağımsız bölümlerin adlarına devredildiğini, miras bırakanın mal kaçırma kastı ile hareket etmediğini ve aynı binadaki miras bırakan adına kayıtlı üç adet bağımsız bölümün de taksim sonucu herhangi bir katkısı olmamasına rağmen davacıya intikal ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, çekişmeli bağımsız bölümlerin inşaatının davalıların maddi katkısı ile tamamlandığı, temlik harici terekenin bulunduğu ve miras bırakanın mal kaçırma kastının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacının yaptığı istinaf başvurusu Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı, inşaatın yapımındaki davalıların maddi ve manevi katkısının karşılığı olarak temlikin gerçekleştirildiği gerekçesiyle esastan reddedilmiştir.

Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 14.90. TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Bu Konuda Ankara Miras Hukuku Avukata Soru Sorabilirsiniz.

Mirastan mal kaçırma-muris muvazaası konusunda uzman bir Ankara Miras Avukatından destek almak, doğru ve hukuki açıdan sağlam bir konumda olmanıza yardımcı olabilir. “Avukata Sor” formunu ücretsiz bir şekilde doldurarak hukuki problemlerinizi alanında uzman avukatlarımıza iletirseniz. Doldurmuş olduğunuz iletişim bilgileri üzerinden sorunlarınıza yanıt bulabilirsiniz. Cevaplara için dönüş için 1 iş günü olarak planlanmıştır.

Bu Konuda Belirleyeceğiniz Gün ve Saatte Avukattan Online Danışmanlık Alabilirsiniz.

Online Danışmanlık Sistemi -akademikhukuk.org

Konusunda uzman Ankara Miras Avukatı ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz. Sorularınızı ve bu sorularla ilgili evrakı sisteme yükleyebilirsiniz. Online danışmanlıkta istediğiniz gün ve saati seçebildiğiniz gibi görüşme tipini de seçebilmektesiniz. Zoom, teams, whatsapp ya da telefon üzerinden görüşme sağlanabilmektedir. Ödemenin ardından tarafınıza randevu yapıldığına dair mail ile bilgi gelmektedir. Sistemde yaşanan herhangi bir sorun olduğundan iletişim numaralarımızdan iletişime geçtiğinizde toplantı manuel olarak planlanabilir. Müvekkillerimizin doğru bilgiye hızlı ve güvenilir şekilde ulaşmasını sağlamak için kurulan Online Danışmanlık Sistemimizden yüzlerce randevu alınmış olup müvekkillerimizin faydalanması amaçlanmıştır.

Mirastan mal kaçırma cezası

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap