İptal kararları, iptal edilen idari işlemi tesis edildiği tarihten itibaren hükümsüz hale getirirler. Bu bağlamda, idari yargı yerlerinin iptal kararları, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının aksine, geçmişe yürürler. İptal kararı üzerine idareye düşen görev, tesis edeceği idari işlem ya da işlemlerle, iptal edilen işlemin, iptal edilinceye kadar doğurduğu tüm etki ve sonuçları gidermektir. Gerek Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasında gerekse 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde, iptal kararlarının idarece uygulanması yükümlülüğünün anlamı budur. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması kararlarının da iptal kararları gibi uygulanması zorunludur. Daha somut söylemek gerekirse, idare, yürütmenin durdurulması kararı üzerine, iptali istenen işlemin tesisinden önceki durumun geri gelmesini sağlayıcı işlem ya da işlemleri yapmak mecburiyetindedir. (Metin Günday, İdari Yargı Kararlarının Uygulanmaması Sorunu, Hukuk Kurultayı 2000-1, İdari Yargı, Ankara Barosu Yayını S.353) İdare, idari yargı yerlerince verilen iptal ve yürütmenin durdurulması karalarını, Anayasanın 138/son ve İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/1 maddelerinde belirtildiği gibi, “gecikmeksizin” uygulamak zorundadır. Gerçi 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi bir süre öngörmüşse de; idareye, ilgili kararın otuz gün sonuna kadar uygulanmamsı gibi bir takdir hakkı tanıdığı anlamına gelmez.
İdarenin, iptal ya da yürütmenin durdurulması kararlarını uygulamaması, öğretide ve Danıştay içtihatlarında 1947 yılından beri istikrarlı bir şekilde “ağır hizmet kusuru” olarak nitelendirilmektedir. Buna göre, idarenin, yargı kararlarını uygulamaması, uygulamakta gecikmesi ağır hizmet kusurudur ve idarenin tazminata mahkum edilmesini gerektirir. ( M. Günday, 2001, s. 355.)
İdari Yargılama Usulu Kanunu’nun “İYUK Kararların sonuçları:” başlıklı 28. Maddesi
“1.(Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.: 2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.)(…) (Ek cümleler: 21/2/2014-6526/18 md.; Değişik üçüncü ve dördüncü cümleler: 10/9/2014-6552/97 md.; İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve E.: 2014/86, K.: 2015/109 sayılı Kararı ile.) (…)(1) (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 2/10/2014 tarihli ve E.: 2014/149, K.: 2014/151 sayılı Kararı ile.) (2) (Ek cümle: 10/9/2014-6552/97 md.) (…) (1) ancak disiplin hükümleri saklıdır. (1)
- (Değişik: 2/7/2012 – 6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
- (Değişik: 21/2/2014-6526/18 md.) Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Yetki unsuru yönünden hukuka aykırılığı saptanan işlem nedeniyle verilen iptal kararının mutlak olarak idarenin tazmin sorumluluğuna yol açacağını kabule olanak bulunmadığı yolunda kararlar mevcut olduğu gibi, yetkili makamca (D. 10. D. 5. 6. 1985, E:1984/1048, K:1985/1168 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp) aynı doğrultuda yeni bir işlem tesis edilinceye kadar işlemin sebep, konu amaç unsurlarındaki sakatlık nedeniyle verilen iptal kararıyla aynı hukuki sonucu doğuracağından iptal edilen işlemin doğurduğu zararların idarece tazmini gerektiği yolunda kararlar da vardır. ( D. 5. D. 15.9.1992, E:1988/2795, K:1992/2264 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp)
İptal edilen işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal haklar, mevzuata göre “fiilen çalışma ” koşuluna bağlı olsa dahi, iptal kararının niteliği gereği ödenmeleri gerekmektedir. (D.5.D. 26.9.1996, E:1995/2555, K:1996/2860 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp) Danıştay Birinci Dairesi vermiş olduğu bir istişari kararında, haklarında tesis edilen göreve son verme, görevden çekilmiş sayılma ya da benzeri işlemlerin yargısal kararlarla iptali üzerine göreve döndürülen kamu görevlilerine, dava dilekçelerinde istemde bulunmuş olup olmadıklarına bakılmaksızın, işlemin tesisi tarihinden sonraki bütün maddi haklarının ödenmesi gerektiğini belirtmiştir. (D.1.D. 7.6. 1982, E:1982/112, K:1982/130.Danıştay Dergisi, (1982), S.46-47, sahife 43-44)
Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/4-194E. ve 2009/75K. Tarih:31.03.2009 künyeli kararına göre uygulayıcılar, yargı kararlarını hiçbir gerekçeyle uygulamaktan kaçınamazlar. Yargı kararları eleştirilebilir ise de bunları uygulamak durumunda bulunanlar kişisel yorum ve gerekçelerle uygulamamazlık yapamazlar. Yargı kararları, haklı veya doğru görüldükleri için değil, yargı kararları oldukları için uygulanmak zorundadır. Bunun dışındaki tutum ve davranışlar Anayasa’nın 138/son maddesinde belirtilen “Yasama ve yürütme organlarıyla idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”, 2577 sayılı Yasanın 28/1 inci maddesinde yer alan; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarıyla ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir” hükümlerine aykırılık ve keyfilik oluşturacaktır.
Bu hükümler, hukuk devleti olmanın bir gereği olarak, yargı kararlarının etkinlik ve bağlayıcılığını sağlamayı, keyfiliği önlemeyi; hukukun üstünlüğü kavramının kuramsal alandan yaşamsal alana geçirilmesini ve devletin temeli olan adaletin sağlanmasını amaçlayan düzenlemelerdir.
Bütün bunlarla birlikte tazminat davası açmadan önce aynı zamanda Savcılıklara suç duyurusunda da bulunulabilir. Bu bakımdan Büromuzun uzmanlık alanı olması yönüyle denklik için açılan mahkeme kararını uygulamayan YÖK’e karşı aşağıda hazırlanan dilekçe ile suç duyurusunda bulunulabilir. Aşağıda sunulan suç duyurusunu indirip suç duyurusunda bulunabilirsiniz: