Hizmet tespit davası, en kısa tanımıyla, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde sigortalı sayılan işlerde sigortasız olarak çalıştıkları dönemi sigortalı hale getirmek için sigortasız çalıştırılan işçilerin açtıkları davadır.
Bu durumda kimlerin sigortasız çalıştırılan işçi olduğunun tespiti önem taşımaktadır. O halde kimlerin sigortasız çalıştırılan işçi olarak nitelendirilebileceğini şu şekilde sıralayabiliriz.
- SGK’ya hizmet süresi hiç bildirilmeyen işçi
- SGK’ya hizmet süresi eksik olarak bildirilen işçi
- İşyerinde sürekli çalışmasına rağmen işe giriş-çıkış yapmış gibi gösterilen işçi
- SGK’ya işe giriş bildirimi geç yapılan işçi
- Sigortası hiç yaptırılmayan işçi
Bu maddelerden de anlaşılacağı üzere hizmet tespit davası açan sigortasız çalıştırılan işçi çalıştığı dönemlere ait çalışma süresinin ve prime esas kazançlarının tespitini talep etmektedir. Sigortasız çalıştırılan işçiler bu durumu genellikle işveren tarafından işten çıkarılma korkularından dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmemektedir. Bazen de sigortasız çalıştırılan işçiler bu durumun hiç farkında bile olmamaktadırlar.
Hizmet tespit davası 5510 sayılı SSGSSK m.86 ile “Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” düzenlenmiştir.
İçindekiler
- HİZMET TESPİT DAVASININ ŞARTLARI
- DAVACININ SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU’NUN 4/1-A MADDESİNE GÖRE SİGORTALI SAYILMASI
- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU’NUN SİGORTALI SAYILAN ÇALIŞMADAN HABERDAR OLMAMASI
- İŞÇİ İLE İŞVEREN ARASINDA BİR HİZMET SÖZLEŞMESİNİN VARLIĞI
- İŞÇİNİN İŞ GÖRME EDİMİNİ YERİNE GETİRMİŞ OLMASI
- 5510 SAYILI KANUN’UN 6. MADDESİNDE BELİRTİLEN SİGORTALI SAYILMAYAN KİMSELER ARASINDA YER ALMAMA
- HİZMET TESPİT DAVASINDA TARAFLAR
- HİZMET TESPİT DAVASINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
- HİZMET TESPİT DAVASINDA SÜRE
- HİZMET TESPİT DAVASINDA ARABULUCULUK
- HİZMET TESPİT DAVASINDA İSPAT VE DELİLLER
- HİZMET TESPİT DAVASININ SONUÇLARI
- HİZMET TESPİT DAVASINA İLİŞKİN BAZI YARGITAY KARARLARI
- HİZMET TESPİT DAVASI İLE İLGİLİ KONULARDA ANKARA İŞ AVUKATI DESTEĞİ
HİZMET TESPİT DAVASININ ŞARTLARI
Hizmet tespit davasının şartları şunlardır;
- Davacının Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/1-a maddesine göre sigortalı sayılması
- Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sigortalı sayılan çalışmadan haberdar olmaması
- İşçi ile işveren arasında bir hizmet sözleşmesinin varlığı
- İşçinin iş görme edimini yerine getirmiş olması
- 5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sigortalı sayılmayan kimseler arasında yer almama
DAVACININ SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU’NUN 4/1-A MADDESİNE GÖRE SİGORTALI SAYILMASI
5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi; bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağını belirtmiştir. Kanunun bu maddesi bakımdan hangi türden sigortasız çalıştırılan işçinin hizmet tespit davası açabileceği belirlenmiş olmaktadır.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU’NUN SİGORTALI SAYILAN ÇALIŞMADAN HABERDAR OLMAMASI
5510 sayılı SSGSSK m.86/9 maddesine göre; aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar hizmet tespit davası açabileceklerdir.
İŞÇİ İLE İŞVEREN ARASINDA BİR HİZMET SÖZLEŞMESİNİN VARLIĞI
4857 sayılı İş Kanunu’na göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesi, kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir. İş kanununun yaptığı bu tanımda da görüleceği üzere iş sözleşmesinin iş görme, ücret ve bağımlılık olmak üzere üç tane unsuru vardır.
Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu da hizmet sözleşmesinin tanımı 393. Maddesi ile şu şekilde yapmıştır: “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
Hem Borçlar Kanunu hem de İş Kanununda yapılan tanımlarda paralel olarak iş görme, ücret ve bağımlılık iş sözleşmesinin unsurları olarak düzenlenmiştir.
İŞÇİNİN İŞ GÖRME EDİMİNİ YERİNE GETİRMİŞ OLMASI
Her ne kadar iş görme edimi olarak burada bahsetsek de ücret ve bağımlılık unsurlarını bir arada düşünmek gerekmektedir. Kısaca bahsedecek olursak;
İş görme; iş sözleşmesinde iş görme edimi işçi tarafından yerine getirilir. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça ve halin icabından da anlaşılmadıkça işçi, bizzat ifa yükümlülüğü altındadır
Ücret; iş görme edimini yerine getirmesi karşılığında işveren ya da üçüncü kişilerce işçiye para olarak ödenen tutardır.
Bağımlılık; işçinin, işverenin emir ve talimatlarına uyarak, denetim ve gözetimi altında çalışması ve işverenin kimi zaman vereceği cezayı kabul etmesidir. Bağımlılık unsuru iş sözleşmesinin zorunlu bir unsuru olup iş sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayırt etmemizi sağlayan en önemli unsurdur. Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre; “Bağımlılık” olgusu gerçekleşmeyince de ücret ödenmiş olsa bile, hizmet akdinin unsurları oluşmamış bulunmaktadır.
İşte uygulamada hizmet tespit davalarında iş gören kişinin işçi olup olmadığı hususunun belirlenmesi noktasında problemler ortaya çıkmaktadır. Zira iş gören kişinin bağımsız çalışan olması halinde çalışan tarafından hizmet tespit davası açılamayacaktır. Daha başka bir ifade ile böyle bir kişinin açmış olduğu hizmet tespit davası mahkemece reddedilecektir. Bu durumda sigortasız çalıştırılan işçinin iş sözleşmesi ile çalışıp çalışmadığı belirlenirken bağımlılık unsurunun sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmelidir.
5510 SAYILI KANUN’UN 6. MADDESİNDE BELİRTİLEN SİGORTALI SAYILMAYAN KİMSELER ARASINDA YER ALMAMA
Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları hükümlerinin uygulanmasında;
a) İşverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi,
b) Aynı konutta birlikte yaşayan ve üçüncü derece dahil bu dereceye kadar hısımlar arasında ve aralarına dışardan başka kimse katılmaksızın, yaşadıkları konut içinde yapılan işlerde çalışanlar,
c) Ev hizmetlerinde çalışanlar (Kanunun ek 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı olanlar ile ücretle aynı kişi yanında ay içinde 10 gün ve daha fazla süreyle çalışanlar hariç),
d) Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay ve yedek astsubay okulu öğrencileri,
e) Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla; yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiye’ye üç ayı geçmemek üzere bir iş için gönderilen ve yabancı ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyen kişiler ile Türkiye’de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanlar,
f) Yüksek okullarda fiilen normal eğitim süreleri içinde yapılan, tatbikî mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler,
g) Sağlık hizmet sunucuları tarafından işe alıştırılmakta olan veya rehabilite edilen, hasta veya malûller,
h) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri gereği sigortalı sayılması gerekenlerden 18 yaşını doldurmamış olanlar,
ı) Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar,
k) Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlardan, aylık faaliyet gelirlerinden bu faaliyetine ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarı, prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler,
l) Kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen ve temsilciliğin bulunduğu ülkede sürekli ikamet izni veya bu devletin vatandaşlığını da haiz bulunan Türk uyruklu sözleşmeli personelden, bulunduğu ülkenin sosyal güvenlik kurumunda sigortalı olduğunu belgeleyenler ile kamu idarelerinin dış temsilciliklerinde istihdam edilen sözleşmeli personelin uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri çerçevesinde ve temsilciliğin bulunduğu ülkenin ilgili mevzuatının zorunlu kıldığı hallerde, işverenleri tarafından bulunulan ülkede sosyal sigorta kapsamında sigortalı yapılanlar,
m) Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu, bağımsız spor federasyonları tarafından yapılan her türlü gençlik ve spor faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili kamp, eğitim ve hazırlık çalışmalarında süreklilik arz etmeyecek şekilde görevlendirilenler,
n) 30 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında olanlar hariç olmak üzere, yaşlılık aylığı almaktayken bu aylıkları kesilmeksizin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanlar,
4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz. Bu durumda bu sayılanların hiç birisi hizmet tespit davası açamayacaktır.
HİZMET TESPİT DAVASINDA TARAFLAR
HİZMET TESPİT DAVASINDA DAVACI
Sigortasız çalıştırılan işçi için açılabilecek hizmet tespit davasında davacı tarafı sigortalı, hak sahipleri ve sendika olmak üzere üç başlık altında toplayabiliriz.
HİZMET TESPİT DAVASINDA SİGORTALI
5510 sayılı SSGSSK m. 86/9 hükmüne göre; aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tespit edilemeyen sigortalılar, iş mahkemesine nezdinde hizmet tespit davası açabilecektir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA HAK SAHİPLERİ
5510 sayılı SSGSSK m.3/7 hak sahibinin tanımını şu şekilde yapmıştır. Hak sahibi: Sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babasını ifade eder.
Hak sahiplerinin de mirasbırakanlarının sağlığında açtığı hizmet tespit davasını devam ettirmekte ya da miras bırakanın sağlığında böyle bir dava açılmamışsa, ölümünden sonra bu davayı açmakta hukukî yararı vardır. Şöyle ki; hak sahipleri de ölen sigortalının sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve ödenen prim miktarıyla doğru orantılı olarak yardım ve ödeneklerden yararlanacaktır. Bu durumda sigortasız çalıştırılan işçinin hizmetinin tespitinde mirasçılarının da üstün yararı olduğu açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, müteveffa sigortalının sağ kalan eşinin, müteveffanın sağlığında ne kadar ücret karşılığında çalıştığının tespitine ilişkin hizmet tespit davası açmasında hukukî yararı bulunduğu yönünde karar vermiştir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA SENDİKA
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun m.26/2’ye göre; çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahiptir. Sendikalar bu madde hükmüne dayanarak üyesi olan işçilerin ve onun hak sahiplerinin sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan tüm haklarını koruma yetkisine sahiptirler.
HİZMET TESPİT DAVASINDA DAVALI
Dava açılmasına sebep olan ihtilaf, yanında sigortalı çalıştırıp bunu Kuruma bildirmeyen işveren tarafından çıkarılmaktadır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak dava işverene karşı açılmalıdır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre; Sigortalının çalıştırıldığı işyeri aktif veya pasifi ile birlikte devralınır veya intikal ederse ya da başka bir işyerine katılır veya birleşirse eski işverenin Kuruma olan prim ile gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müştereken ve müteselsilen sorumludur. Yani işyerinin devri halinde de sigortasız çalıştırılan işçi devralan işverene de hizmet tespit davasını yöneltebilir.
Yine 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun m12/son hükmüne göre; asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur. Kanunun bu hükmü doğrultusunda sigortasız çalıştırılan işçi hizmet tespit davasını hem alt işveren hem de asıl işverene yöneltebilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu kararlarında da asıl ve alt işverenlerin hizmet tespit davasında pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, birlikte sorumlu tutulmaları gerektiği yönünde kararlar vermektedir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun m.4/2 hükmüne göre; “Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.” Bu durumda, hizmet tespit davasında Sosyal Güvenlik Kurumu’na davalı olarak husumet yöneltilmeyecektir. Sosyal Güvenlik Kurumu’na dava re’sen ihbar edilecektir. Kurum ihbar üzerine fer’i müdahil olarak davaya katılacaktır.
HİZMET TESPİT DAVASINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
Hizmet tespit davasında görevli mahkemeler iş mahkemeleridir. İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleri iş mahkemesi sıfatıyla hizmet tespit davasına bakmakla görevli olacaktır.
Yer yönünden yetkili mahkeme ise işveren sıfatına haiz davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı andaki yerleşim yeri mahkemesi veya işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA SÜRE
Hizmet tespit davası 5510 sayılı SSGSSK m.86/9’a göre; aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.
Söz konusu bu beş yıllık süre hak düşürücü süredir. Bu beş yıllık süre hak düşürücü süre olduğundan davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da resen dikkate alınır.
Şunu da belirtelim ki; sigortasız çalıştırılan işçi ölmüşse mirasçıları tarafından açılacak olan hizmet tespit davasında da hak düşürücü süre beş yıl olup bu süre sigortasız çalıştırılan işçinin öldüğü tarih itibari ile başlar.
Dava açma süresini bir örnekle açıklayacak olursak; 01.01.2020 tarihinde bir işyerinde çalışmaya başlayan A, 01.08.2023 tarihine kadar aynı yerde Kurumca sigorta kaydı bulunmadan çalışmış ve bu tarihte iş sözleşmesinin haklı nedenle feshetmiştir. A’nın hizmet tespiti dava açma süresi 31.12.2023 tarihinden başlamak üzere 31.12.2028 tarihinde sona erecektir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA ARABULUCULUK
İş Kanunu’na göre iş sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Bu zorunluluk 12.10.2017 tarihinde yapılan yeni bir düzenleme ile hukuk sistemimize dahil edilmiştir. Ancak hizmet tespit davası niteliği gereği arabuluculuk kapsamında değildir. Bu sebeple hizmet tespit davası açılmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu değildir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA İSPAT VE DELİLLER
Hizmet tespit davasında davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 27.10.2021 tarihli ve 2020/1667 E., 2021/13024 K. sayılı kararı)
Yargıtay’ın bu içtihadından da anlaşılacağı üzere; işveren karşısında aciz durumda olan işçinin korunması amacı güdülmüş ve re’sen araştırma ilkesi benimsenmiştir. Yani hizmet tespit davası açan sigortasız çalıştırılan işçi veya diğer hak sahipleri yazılı delil ile davayı ispatlamak zorunda değildir. Yemin hariç olmak üzere her türlü delil ile davanın ispatı mümkün olabilecektir.
Mahkemeler tarafından en fazla itibar edilen yazılı belgeler; ücret bordroları, ücret hesap pusulaları, gelir ve gider belgeleri, yasal defter kayıtları, özlük dosyaları ve sözleşmelerdir. Ayrıca; noter veya kamu kurumlarınca onaylanmış veya düzenlenmiş olan her türlü belge de mahkemelerce önemli delil olarak kabul edilmektedir.
HİZMET TESPİT DAVASININ SONUÇLARI
Dava kısmen veya tamamen kabul edilebilir.
Bu durumda; sigortasız çalıştırılan işçinin hizmet tespit davası ile tespit edilen hizmetleri SGK tarafından tescil edilir. SGK tescil işlemlerini yaparken sigortasız çalıştırılan işçinin tespit edilen hizmetlere ilişkin aylık kazanç toplamlarını ve prim ödeme gün sayılarını dikkate alır. Ayrıca; SGK, işverenden, hizmet tespit davasının kabulüne ilişkin mahkeme ilamı ile tespit edilen dönemler için aylık prim ve hizmet belgelerinin düzenlenerek teslim edilmesini ister.
Hizmet tespiti davasının kabul edilmesi ve kararın kesinleşmesi durumda, davalı işverenin veya işverenlerin sosyal sigortalar mevzuatından kaynaklanan sigortalı işe giriş bildirgesi verme, işyeri bildirme, aylık prim hizmet belgesini verme gibi bazı yükümlülüklerini yerine getirmediği kesin olarak tespit edilmiş olacaktır. Bu durumda işveren veya işverenlerin eylemlerine uyan idari para cezalarını uygulanacaktır.
Dava esastan reddedilebilir.
Hizmet tespiti davasının reddedilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde, davacının iddia etmiş olduğu sigortalı niteliğindeki çalışma halinin var olmadığı yönünde hüküm verilmiş olacaktır. Bu hüküm, menfi (olumsuz) tespit hükmü niteliğindedir.
HİZMET TESPİT DAVASINA İLİŞKİN BAZI YARGITAY KARARLARI
- Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 02.10.2019 tarihli ve 2017/24376 E., 2019/17964 K. sayılı kararı;
“Kural olarak kişi hizmet tespiti davası açmaya zorlanamaz. Ancak açılmış olan bir hizmet tespiti davası olduğundan, hizmet tespitine ilişkin davanın sonucu ücret alacakları isteklerini içerir davayı etkileyeceğinden, tespit davası bekletici mesele yapılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup sair yönler incelenmeksizin kararın bozulması gerekmiştir.”
- Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 28.03.2019 tarihli ve 2018/6025 E., 2019/2952 K. sayılı kararı;
“Dava 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan, mülga 506 sayılı Kanun’un 79/10 hükmü uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda davacı, 01.01.2006-01.10.2012 ve 01.10.2012 – 01.04.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının tespitini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Bu aşamada kapsam durumuna göre 10.11.2007-26.05.2009 tarihleri arası dönem bordroları da celp edilerek belirlenmeli, şirketin tescil kaydına göre kapsam öncesi dönemde faal olup olmadığı irdelenmeli, davacının calıştığı birimden re’sen bordro tanıkları belirlenerek tanık olarak dinlenilmeli, davacının beyanında belirtilen kişilerin tanık olarak dava ile ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmalı,
….ayrıca komşu iş yeri tanıkları re’sen tespit edilerek dava konusu dönemde davacının çalışması ile ilgili bilgileri alınmalı, tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde çelişki giderilmeli, bu şekilde çalışmanın varlığı ve süresi tereddütsüz bir şekilde tespit edilmeli, aynı işverene karşı açılmış başka hizmet tespiti davaları da olduğu görüldüğünden her bir dosya yönünden tanık beyanları ayrı ayrı alınmalı, deliller ayrı toplanmalı, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.”
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 18.04.2019 tarihli ve 2015/3501 E., 2019/492 K. sayılı kararı; “…sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada, işçinin bir takım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır…
… Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden, bu davalarda iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı,
…..çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.”
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 24.10.2019 tarihli ve 2016/408 E., 2019/1115 K. sayılı kararı;
“O hâlde, çalışmanın varlığı, süresi ve sürekliliği ile çalışmanın varlığı hâlinde kısmi ya da tam gün olup olmadığının tespiti açısından, civar apartmanlarda uzun yıllar oturan komşu ya da yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlar ile davacının bu çalışmalarını bilebilecek durumda olan mahalle muhtarı veya azaları tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmalı, kısmi çalışma mümkün olabileceğinden iş yerinin kapsamı, apartmanda kaç daire olduğu,
…merkezi ısıtma sistemin bulunup bulunmadığı, apartmanın kaloriferli mi yoksa sobalı mı olduğu, davacının kapıcılık faaliyeti kapsamında hangi işleri yaptığı, kapıcı dairesinin elektrik, su aboneliklerinin olup olmadığı varsa kimin adına olduğu araştırılmalı yine varsa mahalle marketi de dinlenilerek çalışmanın niteliği ve süresi açıkça belirlenmeli, kısmi süreli çalışmanın varlığı hâlinde ise gerektiğinde uzman bilirkişi görüşü de alınmak suretiyle, hükme konu dönem içinde bir günde kaç saat çalışmış olabileceği, giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri tespit edilerek, yedibuçuk saat çalışma bir günlük çalışma hesabı ile çalışmanın kaç iş gününe karşılık olduğu hususu saptanmalıdır.”
HİZMET TESPİT DAVASI İLE İLGİLİ KONULARDA ANKARA İŞ AVUKATI DESTEĞİ
Hizmet tespit davası, İşsizlik ödeneği ve işsizlik sigortası konuları avukatlık bilgi ve deneyimi gerektiren bir alandır Hukuk büromuz Ankara iş avukatı ekibi ile dava takibi ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. Ankara iş avukatı olarak iş hukuku alanında deneyimli ve bilgili bir ekibe sahibiz. Bu nedenle mutlaka bir Ankara iş avukatı desteğinden faydalanmanızı tavsiye etmekteyiz. Ankara iş avukatı ekibi dilediğiniz zaman ulaşarak hizmetlerinden yararlanabilirsiniz.
Ankara iş avukatlarının en tecrübelileri ile çetrefilli olayları kısa zamanda çözen uzmanları Akademik Hukuk & Danışmanlık kadrosunda bulunmaktadır. Ankara iş avukatlarından destek İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden Ankara iş avukatları ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.