Delil, hukuksal uyuşmazlıklarda şüphe ve belirsizlikleri kesin veya yaklaşık olarak ortadan kaldırmaya ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayan yardımcı hukuki argümanlardır. Hukuki delil herhangi bir hukuki uyuşmazlıkta kullanılması için diğer yasalar yönünden yasaklanmamış olmalıdır.Yani elde edilirken delilin diğer hukuk kurallarının dışına çıkmamış olması gerekir. HMK’nın 189. Maddesine göre; ‘’Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.’’görüldüğü hukuki olmayan deliller mahkemede herhangi bir olayın ispatı için kullanılamaz.
İçindekiler
Delillerin Hukuka Aykırı Elde Edilmesi
Delillerin Hukuka Aykırı Elde Edilmesi
Hukuka aykırı delil;bir delilin halihazırdaki hukuk kurallarına aykırı elde edilmesidir.Örneğin;bir kişinin özel yaşam alanında gizlice görüntüsünün alınması veya ses kaydının alınması gibi durumlarda elde edilen deliller hukuka aykırı elde edilmiştir. Çekişmeli boşanma davalarında ekseriyetle karşımıza çıkan bir husus da hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin mahkeme de kullanılıp kullanılamayacağı dır. 6100 sayılı HMK “İspat hakkı” başlığını taşıyan 189/2.maddesinde; “hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delilerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir.Örnek Yargıtay kararı da bu konuya ilişkindir:
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, 2012/23195 esas sayılı ve 2013/698 karar sayılı 21.1.2013 tarihli karar
‘’ 1.10.2011′de yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK “İspat hakkı” başlığını taşıyan 189/2.maddesinde; “hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delilerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir. Böylece ispat hakkının delillere ilişkin yönünün hukuki çerçevesi çizilmiş; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması esası getirilmiştir. Anılan düzenlemeye göre, hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan delillerin, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı düzenlenmek suretiyle yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınması ve delilin her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespiti halinde, diğer tarafça itiraz ileri sürülemese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilerek, dosya kapsamında değerlendirilmemesi ilkesi benimsenmiştir. Diğer taraftan, hukuka aykırı elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda 01.10.2011 tarihine kadar Medeni Usul Hukukunda açık bir yasa hükmü olmadığı halde, gerek mülga 1412 sayılı CMUK’nda gerekse de 5271 sayılı CMK’nda açık düzenleme yapılmıştır. Mülga 1412 sayılı CMUK’nun 254/2.maddesinde “koğuşturma makamlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz” denilmiş, 5271 sayılı CMK’nun 206/2-a maddesinde “ortaya konulması istenilen delilin, kanuna aykırı olarak elde edilmesi halinde redd olunacağı” düzenlenmiştir. Burada sözü geçen hukuka aykırılıklardan birisi de özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel hayatın gizliliği dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alana hiçbir şekilde müdahale edilemez. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş olursa olsun söz konusu delil ceza mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder. ( Öztürk, B.Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ank.1995, s.116 vd. ) Yargısal uygulamada somut olayın özelliğine göre farklı yaklaşımlar olmakla birlikte temelinde bir delilin hukuka aykırı olarak elde edilmesi hukuka aykırı olarak yaratılmasının farklı olarak ele alındığı, hukuka aykırı yaratılan delilin hiçbir şekilde kabul edilmemesine karşın, hukuka aykırı olarak elde edilen delil konusunda olayın özelliğine göre farklı değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir. Bir delinin mahkemece kabul edilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Vurgulanmalıdır ki, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı,usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelilğine göre değerlendirilebilirse de ; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiç bir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Anılan ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2012 tarihli ve 2011/2-703 E-70 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Somut olayda, kadının rızası dışında facebooktan alınan ve delil olarak dosyaya sunulan fotoğrafların yasal delil olarak değeri tartışılıp değerlendirilmeksizin hükme dayanak alınması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.’’
Delillerin Hukuka Aykırı Yaratılması
Boşanma davalarında sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri de delil yaratma hususudur. Örneğin;karşı tarafa tuzak sorular sorularak ses kaydı alınması delil yaratmaya örnek olarak verilebilir. Bu türde elde edilen delil de hukuka aykırı elde edildiği için mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmayacaktır.
Eşe Ait Gizli Ses Görüntü Ve Video Kaydı Delil Olur mu?
Hukuka aykırı deliller mahkeme tarafından incelemeye ve değerlendirmeye alınmaz dedik.Bu delillerin hukuka aykırı olup olmadığını mahkeme re’sen dikkate alır.Boşanma davaları çekişmenin çokça yaşandığı davaların başında gelir.Bu yüzden taraflar davanın seyrini değiştirebilmek için delil üretme yoluna sıkça başvururlar.Bunlardan en sık karşılaşılanı eşin aleyhine ses,görüntü ve video kaydı almaktır.Ses kaydı çeşitli şekillerde alınabilir.Örneğin; yüzyüze konuşurken dinleme cihazıyla,eş başkasıyla konuşurken dinleme cihazıyla olabilir,eşin telefonuna dinleme programı yerleştirilerek kendisi hakkında edilen hakaretler,tehditler,eğer aldatma varsa bununla ilgili konuşmalar ve emareler içeren delil elde edebilir.Elde edilen bu ses kayıtları doğrudan hukuka aykırıdır denemez. Yargıtay’ın ses kayıtlarının hukuki delil olarak kabul edilmesi için bazı kriterleri mevcuttur:
- Karşı tarafı tuzağa düşürme amacı olmamalıdır.
- Alınan Ses Kayıtları Tarafların Özel Hayatına İlişkin Olmamalıdır.
- Alınan Ses Kayıtlarının Hukuki Olmayan Yöntemlerle (tehdit, hırsızlık, şantaj gibi) yönetmelerle elde edilmemiş olması gerekir.
Eşe ait fotoğraflar ve videolar da tıpkı ses kaydında olduğu gibi hukuki delil kabul edilmesi için karşı tarafı tuzağa düşürme amacıyla yapılmamış olmalıdır,Alınan fotoğraf veya videolar hukuki olmayan yöntemlerle alınmamış olmalı ve özel hayatın gizliliğine aykırı olmamalıdır.Özel hayat gizliliği sınırları Yargıtay tarafından özellikle boşanma davalarında bir daha geniş yorumlanmıştır.Şöyle ki; gizli çekilen fotoğraflar ve videolar eğer teşhir ve ifşa amacı taşımıyorsa ,kişilik haklarını ihlal etmiyorsa hukuki delil olarak kullanılabilecek ve mahkeme tarafından incelemeye alınacaktır.Son zamanlarda boşanma davalarında irdelenen iki vakıa örneği şöyledir:
En fazla irdelenen durumlardan biri taraflardan birisinin eşini üçüncü bir kişiyle öpüşürken ,elle gezinirken, aynı eve girerken vs. şekilde aldatmaya yönelik hareketlerini resim çekerek veya video alarak mahkemeye sunabilir.Çünkü delil yaratma amacı yoktur, özel hayatı ihlal etmez, hukuka aykırı yöntemler kullanılmamıştır.Burda önemli olan anlık, plansız ve başka bir delil etme yolu olmamasıdır.
İkinci vakıa örneği ise eşlerden birinin müşterek evde eşini zina yaparken yakalarsa ve bunu kayda alırsa bu kayıtları mahkemeye delili olarak sunabilir. Olay Yargıtay’a göre özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında değerlendirilmemiştir. Şöyle ki olay müşterek evde gerçekleştiğinden elde edilen delil özel hayatın gizliliğini ihlal etmeyeceği görüşündedir.Yine Yargıtay’a göre;
Hukuk Genel Kurulu 25.09.2002, 2002/617 Esas, 2002/648 Karar
‘’…Hiç kimse evindeki bir mekânda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz. Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendirin delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse ortak yaşanan evde bulundurulan not defterinin de elde edilmesi hukuka aykırı olarak değerlendirilemez. Eşlerin evliliğinin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Eşlerin bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir…’’
Özet olarak ses kaydı,fotoğraf ve video kayıtlarının hukuki delil olarak mahkemece kabul edilmesi için yönlendirme olmadan,plansız,anlık ve başka delil elde etme imkanının bulunmaması durumlarında bu kayıtlar delil olabilecektir.