Sağlık HukukuKomplikasyonda Hekimin Sorumluluğu

Komplikasyonda Hekimin Sorumluluğu doğabilmesi doğrudan tıbbi müdahelelerden farklı olarak tıbbi müdahale sonrası gelişen olayların iyi değerlendirilmesine bağlıdır. Yapılan ameliyat ya da diğer işlemlerin başarılı olması komplikasyon olmayacağı anlamına gelmemektedir. Bu bakımdan yeterli bilgilendirmenin yapılmaması ve tıbbi müdahale sonrası gerekli takibin yapılmaması durumlarında Komplikasyonda Hekimin Sorumluluğu doğacağına dair yargı kararları mevcuttur.

KOMPLİKASYON NEDİR?

KOMPLİKASYON NEDİR?

Komplikasyon, tedavi sürecinin herhangi bir aşamasında hastanın vücudunda meydana gelen, bazen öngörülebilen ve bazen de hiç öngörülemeyen, tedavinin gidişatını kötü etkileyen istenmeyen durumlardır. Hastanın ağır bir tedavi süreci geçirdiği durumlarda ortaya çıkacak komplikasyonlar daha kritiktir ve bu nedenle ceza hukuku boyutu daha önemlidir. Ancak komplikasyonda hekimin sorumluluğu cezai kısımdan ibaret değildir.

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU DOĞABİLİR Mİ?

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU DOĞABİLİR Mİ?

Komplikasyonda hekimin sorumluluğu cezai anlamda, belli unsurların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu unsurlardan biri de illiyet bağı, yani nedensellik bağıdır. Bu bağ, ortaya çıkan netice ile failin fiili arasındaki uygun ilişkiyi ifade eder. Diğer bir ifadeyle failin fiili ile netice arasında mantıksal tutarlılıkta bir ilişki kurulamıyorsa söz konusu durumda nedensellik bağı mevcut değildir ve cezai sorumluluk doğmaz.

Nedensellik bağının daha makul ve anlamlı olarak uygulanabilmesi için ceza hukuku doktrininde ayrıca bir de objektif isnadiyet kuramı geliştirilmiştir. Bu kurama göre cezai sorumluluğun doğması için sadece nedensellik bağı yeterli değildir. Söz konusu neticeye sebep olan fiilin, failin bir eseri olarak meydana gelmiş olması gerekir. Diğer bir ifadeyle fiil ve netice faile objektif olarak isnat edilmediği sürece kişinin cezai sorumluluğu doğmaz.

İşte komplikasyon kavramı da cezai sorumluluğun doğması için gerekli olan nedensellik bağını kesmektedir. Zira hastanın vücudunda ortaya çıkan durum kendiliğinden ve istenmeyen, hekimin herhangi bir müdahalesi olmadan ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de söz konusu komplikasyonun yarattığı neticeyi faile isnat edememek gerekir.

Sonuç olarak komplikasyon içeren durumlarda hekimin ceza hukuku bağlamında herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır.

Her ne kadar komplikasyondan dolayı hekimin cezai sorumluluğu doğmasa da komplikasyonda hekimin sorumluluğu tazminat yönünden söz konusu olabilmektedir. Bu kapsamda komplikasyonların gelişebileceği hususunda aydınlatılmış rızası alınmak zorundadır. Ve alınan bu rızanın ispatı yazılı belgeyle yapılmalıdır. Nitekim komplikasyonda hekimin sorumluluğu hususunda Yargıtay kararları bu yöndedir. Yargıtay Kararı – 13. HD., E. 2007/12837 K. 2007/13884 T. 20.11.2007 tarihli kararında:

“Davalı doktorların davcıyı mevcut cinsel sorunu nedeniyle ameliyat ettiklerinde, ameliyat sonrası cinsel organında gelişen komplikasyonlar nedeniyle bu organının kangren olduğunda ihtilaf yoktur. İhtilaf, meydana gelen zarardan davalı doktorların sorumlu olup olmayacakları noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, her ne kadar 7.6.2006 tarihli Adli Tıp Kurumu raporundaki ’’Penis protez ameliyatını takip eden komplikasyonlar(penis enfeksiyonu ve nekrozu) sonucu geliştiği, bu komplikasyonların adı geçen ameliyattan sonra literatürde tanımlandığı(1,2,3)gibi gelişebilecek komplikasyonlardan olduğu, istenilmeyen şekilde sonuçlanabileceği, hastanın Almanya’ya erken dönmesinin de anılan komplikasyonlara neden olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, rahatsızlığı nedeniyle doktora başvuran hastanın amacı, rahatsızlığından kurtulmak ve bir an önce sağlığına kavuşmaktır.

Doktor işin başarı ile neticelenmesini garanti etmez ise de, seçilen tedavi yöntemi, bu yöntemin riskleri ameliyat sonrası doğabilecek komplikasyonlar ve tedavinin süreci ve kontrolü ile ilgili hastanın aydınlatılmış rızasını almak zorundadır. Her ne kadar davalılar,davacıya bu yönde açıklayıcı ve aydınlatıcı bilgi verdiklerini savunmuşlarsa da bu konuda savunmalarını doğrulayıcı dosya içerisinde bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır.Bu yönün ispatı davalılara düşer.Hal böyle olunca davalılar meydana gelen zarardan sorumludurlar. Öyle ise mahkemece, tazminat hesabı yaptırılmalı, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Bu yönün gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.”  denilerek oluşabilecek komplikasyonda hekimin sorumluluğukomplikasyonlar hususunda hastayı yeterince aydınlattığını ispat edemeyen hekimler aleyhine karar verilmiştir.

TIBBİ HATA MI KOMPLİKASYON MU?

TIBBİ HATA MI KOMPLİKASYON MU?

Komplikasyonda hekimin sorumluluğu değerlendirilirken hangi durumların sorumluluk doğurucu bir komplikasyon olduğu araştırılmalıdır. Bir tıbbi müdahalenin komplikasyon kabul edilebilme durumlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Gerçekeleştirilen tıbbi müdahale neticesinde ortaya çıkacak zarar öngörülebir değilse.
  • Gerçekeleştirilen tıbbi müdahale neticesinde ortaya çıkacak zarar öngörülebir ama önlenmesi imkansızsa.
  • Gerçekleştirilen tıbbi müdahale neticesinde zararın ortaya çıkacağı öngörülüyor fakat tıbbi müdahalenin faydası ortaya çıkabilecek zarardan daha önmeli ise. Ancak bu durumda aydınlatılmış onam çok önemlidir.
  • Gerçekleştirilen tıbbi müdahale neticesinde zararın ortaya çıkacağı öngörülüyor ama buna yönelik tedbir alınmışsa yine komplikasyon olarak nitelendirilebilir.

Bir tıbbi müdahalenin tıbbi hata kabul edildiği durum ise; zararın ortaya  çıkacağının öngörülüp yeterli tedbir alınmadığı ve özen gösterilmediği  durumlar olarak  nitelendirebiliriz.

TIBBİ MÜDAHALELER VE CEZAİ SORUMLULUK

TIBBİ MÜDAHALELER VE CEZAİ SORUMLULUK

Tıbbi müdahaleler gerçekleştirilirken veya gerçekleştirildikten sonra hastanın vücudunda belli sebeplerden veya bazen sebepsizce gerçekleşen durumlar dolayısıyla hekimlerin cezai sorumluluklarının olup olmadığı değerlendirilmelidir. Söz konusu çalışma da bu konuda önce komplikasyon kavramını açıklayacak ve daha sonrasında cezai sorumluluğun mantığına inerek bu kavramın ceza sorumluluğuna etkisini açıklayacaktır. Tıbbi müdahelenin hukuka aykırı olmaması için en öncelikli koşul tıb biliminin gereklerine uygun olarak gereklerine uygun olması gerekir. Tıp biliminin gereklerine, göre yapılmayan bir tıbbi müdahale, tedavi amacıyla ve kişinin rızasıyla gerçekleştirilmiş olsa bile, hukuka uygun olamayacaktır. Uygulamada ceza hukuku bağlamında ekseriyetle manevi unsur taksirle işlenen suçlar olarak karşılaşılmaktadır. Komplikasyonda hekimin sorumluluğu neticesinde cezai müeyyideler uygulanması için manevi unsurun doğru tespiti gerekmektedir.

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU HUSUSUNA İLİŞKİN İLİŞKİN YARGI KARARLARI

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU HUSUSUNA İLİŞKİN İLİŞKİN YARGI KARARLARI

Sanıkların gastroentoloji uzmanı olarak görev yaptıkları hastaneye, şiddetli karın ağrısı şikayeti ile başvuran ölene, sanık …’nun muayene sonrasında genel cerrahi ve anastezi uzmanları ve diğer sanık …’dan da görüş aldıktan sonra sanık …’dan yardım alarak, ölene ERCP işlemi uyguladıkları, hastanede yataklı bölüme alınmasından sonra ölenin, hastaneden kendi isteği ile ayrıldığı ve 22.08 2006 tarihinde, Adli Tıp 1. İhtisas Dairesinin raporuna göre, ERCP işlemi sonrası gelişen Akut Pankreatite bağlı komplikasyonlardan öldüğü, soruştuma aşamasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakultesi öğretim görevlisinden alınan, 02.02.2007 tarihli bilirkişi raporunda sanıkların ölene uyguladıkları ERCP işlemi uygulamasının tıbbi endikasyonu ve uygulaması nedeniyle bilim ve fenne uygun olmayan bir işlem olmadığı,

…bu işlem sonucu düşük oranlarda da olsa pankreatit gibi komplikasyonlar gelişmesinin işlemin komplikasyonu olarak değerlendirildiği ve sonrasındaki tedavi protokollerinde hekimlere atfı kabil kusur saptanamadığının bildirildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinin 27.03.2009 ve 30.10.2009 tarihli raporlarında da ERCP işleminin endikasyonunun olduğu, koledoğa rahat girilemeyen durumlarda 35-40 dakika sürede sonlandırılması gerektiği ancak işlemin bir saatten uzun sürdüğü, pankreatitin ERCP işleminin sık görülen komplikasyonu olduğu pankreatit sonrası yapılan tedavi ve takiplerin tıp kurallarına uygun olduğunun belirtildiği, Yüksek Sağlık Şurasının 24-25.02.2011 tarihli kararına göre de; ölende ERCP için geçerli endikasyon olmadığı, koledokta taş ve tıkanma gösterilmediği, direk biliribün yüksekliği olmadığı, alkalin fostafaz bakılmadığı,

GGT yüksekliğinin tek başına koledok tıkanıklığına delalet etmediği, bu nedenle ERCP yapılmasının zorunlu olmadığı, non –invazifve daha az riskli yöntemlerin mevcut olduğu, buna rağmen hastaya ERCP yaparak ve süresini uzatarak maksimum giriş sayısını zorlayarak hastanın pankreatit olmasına neden olan doktor sanıkların davranışlarının tıp kurallarına uygun olmadığı, gelişen pankreatitin ERCP’nin bir komplikasyonu olduğuna oyçokluğu ile karar verilmiş karara muhalefet eden üye Prof. Dr. …. ERCP öncesi tetkiklerde kolestaz enzimlerinde yükseklik ve US de safra kesesinde taş tespit edilen hastada, ERCP endikasyonu yoktur görüşüne katılmadığını ayrıca dosyada bilirkişi raporu olan ve ERCP konusunda deneyimli bir gastroenterolog olan Prof. Dr. ….’ün de ERCP işleminin doğru endikasyonla yaptığını vurguladığı belirtilmiş;

bunun üzerine Adli Tıp Genel Kurulunun alınan diğer bilirkişi raporları da değerlendirilen raporunda, Türk …..Derneğinin yazısında belirtilen ERCP işleminin safra ve pankreas kanallarına ulaşmak yoluyla yapılan bir işlem olduğu ERCP işleminin pankreas kanallarının tanı ve tedavisinde kullanıldığı gibi bazı safra yolu hastalıklarının tanısında da kullanıldığı ERCP işleminin standart bir süresinin bulunmadığı yaklaşık 10 dakika içinde bitebileceği gibi saatlerce de sürebileceğini, ortalama rakam olarak 20-90 dakika denebileceği, o anki duruma göre bundan daha kısa ve uzun da sürebileceği,

ERCP sonrası pankreatit gelişmesi durumunun %5-10 arasında olduğu, yine Prof. Dr. ….’ün 24.3.2008 tarihli görüşüne de yer verilerek, hastaya ERCP işleminin uygun endikasyon ile uygun koşullarda yapıldığı bu işlem sırasında pankreatit riskinin %5-20 arasında olup, sanıkların bu konuda ehliyetli kişiler olduğu işlem sonrasında da gerekli takip ve özenin gösterildiği, ERCP de global olarak %0.3-1 arasında ölüm riski olduğu, herşey kurallarına uygun olarak yapılsa bile komplikasyonların oluşabildiği de vurgulanmak suretiyle, …….’in ERCP işlemi sonrasında gelişen akut pankreatite bağlı komplikasyonlar sonucu öldüğü, tıbbi belgelere göre kişiye uygulanan ERCP işlem endikasyonunun doğru olup, pankreatit girişiminin ERCP işlemi sonrası komplikasyon olarak ortaya çıkabilecek bir durum olduğu gelişen pankreatit sonrasında erken tanı ve tedaviye başlandığı, takiplerinin düzenli yapıldığı bu nedenle sanıkların olayda kusurlarının bulunmadığının belirtildiği anlaşılmakla…

Sanığın genel cerrahi uzmanı olarak görev yaptığı hastanede, ölenin safra kesesi iltihabı nedeniyle 17.11.2005 tarihinde Laparoskopik Kolesistektomi ameliyatı geçirdiği, ameliyat ardından gelişen akut batın sendromu sonrasında 18.11.2005 tarihinde ikinci kez ameliyat edildiği, hastanın durumunun kötüleşmesi nedeniyle 26.11.2005 tarihinde Özel İstanbul Amerikan Hastanesi’nde tekrar akut batın nedeniyle ameliyat edildiği,

takiben yoğun bakım ünitesinde takip edildikten sonra sepsis nedeniyle öldüğü olayda, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 11.02.2008 tarihli raporda, ölene yapılan operasyonun endikasyonu (gerekliliği) olduğu, 17.11.2005 tarihli 1. operasyon notu ve takip belgelerine göre kişiye 1. operasyonda dren koyulmadığı, dren koyulmasının daha uygun olacağı, takipte karın ağrısı olan hastanın çekilen 18.11.2005 tarihli ve saat 14.28’deki batın USG’de barsak ansları arasında mayi görünümü olduğu, kişinin aynı gün saat 19.00 ‘da batında distansiyon gelişmesi üzerine batın BT çekildiği, serbest hava ve sıvı tespit edildiği, bunun üzerine operasyona alındığı,

operasyonda duodenum perforasyonu tespit edilerek tamir yapıldığı, hekim ifadelerinde her ne kadar bu perforasyonun stres ülserine bağlı olduğu belirtilmiş ve ülser perforasyonu olarak tanımlanmış olsa da duodenum 1. kıta yan yüzde ülser perforasyonu beklenmediğinden bunun 17.11.2005 tarihli ilk operasyon sırasında oluştuğunun düşünüldüğü, hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığının belirtildiği, Yüksek Sağlık Şurası’nın 05-06 Ocak 2012 tarihli raporunda ise, akut kolesistit tanısıyla ameliyat kararı verilen hastada ameliyat endikasyonu ve yapılan laparoskopik kolesistektomi kararının doğru olduğu,

ameliyat sonrası meydana gelen duodenum yaralanmasının kolesıstektomi ameliyatlarından sonra olabilecek komplikasyonlardan olduğu, açık ameliyata dönmenin bu komplikasyonu kesin olarak önleyeceğinin savunulamayacağını dren uygulamasının komplikasyonun erken tanı ihtimalini artırabildiği kabul edilmekle birlikte dren tıkanması, yerinden kayması ve katlanması gibi olasılıklar da göz önüne alındığında bunun kesin olarak söylenemeyeceği, gelişen komplikasyonun uygun muayene ve tanı yöntemleri kullanılarak postoperatif 1. günde teşhisinin konulduğu,

bu nedenlerden dolayı önemli bir gecikmenin söz konusu olmadığı, komplikasyona yönelik uygulanan cerrahi yöntemin ve yoğun bakım şartlarında yapılan hasta takiplerinin tıp kurallarına uygun olduğu cihetle Dr. A.. K..’ye kusur atfedilemeyeceğinin belirtilmesi karşısında; sanığa atfedilecek kusurun tartışmayı gerektirmeyecek şekilde kesin bir biçimde saptanması, sanığın gerçekleştirdiği ameliyatta, sanığın olay nedeniyle tıbbi açıdan kusurlu bulunup bulunmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespitine ilişkin olarak, önceki raporlarda irdelenerek her türlü şüpheden uzak biçimde saptanması için Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınmasından sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi kanuna aykırı olup…

  • Komplikasyonda hekimin sorumluluğuna ilişkin Yargıtay Kararı – 12. CD., E. 2017/1238 K. 2017/2538 T. 29.3.2017

“Tüm dosya kapsamının incelenmesinden olayda kusuru bulunanların tespiti amacıyla yazılan yazılar sonucunda Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 04/01/2016 tarihli ve 24 karar sayılı raporunda, “İntrauterin embriyonun canlılığını kaybetmesine rağmen olayın bir kanama ve düşük ile sonuçlanmaması durumu missed abortus olarak tanımlandığı, gebelik ürününün uzun süre atılmadan içerde kalması durumunda anne adayının hayatını tehdit edebilecek durumlar oluşturabildiği,

bu nedenle missed abortus oluşan gebelerde tıbbi tahliye uygulandığı, tahliye işlemi esnasında embriyomum bazen içerde kalabildiği, bu nedenle tekrardan küretaj işlemi uygulanmak zorunda kalınabildiği, aynı zamanda küretaj işlemi sonrasında rahimde yapışıklıklar (Asherman Sendromu) oluşabildiği, bu yapışıklıklara bağlı sekonder infertilite gelişebildiğinin tıbben bilindiği, kişide küretaj işlemi sonrası ortaya çıkan tabloların bu tür işlemlerden sonra her türlü özene rağmen oluşabilen her hangi bir tıbbi kusur ya da ihmal izafe edilemeyen “komplikasyon” olarak nitelendirildiği,

kişiye konulan tanı ve yapılan işlemlerin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, kişinin tedavisinde görev alan sağlık çalışanlarına atfı kabil kusur tespit edilmediği oy birliği ile mütalaa olunduğu, bu sebeple İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 22/04/2016 tarihli ve 2016/1427 değişik iş sayılı kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından; bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.03.2016 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.”

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU DURUMUNDA SAĞLIK HUKUKU AVUKATI SEÇİMİ

KOMPLİKASYONDA HEKİMİN SORUMLULUĞU DURUMUNDA SAĞLIK HUKUKU AVUKATI SEÇİMİ

Sağlık Hukuku ile ilgili mevzuat, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Avukatlık Kanunu veya başka herhangi bir mevzuatta ‘sağlık hukuku avukatı’ adı altında özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Sağlık hukuku avukatı, malpraktis davaları, komplikasyonlar, yanlış tıbbi müdahaleler, hatalı estetik ameliyat davaları ve işlemlerinde uzmanlaşmış veya çalışmalarını bu alanlara yoğunlaştırmış bir avukatı ifade eder. Komplikasyonda hekimin sorumluluğuna gidileceği zaman bu kriterleri haiz bir avukattan hukuki destek almak önem arzetmektedir.

En İyi Ankara Sağlık Hukuku Avukatları Akademik Hukuk & Danışmanlık’ta

Ankara sağlık hukuku avukatlarının en tecrübelileri ile çetrefilli olayları kısa zamanda çözen uzmanları Akademik Hukuk & Danışmanlık kadrosunda bulunmaktadır. Komplikasyonda hekimin sorumluluğunun tespiti ve bu konuda bilgi almak için İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.

Yorum Yap