İSTİNAF BAŞVURUSUNDA BULUNAN
(DAVALI) :X1 Üniversitesi RektörlüğüA1
VEKİLİ :Av. K1
KARŞI TARAF (DAVACI) :K2
VEKİLİ:Av. K3
İSTEMİN ÖZETİ:Kastamonu İdare Mahkemesi’nce dava konusu işlemin iptali, davacının yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birikte davacıya ödenmesi yönündeverilen 05/07/2018 gün ve E:2018/171, K:2018/834 sayılı kararın; davalı idare vekilince, dava konusu işlemin hukuka ve mevzuata uygun olduğu, davacı hakkında birçok şikayet dilekçesi bulunmasına rağmen soruşturmalara konu olabilecek fiil ve davranışlarda bulunmaya devam ettiği, kurumun çalışma ahengini ve kamu düzenini bozan hareketlerinin olduğu, görev yaptığı süre içerisinde farklı disiplin amirleri tarafından hakkında açılmış soruşturmaların devam ettiği ve bu soruşturmalar dolayısıyla iki defa açığa alındığı, bu nedenlerle de görev süresinin uzatılmamasına karar verildiği ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ :İstinaf dilekçesine karşı cevap verilmemiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince, Dairemizin 15/03/2019 tarih ve E:2018/3536, K:2019/658 sayılı “davalı istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararın kaldırılmasına ve davanın reddine” ilişkin kararının, Danıştay 8. Dairesi’nin 03/06/2020 tarih ve E:2019/5761, K:2020/2188 sayılı kararı ile bozulması üzerine, 2577 sayılı Kanunun 50.maddesinin 3. fıkrası uyarınca bozma kararına uyulmayarak; anılan Kanunun 45. maddesi gereğince dava dosyası yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava; X1 Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yardımcı doçent doktor unvanı ile öğretim üyesi olarak görev yapan davacı tarafından, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin X1 Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 18/12/2017 tarih ve 49/1 sayılı kararı üzerine tesis edilen 19/12/2017 tarih ve 4227 sayılı Rektörlük işleminin iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyleaçılmıştır.
İdare Mahkemesi tarafından, X1 Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yardımcı doçent doktor unvanı ile öğretim üyesi olarak görev yapan davacının görev süresinin uzatılması istemiyle 13/11/2017 tarihinde başvuruda bulunduğu, anılan başvuru kapsamında Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanlığı tarafından yeterli görülerek olumlu görüş verildiği, idarelerin kendi bünyelerinde çalışacak kamu görevlilerini seçme hususunda takdir yetkisine sahip oldukları, fakat dava konusu olayda davacının görev süresinin uzatılmamasının sebebinin daha önce geçirdiği disiplin soruşturmaları olarak gösterildiği, söz konusu soruşturmalar neticesinde verilen disiplin cezalarının ise çeşitli tarihlerde iptal edildiği, dolayısıyla dava konusu işlemin dayanağı olan disiplin cezalarının ortadan kaldırıldığı ve bunun dışında idare tarafından davacının yetersiz olduğu veya başka bir sebeple görev süresinin uzatılmamasının gerektiği yönünde beyanda bulunulmadığı, mahkeme kararları ile ortadan kaldırılan disiplin cezalarına dayanılarak tesis edilen görev süresinin uzatılmamasına dair işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, hukuka aykırılığı saptanan işlemler nedeniyle ilgililerin uğradığı zararın idarece tazmini gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun“Yardımcı Doçentliğe atama”kenar başlıklı 23.maddesinde, “a. Bir üniversite biriminde açık bulunan yardımcı doçentlik, isteklilerin başvurması için rektörlükçe ilan edilir. Fakültelerde ve fakültelere bağlı kuruluşlarda dekan, rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokullarda müdürler; biri o birimin yöneticisi, biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör veya doçent tespit ederek bunlardan adayların her biri hakkında yazılı mütalaa isterler. Dekan veya ilgili müdür kendi yönetim kurullarının görüşünü de aldıktan sonra önerilerini rektöre sunar. Atama, rektör tarafından yapılır.
(Değişik:12/8/1986-KHK 260/1 md.) Yardımcı doçentler bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar atanabilirler. Her atama süresi sonunda görev kendiliğinden sona erer.
b. Yardımcı doçentliğe atanmada aranacak şartlar:
(1) Doktora veya tıpta uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olmak,
(2) Fakülte, enstitü veya yüksekokul yönetim kurullarınca, biri o dilin öğretim üyesi olmak üzere seçilecek üç kişilik bir jüri tarafından; sınava girenin kendi bilim alanında Türkçeden yabancı dile, yabancı dilden Türkçeye 150 – 200 kelimelik bir çeviriyi kapsayan yabancı dil sınavını başarmak.
c. (Mülga: 12/8/1986 – KHK 260/7 md.; Yeniden düzenleme: 18/6/2008-5772/3 md.) Üniversiteler, yardımcı doçentlik kadrosuna atama için bu maddede aranan asgari koşulların yanında, Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler.” hükmü yer almıştır.
Anılan madde idarelere, kendi bünyesinde çalıştıracağı kamu görevlilerinin seçimi konusunda takdir yetkisi tanımış olup; söz konusu takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması zorunludur.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, X1 Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yardımcı doçent doktor unvanı ile öğretim üyesi olarak görev yaptığı, davacı hakkında fakülte öğrencisi olan M. C.’ye sözlü tacizde bulunmak suçundan X1 Üniversitesi Rektörlüğü’nce oluşturulan Kurul tarafından 6.9.2016 tarihinde “lüzum-u muhakeme”kararı verildiği, bu karara davacı tarafından yapılan itirazı inceleyen Danıştay 1. Dairesi tarafından 30.5.2017 tarih ve E:2017/836, K:2017/1036 sayılı kararıyla, “… soruşturmada, objektifliğin sağlanması bakımından şüphelinin, soruşturmacıların taraflı olduğuna dair kanaatinin karşılanması ve bu konudaki tereddütünün giderilmesi için şüpheliyle husumeti, ihtilafı bulunmayan tarafsız ve objektif olabilecek, şüphelinin akademik unvanına denk veya daha üst unvanda başka öğretim üyelerinin soruşturmacı olarak atanması, ayrıca, E. K. ve Y. M.’nin tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması, daha sonra da deliller yönünden eksikliklerin giderilerek şikayetçinin ve şüphelinin tanıklarının ifadelerine başvurulması suretiyle yeniden soruşturma yapılması gerektiği gerekçesiyle itirazın kabulüyle X1 Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 06.09.2016 tarihlilüzum-u muhakemekararının bozulmasına” karar verildiği, eksiklikler giderildikten sonra 19.03.2018 tarihinde yeniden “lüzumu muhakemesine”karar verildiği, bu karara yapılan itirazı inceleyen Danıştay 1. Dairesi tarafından 31.5.2018 tarih ve E:2018/880, K:2018/940 sayılı kararıyla, “…Coğrafya Bölümü 4.sınıf öğrencisi olan, güz döneminde Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi K4’in verdiği formasyon dersinden kalan ve bahar döneminde şüpheliden ders almayan şikayetçi M.C. ve arkadaşı E.Ç.’nin kaldığı dersle ilgili olarak 08.04.2016 tarihinde şüpheliyle görüştükleri, şikayetçi M.C.’nin Dekanlık Makamına hitaben yazdığı 25.04.2016 tarihli dilekçede, şüphelinin 08.04.2016 tarihinde çalışma odasında kendisine sözlü tacizde bulunduğunu iddia ettiği, E.Ç.’yi de olaya tanık olarak gösterdiği… saat 12.30’a kadar bekledikten sonra görüştüklerini, saat 13.15’te şüphelinin görüşmeyi sonlandırdığını ifade ederek iddiaları doğruladığı, daha sonra Rektörlüğe verdiği 23.05.2016 tarihli dilekçesinde, hocasının art niyetli olmadığını düşündüğünü, şahit olarak yer almak istemediğini ve ifadesini geri çektiğini bildirdiği, 02.06.2016 tarihinde yeniden alınan ifadesinde ise, ilk ifadesinin doğru olduğunu beyan ettiği, şikayet konusu olayın tek tanığı olan E.Ç.’nin olayla ilgili çelişkili ifadeler verdiği, tanık olarak ifadesi alınan öğrenci Ö.K. ile Öğretim Üyesi K.F.N.’nin ifadelerinde ise, E.Ç.’nin kendilerine Edebiyat Fakültesi Dekanının şikayet sürecini organize ettiğini, Dekanın etkisiyle tanık olduğunu ve çekilmek istediğini, ancak Dekanın buna engel olduğunu söylediğini ifade ettikleri, öte yandan, şüphelinin çalışma odası dışarıdan göründüğü halde, öğrencilerin yaklaşık 45 dakika süren görüşmede şüpheliye hiçbir tepki vermemeleri, görüşmeyi şüphelinin sonlandırması, iddia edilen olaydan 17 gün sonra şikayet dilekçesi verilmesi, tek görgü tanığının da çelişkili ifadeler vermesi dikkate alındığında, şüphelinin şikayetçi M.C.’ye sözlü tacizde bulunduğu yolunda inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı, bu nedenlerle mevcut delillerin, atılı suç nedeniyle K4 hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, itirazın kabulüyle X1 Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 19.03.2018 tarihli lüzum-u muhakeme kararının bozulmasına, atılı suç nedeniyle K4’in men-i muhakemesine…” karar verildiği, öte yandan, Coğrafya Bölümü 4.sınıf öğrencisi olan M.C.’nin Dekanlık Makamına hitaben yazdığı 25.04.2016 tarihli dilekçesinde, şüphelinin 08.04.2016 tarihinde çalışma odasında kendisine sözlü tacizde bulunduğu iddiasına ilişkin olaraktanık olarak gösterdiği E.Ç.’ye, daha önce verdiği ifadesini değiştirmesi ve dilekçesini geri çekmesi hususunda baskılar yapıldığı iddiasına ilişkin olarak sosyoloji bölümü öğrencisi Ö.K. ile öğretim üyesi Y.A. hakkında disiplin soruşturması açıldığı, belirtilen konuya ilişkin olarak yürütülen disiplin soruşturmaları sonucunda hazırlanan soruşturma raporunda, Ö.K.’nın E.Ç.’nin şahitliği sürecinde zorlayıcı bir baskı uyguladığı sonucu çıkarılamayacak olsa da dolaylı yoldan E.Ç.’nin şahitliği sürecinde etkisi olduğu kanaatinin belirtildiği; Y.A. hakkındaki soruşturma raporunda ise Y.A.’nın E.Ç. ve M.C.’ye baskı uyguladığı, E.Ç.’nin dilekçesini geri çekmesi yönünde gözdağı verdiği ve davacı aleyhindeki soruşturmayı öğretim üyesi F.N. ile birlikte sona erdirmeye çalıştıkları kanaatinin belirtildiği, daha sonra ilk olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin A bendinin (d) ve (e) fıkraları uyarınca davacının “uyarma” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 18/11/2016 tarih ve 27873 sayılı işlemin tesis edildiği, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada Kastamonu İdare Mahkemesi’nin 01/06/2017 tarih ve E:2017/95 K:2017/1024 sayılı kararıyla, disiplin cezasına konu edilen fillerin ceza verilen maddelerdeki fillerin karşılığı olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptalinekarar verildiği; davacı hakkında, fakülte öğrencisi olan M. C.’ye sözlü tacizde bulunmak, ayrıca formasyon öğrencilerine herhangi bir makbuz ve belge olmaksızın yazarı/yazarları arasında bulunduğu kitap/kitapları satmak, öte yandan 01/08/2016 tarihinde Disiplin Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Y. Y.’ye baskı uygulamaya çalışmak, kanuna ve hukuka aykırı olarak elinde bulunduğunu iddia ettiği, fakat kime ait olduğunu açıklayamadığı bir ses kaydı ile karar alma aşamasında disiplin soruşturmasını etkilemeye çalışmak, kişiler ve kurumlar hakkında hakaret ve iftiralarda bulunarak idareyi tehdit etmek fiilleri nedeniyle açılan başka bir disiplin soruşturmasında fiillerin sübut bulduğundan bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin (D) fıkrasının (c) (görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak), (f) (gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek), (h) (ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak), (k) (açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak), (l) (amirine, maiyetindekilere, iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek) bentlerine göre ve 2547 sayılı Kanunun 53/4.maddesi uyarınca 1-3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilmesinin teklif edildiği, birinci derecenin son kademesinde bulunması nedeniyle bir alt ceza olan “1/2 oranında aylıktan kesme” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği, anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada Kastamonu İdare Mahkemesi’nin 29/11/2017 günlü ve E:2017/725 K:2017/1859 sayılı kararı ile”disiplin hukuku ilkelerine göre disiplin suçunu oluşturan eylemin açık bir şekilde belirlenmesi ve disiplin suçu oluşturan eylemin hangi disiplin kurallarını ihlal ettiğinin ortaya konulmasının zorunlu olduğu, dava konusu işlemde ise eylemlerin, kademe ilerlemesinin durdurulmasını gerektiren ve söz konusu 2547 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde sayılan fiil ve hallerden hangisine uyduğunun idarece açıkça ortaya konulmadığı, gerçekleştirilen eylemin hangi alt bent çerçevesinde değerlendirileceği belirtilmediğinden işlemin hukukilik denetimini varsayımsal hale getireceği ve bunun da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı, dolayısıyla herhangi bir alt bent belirtilmeksizin iki yıl kademe ilerlemesinin durdurulması, birinci derecenin son kademesinde bulunması nedeniyle “1/2 oranında aylıktan kesme” cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaliile davacının maaşından yapılan kesintinin yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi istemininkabulünekarar verildiği, son olarak davacı hakkında “ders saatlerinde hükümet ve devlet hizmetleri aleyhine sürekli ve kesintisiz propaganda yaparak siyasi konuları derse konu ettiği, bu esnada ders işlemediği, ders işlememesinden dolayı öğrencilerin öğretim konusu müfredatı öğrenemediği, aynı konularda sürekli eleştiri ve aleyhte konuşması nedeniyle gün boyunca gerilim yaşadıkları, hayat sevinçlerini kaybettikleri ve bu durumu üniversiteye yakıştıramadıkları gibi öğrencilerin yapmış oldukları sözlü şikayetlere istinaden söz konusu hususların araştırılması” amacıyla X1 Üniversitesi’nin 07/11/2017 tarih ve E.27208 sayılı yazısı ile disiplin soruşturması başlatıldığı, anılan soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ve selameti açısından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/B maddesi uyarınca davacının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin 08/11/2017 tarih ve E.5931 sayılı X1 Üniversitesi işleminin tesis edildiği, anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada da Kastamonu İdare Mahkemesi’nin 09/05/2018 günlü ve E:2017/1866 K:2018/503 sayılı kararı ile davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmasının devam etmesi ve 2547 sayılı Yasa’da bu hususun öngörülmesi nedeniyledavanın reddinekarar verildiği, davacı tarafından görev süresinin uzatılması istemiyle 13/11/2017 tarihinde yapılan başvurunun Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 18/12/2017 tarihli toplantısında görüşüldüğü ve davacı hakkındaki disiplin cezaları ve disiplin soruşturmaları dikkate alınarak, “hakkında bir çok şikayet dilekçesi bulunmasına rağmen fütursuzca aynı ve benzer soruşturmalara konu olacak fiil ve davranışlarda bulunması, kurumun çalışma ahengini ve kamu düzenini bozan hareketleri, görev yaptığı süre içinde farklı disiplin amirleri tarafından hakkında açılmış soruşturmaların devam etmesi ve bu soruşturmalar dolayısıyla iki defa açığa alınmış olması göz önünde bulundurularak oy birliğiyle görev süresinin uzatılmamasına” karar verildiği ve bu kararın 19/12/2017 tarih ve 4227 sayılı Rektörlük işlemiyle uygun bulunması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, İdare Mahkemesi tarafından, dava konusu işlemin dayanağı disiplin cezalarının Mahkemelerince iptaline karar verildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, davacıya verilen disiplin cezalarının iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararlarının, fiillerin sübuta ermediği gerekçesiyle değil, disiplin soruşturmasının yürütülmesi veya cezaların verilmesine ilişkin usulü eksikliklerden kaynaklandığı; davacının iki defa görevden uzaklaştırıldığı, davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmalarına konu fiillerin niteliği ve davacının görevinde verimsiz olduğuna ilişkin iddialar ile Fakülte Yönetim Kurulu’nun davacının görev süresinin uzatılmaması yönündeki görüşü birlikte değerlendirildiğinde, davacının görev süresinin uzatılmamasına ilişkin dava konusu işlemi haklı kılacak, kabul edilebilir sebepler bulunduğu, ayrıca, davacının görev süresinin uzatılması konusunda, davalı idarenin sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullandığı, bu kapsamda, davalı idarenin davacının görev süresini uzatmaya yargı kararıyla da zorlanamayacağı kanaatine varıldığından, dava konusu işlemde belirtilen sebeple hukuka aykırılık, aksi değerlendirme ile verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiş olup, Danıştay 8. Dairesinin, Dairemiz kararına yönelik bozma kararına uyulmayarak, yukarıda yer verilen gerekçelerle ısrar edilmesi zorunlu olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay 8. Dairesinin anılan bozma kararına uyulmayarak, Dairemizin 15/03/2019 tarih ve E:2018/3536, K:2019/658 sayılı sayılı kararındaISRAR edilmesine, davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,başvuruya konu Kastamonu İdare Mahkemesi’nce verilen 05/07/2018 gün ve E:2018/171, K:2018/834 sayılı kararının kaldırılmasına vedavanın reddine,mahkeme ve temyiz safhasına ait yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf safhasına ait toplam 43,50 TL yargılama gideri ile işbu kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi uyarınca belirlenen 2.040,00 TL vekalet ücretinin davacı tarafından davalı idareye verilmesine; artan tebligat avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğindetaraflara iadesine, 2577 sayılı Yasanın 50. maddesinin beşinci fıkrası gereğince (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 27/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Ankara BİM, 4. İDD, E. 2020/2605 K. 2020/3019 T. 27.11.2020