Tıbbi malpraktis tazminat dava süreci, bir sağlık çalışanının veya kurumunun, hastaya zarar vermesi sonucunda açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır. Bu dava, hastanın veya hasta yakınının tıbbi müdahalede hata, ihmal veya kusur nedeniyle zarar gördüğü iddiasıyla başlatılır. Süreç, belirli aşamalardan oluşur ve hukuki, tıbbi incelemeler içerir.
İçindekiler
TIBBİ MALPRAKTİS NEDİR?
Tıbbi müdahale, belli ölçülerde risk içerdiğinden hastanın iznine tabidir. Örneğin, ameliyat olmayı kabul etmeyen bir hastanın yararına bile olsa, doktor kendiliğinden hastayı ameliyat kararı veremez. Ancak, izni olsa bile hasta üzerinde doktor tarafından yapılacak her türlü uygulama tıp bilimin genel olarak tanınıp kabul edilmiş, “tıbbi standart” olarak adlandırılan meslek kurallarına uygun olarak gerekli özen gösterilerek yapılmalıdır. Tıbbi standartlara aykırı her türlü tıbbi müdahale tıbbi malpraktis olarak nitelendirilmektedir.
Uygulamada ; tıbbi malpraktis– tıbbi komplikasyon ayrımı yapmak uzman bilir kişilerce tespit edilmesi gereken bir süreci gerektirir. Tıbbi malpraktis mağduru kişi; ceza davası ve tazminat açma koşulları hukuki açıdan yerine geldiğinde; yargıda hakkını arayabilir. Burada önemli husus; Ceza davalarında; idarenin soruşturma sürecidir. Olayın, tazminat boyutu ayrıca hukuk davası açmayı gerektirir. Genel bir deyimle; her dava her mahkemeye aynı şekilde ve aynı işleyişte açılmaz.
Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, yani maddi zararların giderilmesi; manevi tazminat davası ise aynı işlem veya eylemler nedeniyle bireyin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan bir dava türleridir. Haksız fiil ve kusur sorumluluğunun maddi/manevi tazminini sağlar.
Manevi tazminat , maddi bir zararın tazmini niteliğini taşımaz. Bu tazminatın amacı; kişilik haklarına yöneltilen saldırı sonucunda, saldırıya uğrayanın manevi zararını, çektiği üzüntüyü ve uğradığı ruhsal sarsıntıyı gidermeye yardımcı olacak ruhsal tatmin yoludur.
Kişinin sağlığını etkileyecek , devam eden yaşantısında engel teşkil edecek fiziksel ve ruhsal sekeller ( kalıntılar) nedeni ile, buna sebebiyet veren sağlık profesyonelinin cezai ve hukuki olarak kusurunun cezalandırılması kaçınılmazdır. Bu durumlar, uzman bilirkişilerce raporlanarak tıbbi malpraktis kararı verilir ise , dava süresince hakim bur apora göre hareket edecektir. Fakat , yaşanan durum tıbbi komplikasyon olsa dahi; hekimin kusur sorumluluğunun var olduğu ve tazminata hükmedilmesi gerektiği ile ilgili Yargıtay kararları da mevcuttur.
TIBBİ MALPRAKTİS TANIMI
Malpraktis; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı hareketleri için kullanılır. Tıbbi Malpraktis, ‘Tabibin tedavi esnasında güncel standart uygulamaları yapmama durumu, beceri noksanlığı yahut hastanın tedavisini vermemesiyle gelişen zarar’ biçiminde tanımlanmaktadır.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarında tıbbi malpraktis kavramı; bilgisizlik, tecrübesizlik ya da hekimin hatasından dolayı hastanın zarar görmesi şeklinde tanımlanmıştır. Bu tür olumsuzluklar sebebiyle hastanın zarar görmesi halini hukuk sistemimiz güvence altına almıştır.
Her tıbbi müdahale belli ölçüde hasta açısından risk oluşturur. Zira korunması gereken hak hastanın yaşama hakkıdır. Hastalara sağlık hizmeti verilirken tıbbi müdahalenin amaçlandığı şekilde tamamlanamaması tıbbi malpraktis olarak tanımlanır. Tıbbi malpraktis ; yanlış işlemi yapmak, doğru işlemi yapmamak ve yahut doğru işlemi yanlış yapmaktan dolayı meydana gelebilir.
Hekimlerin yanlış teşhiste bulunması ve hastanın yanlış tedaviye yönlendirilmiş olması halinde hekim dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışından sorumlu olacaktır. Hekimlerin hatalı tıbbi uygulama sonucu hukuki anlamda kusurları oranında cezai açıdan ise kanunda Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen ilkeler çerçevesinde sorumluluğu gündeme gelecektir.
MALPRAKTİS/KOMPLİKASYON AYRIMI
KOMPLİKASYON DURUMLARI
Komplikasyon, tıbbi standarda uygun bir müdahale yapılmasına rağmen, ortaya çıkabileceği tıp çevreleri tarafından kabul edilen ve her türlü tedbir alınmasına rağmen kaçınılmaz olarak meydana gelen zararlar olarak da tanımlanmaktadır . Kimsenin öngöremeyeceği bir neticeden hekim de sorumlu tutulamaz.
Yargıtay da aynı görüştedir: “Genel anestezinin mutad komplikasyonu (anestezi şoku) neticesi ölümün gerçekleştiği anlaşılmıştır. Yaralının bünyesinden kaynaklanan, önceden var olduğu halde olaydan sonra meydana çıkan narkoza karşı dayanıksızlık sebep – sonuç bağını kesmez. Ancak davalılara yüklenemeyen ve önceden göremeyecekleri olağan üstü hal nedeniyle (narkozun olağan komplikasyonu) zarar artmıştır. Zararın artması ve ölümle sonuçlanması narkozun olağan komplikasyonu olduğuna göre, zararın tümünden davalıların sorumlu tutulması adalete uygun düşmez”.
Tıbbi malpraktis ; standardın altında kalınması veya üstüne çıkılması ile söz konusu olabileceği gibi, icrai bir hareketle veya ihmali bir hareketle de söz konusu olabilir. Bu itibarla hekimin özen yükümlülüğünü ihlali, bir müdahaleyi gerekli olduğu şekilde yapmaması şeklinde söz konusu olabileceği gibi, gerekli müdahaleyi hiç yapmaması şeklinde de olabilir22. Dolayısıyla hareketin icrai veya ihmali olması arasında bir fark gözetilmemekte, her ikisi de aynı nitelikte kabul edilmektedir.
KOMPLİKASYONDA KUSUR SORUMLULUĞU
Komplikasyon eğer; zamanında fark edilmez ise, fark edilmesine rağmen gerekli önlemler alınmaz ise, fark edilip önlem alınmasına rağmen bu önlemler yerleşmiş standart tıbbi girişim olarak değerlendirilmez ise tıbbi malpraktis’ten söz edilir”.
Başka bir deyişle ; zamanında müdahale edilip komlikasyonun kalıcı etkiler oluşturması engellenmezse meydana gelen sonuç tıbbi malpraktis kabul edilerek hekimin kusur sorumluluğu cezai ve tazmini yaptırıma yol açar.
Aynı zamanda belirtmek gerkir ki; ‘’tıbbi standartlar’’ kavramı yalnızca, tanı ve tedavi işlemlerini değil, öncesi ve sonrasında uyulması gereken prosedürleri de içerir. Herhangi bir tıbbi tedavi uygulaması öncesinde; tıbbi standartlara ve ilgili mevzuatlara göre alınması gereken ‘’onam formu’’ ve gerekli belgelerin alınması veya hastanın tedaviyi reddetmesi durumunda oluşabilecek tüm sonuları kabul ettiğine dair imzalaması gereken ‘’tedavi red formu’’ bu prosedürler arasında örnek teşkil eder.
MALPRAKTİS KARARINI KİM VERİR?
Hastada meydana gelen zararın , komplikasyon kaynaklı mı yoksa tıbbi malpraktis mi olduğuna dair , hasta tedavisi süresince yaşadığı ve neticesinde oluşan durum ile ilgili resmi hastane evrakları ve kendi kişisel beyanı ile yargı yoluna başvurduğunda; soruşturma ve iddianame hazırlanması , sonrasında konu ile ilgili mahkeme süreci başlatılması gerekir.
Elbette ki; bu durumda , yargı mensupları , dosyanın içeriği ile , uzman bilirkişi raporuna ihtiyaç duyarlar. Uzman bilirkişiler , alanında tecrübeli ve kendini güncel uygulamalara ve mevzuata göre geliştirmiş , yetiştirmiş kişilerden oluşur. Hazırlayacakları rapor; yargıda çıkacak kararı direkt olarak etkiler. Adli İhtisas Kurumları , tıbbi malpraktis davalarında , dosya içeriklerine göre raporlar hazırlar. Bu raporlar, gerektiği takdirde birden fazla kez hazırlanabilir.
MALPRAKTİS TAZMİNAT DAVASI AÇMA SÜRECİ
MALPRAKTİS DAVASI NEDİR?
Sağlık profesyonellerinin, hatalı bir tıbbi müdahale yapması veya ihmal ettiği bir tıbbi işlem sonucunda açılan davaya tıbbi malpraktis davası denmektedir. Hukukumuzda cezai ve hukuki(tazminat boyutu ) yaptırımı söz konusudur. Sebepleri ve sonuçları bakımından diğer tazminat davalarından daha farklı bir yapıya sahiptir.
Belirtmek gerekir ki Tıbbi Malpraktis Yasası olarak adlandırabileceğimiz bir yasa metni söz konusu değildir. Doktor hatası, kendi içerisinde birden fazla hukuki süreci barındırır ve tıbbi malpraktis davası mevzuatın farklı yerlerindeki hükümlere dayanılarak açılan bir davadır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere somut olayda hekimin ve hastanenin niteliğine bağlı olarak değişen bir hukuki süreç takip edilir. Tazminat talepleri de farklı hukuki dayanaklara göre istenir.
TIBBİ TEDAVİNİN MAHİYETİNE GÖRE HUKUKİ SÖZLEŞMENİN NİTELİĞİ
Hatalı tıbbi müdahale (tıbbi malpraktis) nedeni ile hekimlerin hukuki sorumlulukları bakımından tek bir hukuki kavram ve dayanaktan söz etmek mümkün değildir. Hekimin sorumluluğunu incelerken, hizmet verdiği kurum ve kuruluşun niteliğini de göz önünde tutmak gerekmektedir. Bu nitelik ise hasta-hekim arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesi problemini ortaya çıkarmaktadır. Çünkü hatalı tıbbi uygulama sonucu açılacak davalarda ileri sürülebilecek hukuksal sebepler açışından ilişkinin hukuksal niteliği belirlenmelidir. Hasta ile hekim arasındaki doğrudan ilişkisinin türü hakkında öğretideki baskın görüş “vekâlet sözleşmesi” olup, (TBK.m.502)8 Yargıtay’ın yerleşik kararları da bu yöndedir. Bu niteleme gereği, tedaviden ve hekim hatasından zarar gören hastanın açacağı tazminat davasında sözleşmeye aykırılık hükümleri uygulanacaktır.
Bunun dışında; estetik amaçlı plastik cerrahi işlem ve operasyonlarında sözleşmenin şekli değişmekte ve hukuki olarak; ‘’eser sözleşmesi’’ olarak nitelendirilmektedir . Eser Sözleşmesi, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 470. maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”
Eser sözleşmesi, karşılıklı her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup, iş görme sözleşmesidir. Yüklenici bir eser meydana getirmeyi üstlenirken iş sahibi de buna karşılık bir ücret ödemeyi taahhüt eder.
MALPRAKTİS MADDİ TAZMİNAT DAVASI
Tıbbi malpraktiste Maddi tazminat davalarında; dikkate alınan kriterler (bir sonraki başlıkta hesaplama yöntemi anlatılacaktır. ) ile kişinin yaptığı ve yapacağı muhtemel harcamalar adına zararının maddi olarak karşılanması istemi ile açılacak davadır.
MALPRAKTİS MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Tıbbi malpraktiste Manevi tazminat içeriğine uygun olacak şekilde , kişinin yaşadığı mağduriyeti, acıyı ve hem bireysel hem toplumsal hayatında oluşan zararların maddi nitelikte fakat manevi içerikte tazminini içeren davalardır.
TIBBİ MALPRAKTİS TAZMİNAT DAVASI HANGİ MAHKEMEDE AÇILIR? (GÖREVLİ-YETKİLİ MAHKEME )
Hastanın gittiği hastane, Özel sağlık kuruluşu ve bağımsız doktor ise karşısında malpraktis nedeniyle açılan tazminat davaları Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Ancak, malpraktis sonucu mağdur olanlar doğrudan doktorun sigorta şirketine başvurup dava açabilirler; bu durumlarda Tüketici Mahkemesi değil, Asliye Ticaret Mahkemeleri görevlidir.
Hastanın gittiği yer bir kamu hastanesi ise, hasta ile hastane arasında bir sözleşme ilişkisi kurulmuş olmaz. Kamu görevlisi olarak tedaviyi üstlenen hekim ile hasta arasında da doğrudan bir ilişki yoktur. Burada hasta yönünden bir “kamu hizmetinden yararlanma” söz konusudur. Bu nedenle de, eğer hasta tedaviden zarar görürse, doğrudan hekimi ve sağlık personelini dava edemeyip, hizmet (görev) kusuru nedeniyle kamu hastanesinin bağlı bulunduğu devlet kurumuna karşı dava açabilir. Çünkü kamu hastaneleri ve sağlık personelinin sorumlulukları, kural olarak, hizmet kusuru sayılmakta, bu hastanelerde çalışanlar kamu görevlisi olduklarından (657 sayılı yasanın 36/3. ve Anayasa’nın 40/2. maddeleri nedeniyle haklarında doğrudan dava açılamayıp) Anayasa’nın 129/5. maddesi gereği yalnızca ilgili kamu kuruluşuna karşı dava açılabilmektedir.
Örnek olarak; Devlet hastanesinde çalışan doktorun hatasından ötürü açılacak tazminat davası (tam yargı davası) İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre; özel hastane doktorunun veya bağımsız çalışan doktorun hatasından ötürü açılacak davada Türk Borçlar Kanunu hükümleri, işleyecek ceza davasında Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu, tazminat davalarında da Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.
Malpraktis davasının idareye karşı veya hastaneye – doktora karşı açılabileceğinden bahsettik. İdareye karşı açılan davadan önce idareye başvurarak tazminat talep etme zorunluluğu olduğundan bahsettik. Ardından idare mahkemesinde dava açılıyordu. Özel hastane ve doktora karşı açılacak davada ise direkt olarak dava açılabiliyor.
Her iki halde de dava dilekçesinin özenle hazırlanması gerekir. Kolaylıkla çürütülebilecek dayanaktan ve ispat kabiliyeti olmayan hususlara yer vermemek veya bir şekilde ispatını sağlamak gerekiyor. İspat ise yazılı resmi belge olmak zorunda değildir. Hukuka uygun her türlü delil ile ispat sağlanabilir.
Ayrıca dava açmadan önce bazı hukuki hazırlıkların yapılması gerekebilir. Yargılamaya etki edebilecek hazırlıklar yapılıp öyle dava açılmalıdır. Tüm bunların sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için tecrübeli malpraktis avukatlarına başvurmakta yarar vardır.
Malpraktis davası farklı hukuki dayanaklara sahip olduğu için şartları da benzer şekilde farklı olur. Örneğin TBK hükümlerine göre açılacak tazminat davasında; doktorun hatalı uygulaması ile hastada oluşan zarar arasında uygun illiyet bağı gereklidir. Devlet hastanesinde çalışan doktora karşı açılan davada Devletin kusursuz sorumluluğu vardır.
Malpraktis davaları süresi içerisinde dava açma hakkı olan kişi tarafından doğru davalıya görevli ve yetkili mahkemeye açılıp da dilekçelerde aranan şekli unsurların bulunması durumunda yargılama süreci başlar.
Malpraktis zamanaşımı ve dava açma süreleri, somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterir. Bu süreleri şu şekilde sıralamamız mümkündür:
Devlet Hastanesi Doktoruna Karşı Malpraktis Süresi → Devlet hastanesinde çalışan sağlık personelinin hatası ile ilgili olarak idare mahkemesinde tam yargı davası açılır. Bu dava idarenin tazminat sorumluluğu ile ilgilidir. Ancak bu dava açılmadan önce idareye başvurarak zararın giderilmesi talep edilmelidir. Yani kişi önce tıbbi müdahaleyi uygulayan kuruma yani idareye başvurarak tazminat talep eder. Eğer bu tazminat talebi kabul edilmezse bu sefer tam yargı davası açabilir. İdareye başvuru hakkı; olayın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halükarda 5 yıl sonra düşer. İdareye başvurudan sonra 30 gün içinde idarenin bu başvuruyu cevaplandırması gerekir. Bu süre içerisinde idare başvuruyu tamamen veya kısmen red ederse yahut sessiz kalırsa bu sefer 60 günlük ikinci bir süre içerisinde tam yargı davası açma hakkı doğar.
Özel Hastane Doktoruna Karşı Malpraktis Süresi → Özel hastane doktoruna karşı TBK’nın muhtelif düzenlemelerine göre dava açıldığını yukarıda söyledik. Haksız fiil hükümlerine göre açılacak olan davalarda zararın ortaya çıkmasından itibaren 2 yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde tazminat talepli dava açılmalıdır. Ancak kişinin fiili ceza hukuku bakımından daha uzun bir zamanaşımına tabi bir fiil ise o zamanaşımı kuralı uygulanır.
Vekalet hükümlerine göre açılan davalarda (çoğu zaman bağımsız çalışan doktorlarda böyledir) 5 yıllık malpraktis zamanaşımı söz konusudur. Eğer doktor ağır kusurlu ise bu sefer zamanaşımı süresi 20 yıl olur. Eğer tıbbi müdahale öncesinde hastadan onay alınmamışsa vekaletsiz iş görme hükümleri uygulanır ve burada zamanaşımı süresi 10 yıl olur. Bu ve benzeri şekilde sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan malpraktis tazminat davalarında ceza davası için öngörülen zamanaşımı süreleri uygulanmaz.
Malpraktis davasını hasta elbette ki hasta açar. Hasta eğer küçük veya kısıtlı ise onun adına yasal temsilcisi (veli – vasi) bu davayı açabilir. Eğer hasta ölmüş ise bu davayı mirasçıları açacaktır.
Bu davanın vekil (avukat) tarafından hasta adına açılması da mümkündür. Hatta bu şekilde olması hastanın yararınadır. Hem dava sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, hukuki hata yapılmaması, gerekli işlemlerin kaçırılmaması ve eksik incelemelere itiraz edilmesi açısından avukat ile takip önemlidir..
Haksız fiil nedeniyle açılacak olan tıbbi malpraktis maddi manevi tazminat davasında haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi yetkili olur. Zarar görenin ikamet yeri mahkemeleri görevli yetkili olabilir. Eğer zararın ortaya çıktığı yer ile haksız fiilin işlendiği yer farklı yerler ise zararın meydana geldiği yer mahkemesi yetkilidir.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1282283
TAZMİNAT MİKTARLARI NASIL BELİRLENİR?
MADDİ TAZMİNAT HESAPLAMA YÖNTEMİ
Tıbbi Malpraktis davalarında tazminat miktarını belirleyen birçok etken vardır. Bu etkenler göz önüne alınarak mağdurlara gerekli tazminat miktarının ödemesi yapılır. Doktor hatası tazminat miktarı hesaplanırken en temel kriterler şunlardır.
1- İş Gücü Kaybı Oranı
Malpraktis davalarında tazminat miktarı belirlenirken dikkat edilen en temel husus kişinin yüzde kaçlık bir iş gücü kaybına uğradığıdır. Bu kayıp doğrultusunda kişinin hak etmiş olduğu net tazminat tutarı belirlenebilir.
2- Kişinin Yaşı
İş gücü kaybı yaşayan kişinin yaşı da bu tür tazminat davalarında hak edilen tutarın belirlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Kişinin yaşı doğrultusunda pasif çalışma yaşına kadar kadar çalışabileceği göz önüne alınarak hesaplama yapılır.
3- Kişinin Aylık Kazancı
Malpraktis davalarında üçüncü kritik öneme sahip olan madde kişinin aylık kazancıdır. Kişinin aylık kazancı baz alınarak en net tazminat tutarı hesaplanabilir.
4- Kusur Oranı
Doktor hatası tazminat miktarı hesaplanırken kusur oranı da net tazminat tutarının hesaplanabilmesi için önemlidir. Yapılan tıbbi müdahalenin eksik, yanlış veya uygulanmaması da tazminat tutarını belirlemektedir.
Hastanın yaptığı ve muhtemel yapacağı masraflar , yasal olarak faiz gerektiren durumlar da dikkate alınarak , maddi tazmin talep edilir.
MANEVİ TAZMİNAT HESAPLAMA YÖNTEMİ
Manevi tazminat ise , malvarlığı eksilmesini veya kazanç yoksunluğunu giderme aracı olmamakla birlikte, örneğin, bedensel zararın derecesine göre değişen yüzdelere bağlı sigorta tazminatları benzeri bir manevi tazminat hesabı yapılması olanaklıdır. Ölümlü olaylarda da destek payları üzerinden bir değerlendirme yapılabilir. Manevi zararın maddi zarar kadar kolay paraya çevrilememesi, matematik cetvellerle hesaplanıp kesinlikle saptanamaması, onun parasal maddi denkleştirme işleminin bir parçası sayılmasına engel olmamalıdır.
Hakim manevi tazminat miktarını belirlerken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı sebebiyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (H.G.K. 2003/355 karar).
TBK md. 56 kapsamında manevi tazminat talebinde bulunabilmesi için yaşama hakkının ihlali ya da beden bütünlüğünün zedelenmesi şartları yer almaktadır. Yaşam hakkının ihlali halinde, ölenin yakınları üzerinde manevi zarar meydana gelmelidir. Beden bütünlüğünün ihlali halinde ise yaralanan kişide manevi zarar meydana gelmeli ve kişilik değerlerinde kendi iradesi dışında eksilme olmalıdır.
Manevi tazminat hesaplamasında kesin bir ölçüt olmayıp , yargı sistemimizde genel olarak Hakimin Takdir yetkisinin ön planda olduğu bir tazmine gidilmektedir. Burada belirtilmelidir ki; hakimin takdirini etkileyecek hususların iddiasında güçlü deliller ve kişinin ilgili beyanının etkisi önemlidir.
Konusunda uzman, sağlık hukuku ile ilgili ve bilgili, tıbbi malpraktis davalarında etkin bir avukat ile dava sürecini yönetmek , kişinin mağduriyet yaşamasını önleyecektir.
ANKARA SAĞLIK AVUKATINA SORU SORABİLİRSİNİZ.
BU KONUDA BELIRLEYECEĞINIZ GÜN VE SAATTE AVUKATTAN ONLINE DANIŞMANLIK ALABILIRSINIZ.
Sorularınızı ve bu sorularla ilgili evrakı sisteme yükleyebilirsiniz. Online danışmanlıkta istediğiniz gün ve saati seçebildiğiniz gibi görüşme tipini de seçebilmektesiniz. Zoom, teams, whatsapp ya da telefon üzerinden görüşme sağlanabilmektedir. Ödemenin ardından tarafınıza randevu yapıldığına dair mail ile bilgi gelmektedir. Sistemde yaşanan herhangi bir sorun olduğundan iletişim numaralarımızdan iletişime geçtiğinizde toplantı manuel olarak planlanabilir. Müvekkillerimizin doğru bilgiye hızlı ve güvenilir şekilde ulaşmasını sağlamak için kurulan Online Danışmanlık Sistemimizden yüzlerce randevu alınmış olup müvekkillerimizin faydalanması amaçlanmıştır.