Deprem tazminat davaları, deprem hak sahipliği, deprem hasar tespit süreci ve hasar tespit itirazı ile deprem davalarındaki süreçler bu yazımızda ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
İçindekiler
DEPREM HASAR TESPİTİ
Depremden kaynaklı haklarını elde edebilmek ve yaşanan mağduriyetlerin bir nebze de olsa giderilebilmesi için depremden etkilenen vatandaşlar tarafından sıkça başvurulan yollardan birisi tam yargı davası yani deprem tazminat davası açmaktır. Deprem tazminat davaları, idari yargıda görülmesi gereken davalardandır ve söz konusu davalarda resen yani kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir. Yani mahkemeler, açılmış olan deprem tazminat davalarında, dava dilekçesine eklensin ya da eklenmesin bazı belgeleri kendisi araştırır ve ilgili kurumlardan kendisi ister.
Deprem tazminat davalarında da Mahkemelerce ilk başta aranan şey, deprem hasar tespit raporlarıdır. Peki deprem hasar tespit raporu nedir, hangi kurum tarafından düzenlenir ve neticeleri nedir? Tüm bu hususları aşağıda ayrıntılı bir şekilde açıklayacağız.
- Deprem hasar tespit raporu nedir?
Deprem hasar tespit, meydana gelen afetin, binaya verdiği hasarın gözlemsel olarak değerlendirilip derecelendirilmesidir. Deprem hasar tespit raporu ise; ilgili idare tarafından hasarın belgelendirilmesidir. Söz konusu belgelendirme işlemine deprem hasar tespit raporu adı verilmektedir.
- Deprem hasar tespit raporunu hangi idare düzenler?
Deprem hasar tespit raporu; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenir.
- Deprem hasar tespiti için nereye başvurulur?
İdareler çoğu zaman hasar tespit çalışmalarını resen yani kendiliğinden yapar bununla birlikte deprem hasar tespit çalışması yapılması vatandaşlar tarafından da istenebilir. Deprem hasar tespit çalışması yapılması için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüklerine, bazı durumlarda Valilik ve Kaymakamlıklara başvurulur.
Deprem hasar tespiti talebini içeren dilekçenin bir örneğine ulaşmak için tıklayınız.
- Deprem hasar tespiti nasıl sorgulanır?
Deprem hasar tespit raporu sorgulama işlemi yapmak isteyenler, e-devlet veya hasartespit.csb.gov.tr adresi üzerinden bilgileri ile sorgulama yaparak hasar durumlarını öğrenebilirler. Deprem hasar tespit sorgulama işlemine aşağıda yer verdiğimiz bağlantılardan ulaşabilirsiniz
https://hasartespit.csb.gov.tr/
https://www.turkiye.gov.tr/cevre-ve-sehircilik-hasar-tespit-sorgulama
https://hasartespit.csb.gov.tr/
- Deprem hasar tespiti çalışmaları sonucunda taşınmaza ilişkin kaç çeşit hasar tespiti yapılabilir?
Deprem hasar tespit çalışmaları sonucunda düzenlenen rapor hak sahipliği açısından çok önemlidir. Zira depremzedelere sağlanan yardımlardan ve bazı diğer avantajlardan yararlanmak bu raporların sonucuna bağlıdır. Ayrıca açılacak davalarda da davanın kabul edilip edilmemesi hususu düzenlenen bu deprem hasar tespit raporlarından etkilenmektedir. Konunun ayrıntıları, hak sahipliği başlığı altında açıklanacaktır. Peki deprem hasar tespit raporu sonucu nasıl olabilir?
Taşınmazla ilgili beş farklı deprem hasar tespit raporu düzenlenebilir:
- Hasarsız Binalar:Deprem nedeniyle herhangi bir hasar meydana gelmeyen binadır. (Depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar değerlendirilmez.) Binanın kullanılmasında bir sakınca yoktur.
- Az Hasarlı Binalar:Deprem nedeniyle binanın boyasında, sıvalarında ve duvarlarında oluşan ince çatlaklar ile duvarlardan düşen sıvaların olduğu binalardır. (Depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar değerlendirilmez.) Binanın kullanılmasında bir sakınca yoktur.
- Orta Hasarlı Binalar:Deprem nedeniyle binanın duvarlarındaki yarıklar ile taşıyıcı elemanlardaki ince çatlakların olduğu binalardır. Depremden önce oluşan binadaki hasarlar ve kusurlar değerlendirilmez. “Orta” hasarlı yapıda taşıma gücündeki azalma giderilmeden (yapı onarılmadan) ya da güçlendirilmeden yapı kullanılmamalıdır. Eşyaların tahliyesi gerçekleştirilebilir.
- Ağır Hasarlı Binalar:Deprem nedeniyle binanın taşıyıcı elemanlarındaki geniş ve yaygın kesme kırılmalarının / ayrılmaların olduğu binalardır. “Ağır” hasarlı yapıların onarılmaz taşıma gücü kaybı ve geri (dayanım ve ekonomik açısından) alınamaz hasarları olan binalar olarak tanımlanır.
- Acil Yıkılacak Binalar:Deprem nedeniyle binanın taşıyıcı elamanlarının büyük oranda kalıcı yer değiştirerek kısmen veya tamamen yıkıldığı binalardır. Hiçbir şekilde kullanılması mümkün olmayan bu binaların içine girilemez ve eşyaların tahliyesi gerçekleştirilemez.
- Deprem hasar tespit işlemine nasıl itiraz edebilirim?
Deprem hasar tespit raporuna itiraz süresi 1 aydır. Deprem hasar tespit raporlarının mahalle muhtarlıklarında ilan edilmesinin ardından 1 ay içerisinde, vatandaşlar e-devlet ve iletişim ofislerinden itiraz başvurularını yapabilecek olup itiraz başvuruları sonucu yeniden deprem hasar tespiti yaptırılarak sonuçlar kesinleşecektir. Adresle ilgili sorun yaşayan vatandaşlar Valilik ve Kaymakamlıkların önünde bulunan afet koordinasyon müracaat merkezlerine müracaat edeceklerdir.
Deprem hasar tespit raporuna itirazlar; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda, itiraz kabul edilirse binanın hasar durumu tespitinde değişiklik olabilir. Dolayısıyla bina hakkında düzenlenen deprem hasar tespit raporu da değişebilir.
- Deprem hasar tespiti raporuna karşı dava açabilir miyim?
Deprem tazminat davaları haricinde deprem hasar tespiti raporlarına karşı dava açılıp açılamayacağı hususu da sıkça sorulmaktadır. Deprem hasar tespit raporuna karşı tek başına dava açılamaz. Zira “sadece deprem hasar tespit raporu”na karşı açılan davalara ilişkin, İdare Mahkemeleri tarafından “davanın incelenmeksizin reddi” yönünde karar verilmiştir. Deprem hasar tespit raporuna karşı dava açılmak isteniyor ise “asıl işlem” ile birlikte dava açılmalıdır.
Bir örnek vermek gerekir ise; “Taşınmazın ağır hasarlı olduğu yönünde hasar tespit raporu ve yıkım kararının iptali” talebi.
DEPREM HAK SAHİPLİĞİ
- Deprem hak sahipliği nedir?
Deprem tazminat davaları kapsamında, öncelikle deprem hak sahipliği kavramından bahsetmek gerekmektedir. Deprem hak sahipliği deyimi; afetzedelerin, yıkılan veya ağır hasar gören binalarla olan mülkiyet ilişkilerini ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilme durumlarını ifade eder.
Deprem tazminat davaları açılmadan önce deprem hak sahipliği başvurusunda bulunmak gerekmektedir zira açılmış olan deprem tazminat davaları incelenirken deprem hak sahipliği hususu, Mahkeme tarafından öncelikle araştırılan bir konudur.
- Deprem hak sahipliği başvurusu nasıl yapılır?
AFAD İl Müdürlüklerinin resmi internet sitelerinde duyuru yapıldıktan sonra deprem hak sahipliği başvuruları, e-devlet üzerinden yapılmaktadır. Deprem hak sahipliği başvurularının iki ay süresi vardır. Bu süreler dışında yapılan deprem hak sahipliği başvuru talepleri dikkate alınmamaktadır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere; deprem hak sahipliği başvuruları, e-devlet sistemi üzerinden gerçekleştirilmektedir. Açılan ekran AFAD’ın sayfasına yönlendirecektir. AFAD’a kayıt yaptırdıktan sonra afetzede hak sahipliğinden yararlanılabilir.
-> E-Devlet’e Giriş -> Arama Butonundan ‘’Hak Sahipliği Başvurusu’’ -> Hak Sahipliği için Talep ve Taahhütname Başvurusu linkine tıklayarak ilgili alanlar doldurularak başvuru yapılır. Bunun yanında kendisine en yakın AFAD Koordinasyon merkezine de manuel olarak başvuru yaparak hak sahipliği başvurusunu yapabilir.
- Kimler deprem hak sahibi olabilir?
Konut, iş yeri ve ahırları ağır-yıkık ve orta derecede hasar gören mülk sahipleri afetten önce ve afet tarihinde mülkiyeti ebeveynine ait hasarlı ikinci ve üçüncü konutta oturanlar,
İştirak ve müşterek maliki oldukları konut veya iş yeri hasar görenler, hak sahiplerine bina yaptırılmak üzere tespit edilip konutları istimlak edilen aileler hak sahibi olabilirler. Bahsettiğimiz bu kişiler deprem tazminat davası açtıklarında öncelikle deprem hak sahipliği hususu incelenecek olup hak sahibi oldukları anlaşılırsa dava esastan incelenmeye devam edecektir.
- Deprem hak sahipliği çalışmalarının sonucu nereden öğrenilir?
Deprem hak sahipliği çalışmalarının sonucu, e-devlet üzerinden öğrenilebilir. Bununla birlikte, Valiliklerin ve AFAD İl Müdürlüklerinin resmi internet sitelerinden de öğrenilebilir.
- Süresi içerisinde deprem hak sahipliği başvurusu yapamayanlar sonradan başvuru yapabilirler mi?
Süresi içerisinde deprem hak sahipliği başvurusu yapamayan ilgililer, geçerli bir mazeretleri var ise daha sonra başvuru yapabilirler. Burada geçerli bir mazereti olması hususu önemli bir husustur aksi takdirde açmış oldukları deprem tazminat davalarında bu durum araştırılacaktır.
Örneğin, hasta yatanlar ya da önemli bir sebepten dolayı Türkiye’de bulunamayan ilgililer, buna ilişkin resmi belgelerini ibraz ederek deprem hak sahipliği başvurusunda bulunabilirler.
- Hem konut hem de işyeri için deprem hak sahipliği başvurusu nasıl yapılmalıdır?
Depremden dolayı hem konutu hem de işyeri ağır hasar alan depremzedeler her iki yapı için de ayrı ayrı deprem hak sahipliği başvurusunda bulunmalıdırlar. Ayrıca bu kişiler deprem tazminat davası açarken konutu ve işyeri için ayrı ayrı dava açmalıdırlar.
- Eşlerden birinin konutu ağır hasarlı diğer eşin ise konutu hasarsız ise deprem hak sahipliğinden ağır hasarlı olan eş faydalanabilmekte midir ?
Eğer eşinin üzerine olan konut aynı ilçede değil ise deprem hak sahipliği kapsamında hak sahibi olunabilmektedir. Ancak eşinin üzerine olan hasarsız ev aynı ilçede ise hak sahibi olunamamaktadır.
Yönetmelikte ise bu konu şu şekilde düzenlenmiştir; “afetten doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarar gördükleri tespit edilen veya zarar görmeleri muhtemel bulunan kimselerden, kendisine veya eşine ait o yerde müstakil başka konutu veya dairesi bulunanlar hak sahibi sayılmazlar ve bu gibilere yeniden konut yapılmaz ve konut kredisi verilmez. Bu tespitin yapılmasında, talep ve taahhütnamelerin incelenme tarihi esas alınır. Birden fazla konutu zarar görenler veya görmesi muhtemel olanlar, sadece bir konut için hak sahibi olabilirler”.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=4905&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
- Farklı ilçelerde iki konutu var ise deprem hak sahipliğinden faydalanabilir mi?
Konutlarının farklı ilçelerde olmasının bir önemi yoktur. Deprem hak sahipliğinden faydalanan kişilere sadece 1 adet konut teslimi yapılır.
Yukarıda, 7. madde de belirttiğimiz üzere Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinde bu konu; “Yukarıdaki maddelere göre, afetten doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarar gördükleri tespit edilen veya zarar görmeleri muhtemel bulunan kimselerden, kendisine veya eşine ait o yerde müstakil başka konutu veya dairesi bulunanlar hak sahibi sayılmazlar ve bu gibilere yeniden konut yapılmaz ve konut kredisi verilmez. Bu tespitin yapılmasında, talep ve taahhütnamelerin incelenme tarihi esas alınır. Birden fazla konutu zarar görenler veya görmesi muhtemel olanlar, sadece bir konut için hak sahibi olabilirler” şeklinde düzenlenmiştir.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=4905&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
- Kiracılar da deprem hak sahipliği başvurusu yapabilirler mi?
Hayır, kiracılar deprem hak sahipliği kapsamında başvuru yapamazlar. Yönetmeliğe göre bu haktan sadece malik ve hissedarlar yararlanabilir, yani kiracılar deprem hak sahipliği başvurusu yapamaz. Dolayısıyla onlara AFAD tarafından konut teslimi de yapılmaz.
Ancak kiracılar da açacakları deprem tazminat davalarında birtakım zararlarını talep edebilirler. Burada bahsedilen husus sadece konut teslimi içindir.
- Ebeveynine ait olan evde ebeveyniyle birlikte ikamet eden evli çiftler deprem hak sahipliği başvurusunda bulunabilirler mi?
Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesine göre hayır, deprem hak sahipliği başvurusu yapamazlar. Sadece ebeveyne ait olmak üzere konut teslimi yapılır.
- Ebeveynine ait başka bir konutta ebeveyninden ayrı olarak oturan evli çiftler deprem hak sahipliği başvurusu yapabilirler mi?
Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesine göre evet. Deprem hak sahipliği başvurusu yapabilirler. Bu şekilde oturan evli çiftler ayrı ayrı hak sahibi sayılırlar.
- 2 ayrı konutundan birisi ağır hasarlı diğeri orta hasarlı ise her ikisinden de ayrı ayrı hak sahibi olabilir mi ?
Hayır, sadece birinden hak sahibi olunabilir. Hak sahibi koşullarını taşımak kaydıyla afetzedenin talebine göre ağır hasardan dolayı yeni afet konutu ya da orta hasardan güçlendirme kredisi verilmesi söz konusu olmaktadır.
Ayrıca açacakları deprem tazminat davalarında da söz konusu hususlar ve sonuçları ayrı ayrı değerlendirilecektir.
- Hak sahiplerinin borçlandırılması ne şekilde yapılacaktır ?
Afet konutları teslim edildikten sonra afetzede vatandaşlar deprem hak sahipliği kapsamında 2 yıl herhangi bir ödeme yapmaksızın bununla birlikte sonraki 18 yıl ister aylık ister yıllık eşit taksitlerle faizsiz bir şekilde borçlarını ödemektedirler.
İşyerlerinde ise yapımına göre bir maliyet hesabı yapılmakta çıkan maliyeti vatandaşlar işyeri tesliminden sonra ilk 2 yıl herhangi bir ödeme yapmaksızın sonraki 8 yıl ister aylık ister yıllık eşit taksitlerle yıllık %4 faizle geri ödemektedirler.
Ahır için ise yapımına göre bir maliyet hesabı yapılmakta çıkan maliyeti vatandaşlar ahır tesliminden sonra ilk 2 yıl herhangi bir ödeme yapmaksızın sonraki 18 yıl ister aylık ister yıllık eşit taksitlerle faizsiz bir şekilde geri ödemektedir.
- Ölen kişinin deprem hak sahipliği, mirasçılarına geçer mi?
Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmeliğin 13. maddesine göre evet. Ölen kişinin hak sahipliği mirasçılarına geçer.
Ölen bir kimsenin afetzedeliğe ve deprem hak sahipliğine ilişkin hakları mirasçılarına geçer. Mirasçılar birden fazla ise, kendilerine ve eşlerine ait konutu olup olmadığına bakılmaksızın birlikte hak sahibi sayılırlar. Mirasçılar birlikte borçlandırılır. Ancak; mirasçılar istekleri halinde bu haklarından feragat edebilirler.
Yukarıda belirtilen hususlar ile birlikte, mirasçılar birtakım deprem tazminat davaları da açabilmektedir. Söz konusu deprem tazminat davalarının hangi davalar olduğu aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
- Deprem hak sahipliğinden feragat edilebilir mi?
Evet. Deprem hak sahipliğinden feragat edilebilir. Bu konu Yönetmeliğin 23. maddesinde düzenlenmiştir: Talep ve taahhütname verenlerden hak sahibi oldukları tespit olunan afetzedelerden:
- a)İhale suretiyle yapılacak inşaatlarda ihale tarihinden,
- b) Emanet usulü ile yapılacak inşaatlarda emanet kararının alınması tarihinden,
- c) Evini yapana yardım metodu uygulaması yapılacak yerlerde ise, arsaların elde edilmesi işlemlerinin sonuçlanmasından,
Önce yazılı olarak başvurmak suretiyle hak sahipliğinden feragat edebilirler. Belirtilen tarihlerden sonra feragat edenler hakkında, Afetler Kanununun 28 inci maddesinde durumlarına karşılık olan müeyyideler uygulanır. Ayrıca mirasçıların, deprem hak sahipliğinden feragat etmeleri halinde açacakları deprem tazminat davalarında da bu husus ayrıca incelenir.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=4905&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
- Deprem hak sahipliğinin açılacak olan davalarda önemi nedir?
Deprem hak sahipliği başvurusu kabul edilenler, açacakları deprem tazminat davalarından olan maddi ve manevi tazminat davalarında oldukça avantajlıdırlar. Zira taşınmazı ağır hasar alan kişiler deprem hak sahibi sayılırlar, dolayısıyla açtıkları tazminat davalarında da davanın kabulü; taşınmazlarının ağır hasar görmesine, yani deprem hak sahipliği başvurularının kabul edilmesine bağlıdır.
DEPREM DAVALARI
Deprem davaları kapsamında bahsedilmesi gereken en önemli husus sorumluluk hususudur. Deprem davalarından sorumluluğu ise üç ayrı başlık halinde inceleyeceğiz. Bunlar:
- Devletin (İdarenin) sorumluluğu,
- Müteahhitin, yapı denetim şirketinin ve fenni mesullerin sorumluluğu,
- Ev sahibinin sorumluluğu,
olarak incelenecektir. Sorumluluk kavramı, deprem tazminat davaları açısından oldukça önem arz etmekte olup yukarıda üç ana başlık olarak belirttiğimiz kişi ve kurumların, deprem davaları kapsamındaki sorumlulukları hukuki ve cezai sorumluluk olarak ayrı ayrı incelenecektir.
DEVLETİN (İDARENİN) SORUMLULUĞU
Deprem davaları denilince akla ilk gelen dava türü deprem tazminat davalarının belki de en önemlisi olan tam yargı davasıdır. Tam yargı davası, idarenin herhangi bir işlemi, eylemi veya ihmali nedeniyle zarara uğrayan kişinin maddi ve manevi zararının tazmini amacıyla açtığı bir idari dava türüdür. Deprem davalarından tam yargı davaları; maddi ve manevi tazminat taleplerini içerir.
Deprem davaları kapsamında açıklamalara yer vermeden önce idari başvuru yapma zorunluluğundan bahsedilecektir. Zira açılacak olan deprem davalarının incelenebilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunda önemli bir müesseseye ver verilmiştir. Bu müessese, idari başvuru yapma zorunluluğu olarak da adlandırılabilir. İdareye başvuru yapılmadan, mağdurlar tarafından açılan deprem davaları esas bakımından incelenemez.
- İdari Başvuru Yapma Zorunluluğu:
Yukarıda da değindiğimiz üzere deprem davalarının en önemlisi tam yargı davası olup sorumlu idarelere karşı açılır. Ancak burada bilinmesi gereken en önemli hususlardan biri de deprem davalarından tam yargı davası açılmadan önce, idarelere karşı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde yer alan sürelere riayet edilerek, öncelikle idari başvuru yapılmalıdır. Yani idari başvuru yapılması zorunludur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi; “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir” hükmünü içermekte olup yukarıda da değindiğimiz üzere deprem davalarından tam yargı davası açmadan önce tüketilmesi gereken bir idari yol olup deprem tazminat davaları açısından oldukça önem arz etmektedir.
_______________________________________________________________________
İDARİ BAŞVURU DİLEKÇESİ (İDAREYE BAŞVURU DİLEKÇESİ):
ÇŞİB/AFAD/BELEDİYELER
TALEPTE BULUNAN: ………………………….(TC: …………….)
ADRES: ………………………………………………………………..
VEKİLİ: …………………………………………….
ADRES: ……………………………………………
KONU: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. ve ilgili maddeleri uyarınca ön başvurunun yapılması ve başvuru konusu depremde zarar gören taşınmazım için 1.500.000,00 TL maddi ve 1.000.000,00 TL manevi tazminatın deprem tarihi olan 06.02.2023 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebidir
AÇIKLAMALAR: 06.02.2023 tarihinde Ülkemizde yaşanan 11 İli etkileyen 7.6 ve 7.7. büyüklüğünde meydana gelen depremlerde, maliki olduğum, …………………………… adresinde kayıtlı olan ev ağır hasar almıştır ve acil yıkılacaktır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. Maddesinde; “ 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. (2) 2. Görevli olmayan adli (…)(1) yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.(1) hükmü bulunmaktadır.
Anayasanın 125. Maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Hizmet kusuru, kamu hizmetini yürüten personelin hiçbir kusuru olmasa dahi, yürütülen hizmetin kuruluş, işleyiş veya düzenlenmesindeki aksaklıklardan ve bozukluklardan sorumlu olması demektir. Hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak faaliyetleri yerine getirmesi gerekmektedir. Bununla birlikte afetlerin önlenmesi amacıyla alınması gereken tedbirleri araştırmak, bu yöndeki çalışmaları kontrol etmek, afet zararlarının azaltılması afete uğramış ve uğrama riski bulunan bölgeler ile yapı veya ikamet için yasaklanmış afet bölgelerini tespit ve ilan etmek, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla, depremleri incelemek elde edilen sonuçlara göre ülkenin deprem haritalarını hazırlamak ve geliştirmek ile depremden dolayı zarar gören yapıların onarımı ile ilgili çalışmalar yapmak devletin görev, yetki ve sorumlulukları arasında bulunmaktadır.
Yukarıda sayılan hususlar kapsamında İdareniz, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiştir. Bu durumda, maddi ve manevi zararlarımın giderilmesi için 2577 sayılı İYUK’un 13. maddesi gereğince İdarenize idari başvuru yapma gereği hasıl olmuştur.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz edilen sebeplerle maliki olduğum…………adresinde kayıtlı olan ev ağır hasar almış ve yıkılacaktır. İş bu sebeple 1.500.000,00 TL maddi ve 1.000.000,00 TL manevi tazminatın deprem tarihi olan 06.02.2023 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tarafıma birlikte ödenmesini arz ve talep ederim.
İSİM-SOYİSİM
İMZA
HESAP BİLGİLERİ :
İSİM : ……………………
İBAN : TR………………………
BANKA : …………………BANK
EKLER:
Tapu örneği
Hasar tespit tutanağı
Nüfus Cüzdanı Fotokopisi
_______________________________________________________________________
Maddi tazminat davası:
Yukarıda açıkladığımız üzere deprem davalarından olan tam yargı davası ile Deprem nedeniyle yıkılan veya ağır hasar alan taşınmazın sahibi, maddi tazminat olarak;
- Yıkılan yapının yeniden yapım bedelini,
- Enkaz ve hurda bedelini,
- Ev eşyası bedelini,
- Kira kaybı var ise yoksun kaldığı kira bedelini,
- Araç zarar görmüş ise araç bedelini,
Maddi tazminat olarak ilgili idarelerden isteyebilir.
- Peki deprem davalarından olan olarak maddi tazminat davasını kimler açabilir?
Ağır hasar alan ya da yıkılan taşınmazın maliki, zarar gören aracın resmi sahibi, zarar gören eşyaların sahibi, (bu eşyalar kiracıya aitse ev eşyası zararlarını kiracı talep edebilir) deprem davalarından tam yargı davası kapsamında zararlarını talep edebilir.
- Maddi tazminat davası nasıl açılır?
Yukarıda da açıkladığımız üzere; maddi tazminat talebi, deprem davalarında, en sık karşılaşılan tazminat taleplerindendir.
Ağır hasar alan ya da yıkılan taşınmazın maliki, zarar gören aracın resmi sahibi, Zarar gören eşyaların sahibi (bu eşyalar kiracıya aitse kiracı) ya da vekili tarafından hazırlanacak bir dava dilekçesi ile varsa zarara ilişkin belgelerin dava dilekçesine eklenmesi suretiyle deprem davalarından tam yargı davasını açabilir.
- Maddi tazminat davası hangi mahkemede açılır?
Deprem davalarından olan maddi tazminat davası, ağır hasar alan ya da yıkılan taşınmazın bulunduğu yer idare mahkemelerinde açılır.
- Maddi tazminat davası kime karşı kime karşı açılır?
Deprem davalarından olan maddi tazminat davası, zararın gerçekleşmesinde sorumluluğu bulunan idarelere karşı açılır. Yani belediyelere, AFAD’a, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı açılır.
- Maddi tazminat davasında zamanaşımı süresi kaç yıldır?
İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanununun 13. Maddesinin 1.fıkrasına göre; İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak tazminat ödenmesi talebinde bulunmalıdırlar. Bu isteklerin reddi halinde ya da 30 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde dava açabilirler.
Deprem davalarından maddi tazminat davası açmak isteyen kişiler yukarıda belirttiğimiz sürelere dikkat etmelidirler.
Destekten yoksun kalma tazminatı
Öncelikle belirtmek gerekir ki; deprem davalarından tam yargı davası kapsamında talep edilen kalemlerden biri de destekten yoksun kalma tazminatıdır. Destekten yoksun kalma tazminatının da bir maddi tazminat olduğu ve eğer ölüm var ise deprem davaları içerisinde en sık açılan davalardan biri olduğu bilinmelidir.
Deprem davalarından, maddi tazminat olarak destekten yoksun kalma tazminatının talep edilebilmesi için ölümün gerçekleşmiş olması, ölenin hayattayken destek olduğu ya da ileride destek olacağı kişilerin bulunması gerekmektedir.
- Peki deprem davalarından olan olarak destekten yoksun kalma tazminat davasını kimler açabilir?
- Eşler, çocuklar ve anne-babalar; ölenin eşi, çocukları ile anne ve babası, doğal olarak destekten yoksun kalmış sayılırlar. Yani bu kişiler, deprem davaları kapsamında destekten yoksun kalma tazminatı talep ederken ölen kişinin desteğini kanıtlamak zorunda değildir.
- Diğer kişiler; yukarıda belirtilen kişiler dışında diğer kişiler de destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler fakat burada ölen kişinin hayattayken destek olduğunu kanıtlamak zorundalardır.
- Destekten yoksun kalma tazminat davası nasıl açılır?
Yukarıda da açıkladığımız üzere; destekten yoksun kalma tazminatı, deprem davalarında, en sık karşılaşılan tazminat taleplerindendir ve esasında deprem tazminat davalarından biri olan maddi tazminat davası olarak kabul edilmektedir.
Maddi tazminat davalarından, destekten yoksun kalma tazminat davası açabilmek için kişinin ölmüş olması gerekmekte olup söz konusu davayı kişinin hayattayken destek sağladığı kimseler tarafından açılmalıdır. Hazırlanacak bir dava dilekçesi ile kişinin sağlığındayken desteğinden faydalandığını gösteren belgeler de söz konusu dava dilekçesine eklenmelidir.
- Destekten yoksun kalma tazminat davası hangi mahkemede açılır?
Deprem davaları kapsamında bir maddi tazminat davası türü olan destekten yoksun kalma tazminat davası depremin gerçekleştiği yerde yani ölümün gerçekleştiği yer idare mahkemelerinde açılır.
- Destekten yoksun kalma davası kime karşı kime karşı açılır?
Deprem davalarından destekten yoksun kalma tazminat davası, zararın gerçekleşmesinde sorumluluğu bulunan idarelere karşı açılır. Yani belediyelere, AFAD’a, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı açılır.
- Destekten yoksun kalma davasında zamanaşımı süresi kaç yıldır?
İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanununun 13. Maddesinin 1.fıkrasına göre; İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak tazminat ödenmesi talebinde bulunmalıdırlar. Bu isteklerin reddi halinde ya da 30 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde dava açabilirler.
Deprem tazminat davalarından biri olan destekten yoksun kalma tazminat davası açmak isteyenler, hak kaybı yaşamamak için yukarıda yer verilen sürelere dikkat etmelidirler.
Manevi tazminat davası:
Deprem tazminat davaları kapsamında; manevi tazminat, kişinin uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle üzüntü, elem duyması, kişilik haklarının zedelenmesi sonucu belli bir meblağ ödenmesinin idarelerden talep edilmesidir.
Yukarıda maddi tazminat davası ve destekten yoksun kalma tazminat davası başlıkları altında sorulan soruların cevabı, manevi tazminat davası için de geçerlidir.
Yani, deprem tazminat davalarından biri olan manevi tazminat davasının kimler tarafından, hangi idarelere karşı, nasıl, hangi mahkemede ve ne kadar süre içerisinde açılması gerektiği soruları yukarıda cevaplanmıştır.
Burada değinilmesi gereken en önemli husus, deprem davaları kapsamında açılacak olan manevi tazminat davasında talep edilecek meblağ bir zenginleşme aracı olarak kullanılmamalıdır. Zira mahkemeler tarafından fahiş bulunan manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmektedir.
Özellikle deprem tazminat davalarından olan maddi tazminat ve destekten yoksun kalma davasını açamayan kişiler, duydukları üzüntü ve elem için manevi tazminat davası açabilirler.
DEPREM NEDENİYLE MÜTEAHHİTİN, YAPI DENETİM ŞİRKETİNİN VE FENNİ MESULLERİN SORUMLULUĞU
Hukuki sorumluluk:
Bu zamana kadar deprem davaları kapsamında açılan maddi tazminat davası, manevi tazminat davası ve destekten yoksun kalma tazminatı davalarında düzenlenen bilirkişi raporlarında, deprem sebebiyle meydana gelen zararlardan müteahhit, yapı denetim şirketi ve fenni mesuller, idarelere nazaran daha büyük oranlarda sorumlu tutulmuştur.
Projeye, imar ve yapı denetim mevzuatına aykırı olarak gerçekleştirilen inşaat faaliyetinden, müteahhit yani yüklenici ve yapı denetim şirketinde görevli fenni mesuller sorumludur. Müteahhit, sözleşme ile belirlenen eksik ve ayıplı ifadan sorumludur. Hatta müteahhidin kusur oranı ne kadar yüksekse idareler ve diğer kişilerin kusur oranı o oranda azalır.
Kullanılan malzemenin kalitesiz olması ya da eksik malzeme kullanılması, plan ve projenin mevzuata olarak çizilmemesi, hesaplamaların hatalı yapılması gibi hususlar müteahhidin kusurlarından sayılabilir. Deprem tazminat davaları kapsamında yapılacak olan incelemelerde müteahhidin mevzuata uygun hareket ettiği tespit edilir ise müteahhidin zarar ile illiyet bağı kesilir ve sorumluluk yüklenemez. Dolayısıyla müteahhit maddi ve manevi tazminata hükmedilemez.
Müteahhide ve fenni mesullere karşı açılacak olan maddi tazminat davası, manevi tazminat davası ve diğer davalar adli yargıda görülür.TBK m.244/3 gereğince bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak 5 yılın ve satıcının ağır kusuru varsa 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Cezai sorumluluk:
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde deprem tazminat davalarında idari ve hukuki sorumluluklar açıklanmış olup idarenin sorumluluğu başlığı altında; deprem davaları kapsamında açılan maddi tazminat davası, manevi tazminat davası ve destekten yoksun kalma tazminatı davalarında idarenin sorumluluğunu ayrıntılı bir şekilde ele aldık. Ve idarenin sorumluluğu kapsamında açılan söz konusu tazminat davalarının idari yargıda görüleceği hususunu da belirttik.
Müteahhit ve fenni mesulün hukuki sorumluluğuna da yukarı değindik. Ve söz konusu kişilere karşı açılacak olan maddi ve manevi tazminat davalarının adli yargıda görüleceğini de belirttik.
Bu defa müteahhit ve fenni mesullere karşı açılacak olan ceza davalarından bahsedeceğiz. Ceza davaları, deprem tazminat davalarından gerek davanın açılması gerekse yürütülmesi ve sonuçları anlamında farklılıklar arz etmektedir.
Müteahhitin yapıyı hukuka uygun şekilde yapmadığı ayrıca fenni mesullerin de gerekli denetimleri yapmadıkları ya da eksik veya hatalı yaptıkları tespit edilirse söz konusu kişiler hakkında yetkili Cumhuriyet Savcılıkları tarafından soruşturma başlatılır.
- Ölüm meydana gelmişse; ölenin ya da yaralananın eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vermelidirler. Ancak güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeye gitmeleri hâlinde bulundukları yer il/ilçe Başsavcılığına suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere de şikâyet dilekçesi verebilirler.
Böyle bir şikâyeti, ölenin yakını, mirasçısı olmayan herhangi bir vatandaş da yapabilir. Ancak bu durumda, bu bir ‘’şikâyet’’ değil, suç ihbarı olur. Gerçekte TCK’nın 85. maddesinde düzenlenen suç re’sen yani herhangi bir şikâyet ve suç ihbarı olmadan, haber alınması durumunda savcılık tarafından kendiliğinden takip edilmesi gereken bir suçtur. O nedenle, şikâyet dilekçesi verilmese de savcılık, re’sen soruşturma yapmak ve suç unsuru bulduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır.
Bununla birlikte suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar vardır. Zira, savcılıkça re’sen yürütülen soruşturmada takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunda, sadece suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi veren taraf, bu karara karşı itiraz hakkı elde eder (CMK 173). Bu durumda itiraz yeri, takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığının bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliği olup itiraz süresi de takipsizlik kararın tebliğinden itibaren 15 gündür.
Şikâyet dilekçesi vermiş olsun veya olmasın, kamu davası açıldıktan sonra suçtan zarar gören, davaya müdahale hakkına sahip olup, bu hakkını davaya bakmakta olan Mahkemeye vereceği bir dilekçe ile kullanır. Müdahale isteğinin Mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine, suçtan zarar gören kişi veya kişiler davada taraf olma ehliyetini kazanırlar. Yani delil ileri sürebilirler, taleplerde bulunabilirler, dava ile ilgili düşüncelerini açıklayabilirler ve dava sonunda verilen hükümden tatmin olmazlar ise, bu hükmü temyiz edebilirler.
Müdahale talebi Mahkeme tarafından kabul edilmediği takdirde, bu karara karşı hükümle birlikte istinaf/temyiz yoluna gidilmesi gerekir. Deprem sonucu ölüm meydana gelmişse kasten insan öldürme suçu işlenmiş olacaktır. Uygulamada deprem sonucu ölümlerde genellikle kasten değil, basit ya da bilinçli taksirle insan öldürme suçu gündeme gelmektedir. Basit taksirde kişinin öngörmesi gereken bir netice bakımından gerekli dikkat ve özeni göstermemesi; bilinçli taksirde öngördüğü neticenin yetenek, şans gibi çeşitli gerekçelerle gerçekleşmeyeceğini umması, bu anlamda neticeyi kabullenmemesi söz konusudur. Olası kastta ise öngörülen netice “olursa olsun” düşüncesiyle kabullenilmektedir.
Örnek olarak Kahramanmaraş Depremleri öncesi deprem bölgesi olan Kahramanmaraş ve üzerinde bulunduğu fay hattında yakın zamanda büyük bir depremin beklendiği idari makamlarca ve kamuoyunca bilinmektedir. Bu hususun uzun zamandır il afet riski azaltma planı raporları ve bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğu (örnek olarak bkz. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 02.03.2021 tarihli raporu; Kahramanmaraş Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün 2020 yılı Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı) dikkate alındığında depremin gerçekleşeceğinin öngörüldüğü kabul edilmelidir. Böyle bir yerde bu tür yapıları inşa eden, inşa edilmesine seyirci kalan veyahut bu hususu denetlemeyen kişilerin böyle bir depremi öngördüğü ve ölüm neticesini “olursa olsun” diyerek kabullendiği açıktır.
Bu nedenle bu kişiler olası kastla insan öldürme suçundan ceza almalıdırlar. Bu suçlarda olası kastın varlığını kabul etmek modern ceza hukukunun bir gereğidir. Karşılaştırmalı hukukta bu yönde birçok örnek vardır. Hukukumuzda ise konuya ilişkin olarak Yargıtay 12 Ceza Dairesi’nin 01.03.2013 tarih, 2012/11165-2013/4980 sayılı ve 06.04.2017 tarih 2017/172-2017/2866 sayılı kararlarından yararlanılabilecektir. Adli sürecin başlaması için ölenin eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları, kolluğa veya suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığına suçun soruşturulması için dilekçe vermelidirler.
Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir. Yine ölenin yakınları değil üçüncü kişiler de suç duyurusunda bulunabilecektir. Dilekçenin doğrudan Cumhuriyet Savcılığına verilmesi önerilmektedir. Bu suçlarda belirli bir şikâyet süresi olmayıp Yargıtay kararlarına göre zamanaşımı süresi depremin meydana geldiği günden itibaren hesap edilecektir. Bununla birlikte suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar vardır.
Zira; savcılıkça re’sen yürütülen soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verilmesi durumunda, yukarıda ifade edildiği üzere suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi veren tarafın bu karara karşı itiraz hakkı olacaktır. Bu durumda ilgili sulh ceza hâkimliğine itiraz edilebilecektir.
İtiraz süresi de takipsizlik kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş (15) gündür. Şikâyet dilekçesi vermiş olsun veya olmasın, dava açıldıktan sonra suçtan zarar gören, davaya müdahale hakkına sahip olup, bu hakkını davaya bakmakta olan mahkemeye vereceği bir dilekçe ile kullanır. Müdahale isteğinin mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine, suçtan zarar gören kişi veya kişiler davada taraf olma ehliyetini kazanırlar.
Yani delil ileri sürebilirler, taleplerde bulunabilirler, dava ile ilgili düşüncelerini açıklayabilirler ve dava sonunda bir üst mahkemeye başvurabilir, kararı istinaf ya da temyiz edebilirler.
- Yaralanma meydana gelmişse; yaralanan kişi suçun işlendiği tarihten itibaren altı (6) ay içinde şikâyet dilekçesini suçun işlendiği yer ya da güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeye gitmesi hâlinde suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere geçici olarak bulunduğu il/ilçe Başsavcılığa şikâyet dilekçesini vermesi gerekir. Altı aylık şikâyet süresinin hak düşürücü süre olması sebebiyle, şikâyetçilerin bu zamanı kaçırmamaları önemlidir.
Devam eden tedaviler ya da yaşanan şok sebebiyle söz konusu süreleri kaçırsalar dahi suçun, bilinçli taksirle işlendiğini belirterek şikâyet etme hakkını da kullanabilirler. Şikâyet dilekçesi ile müdahale konusunda yukarıda ölüm ile ilgili olarak söylenenler burada da geçerlidir. Ayrıca ölümle sonuçlanan hâllere ilişkin söylediğimiz hususlar yaralanma için de geçerlidir. Burada kasten insan yaralama suçu oluşacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, bazı hâllerde suçun şikâyete bağlı olabileceğidir. Yani ceza soruşturmasının başlaması için yaralananın şikâyetinin gerekmesidir.
Bu süre depremin meydana gelmesinden itibaren altı (6) aydır. Bu altı ayın geçmesi hâlinde insan yaralama suçundan dolayı adli sürecin başlaması kural olarak mümkün değildir. Yaralanan kişi dilekçeyi bizzat kendi ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla vermelidir. Bu hâllerin başında hafif yaralanmalar diğer bir ifade ile yaralamanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması gelmektedir. Diğer hâl ise ileri sürülenin aksine Savcılık tarafından suçun kasten değil taksirle işlendiği kanaatine varılmasıdır.
Bilinçli taksirle işlenen yaralama suçu kural olarak şikâyete bağlı değilken, basit taksirle işlenen yaralama suçu şikâyete bağlıdır. Kısacası yaralanma hâlinde Savcının suç nitelendirmesine bağlı olarak hak kaybına uğramamak için yaralanan kişinin depremden sonra altı ay içerisinde suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Savcılığına şikâyet dilekçesi vermesi gerekmektedir. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir.
- Ölüm ve yaralanma meydana gelmemişse; bu durumda mala zarar verme, kamu güvenliğinin kasten tehlikeye sokulması, imar kirliliğine neden olma, Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelebilecektir. Mala zarar verme hariç bu suçlar re’sen savcılık tarafından soruşturulması gereken suçlardır.
Mağdurun bizzat ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla o yer Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu dilekçesi vermesi gerekmektedir. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, dilekçe deprem olan il Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıklarına da verilebilir. Bu süre mala zarar verme bakımından altı (6) aydır. Depremzedeler için hukuk rehberini b konuda inceleyebilirsiniz:
https://d.barobirlik.org.tr/2023/DepremzedelerIcinHukukRehberi/14/
EV SAHİBİNİN SORUMLULUĞU
Deprem sebebiyle ağır hasar alan ya da yıkılan yapılardan ev sahibinin kiracıya karşı sorumluluğu var mıdır? Deprem sebebiyle ev sahibinin sorumluluğu 06.02.2023 tarihli depremlerden sonra en çok konuşulan konulardan biri olmuştur.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 301. maddesinde; “Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere kiraya veren yani taşınmazın sahibi, taşınmazı sözleşme süresi boyunca sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda bulundurmak zorundadır. Dolayısıyla buradan da anlaşılacağı üzere deprem sebebiyle ağır hasar alan ya da yıkılan taşınmaz ile alakalı olarak ev sahibinin sorumluluğu gündeme gelmektedir.
Kiraya verdiği evin; mevzuata, plan ve projeye uygun olarak yapılmadığını veya daha sonradan riskli hale geldiğini bilen ve bunu bilerek kiraya veren taşınmaz sahibi, kiracıya karşı depremden dolayı hasar alan ya da yıkılan taşınmazı ile alakalı maddi hem de manevi olarak sorumlu olup kiracının uğramış olduğu maddi ve manevi zararları tazmin etme borcu vardır.
Burada göz önünde bulundurulması gereken önemli bir husus da eğer kiracı tarafından ev sahibinin sorumluluğuna gidilecek ise başka bir tabir ile ev sahibe karşı maddi ve manevi tazminat talebi olacak ise sulh hukuk mahkemesinden delil tespiti istemelidir.
Normal şartlarda idareler tarafından, ağır hasar alan ya yıkılan taşınmazlar bakımından idareler tarafından hasar tespiti yapılmaktadır. Fakat idari süreçte gecikmeler yaşanabileceği için erken safhada delil tespiti istenmesinde fayda bulunmaktadır.
Ev sahibinin sorumluluğu ile alakalı olarak depremden dolayı ağır hasar alan ya da yıkılan yapılarda önceden var olan bir kusur tespit edilmemiş ise ya da ve yapının mevzuata uygun şekilde yapıldığı ispatlanabilmiş ise ev sahibinin sorumluluğu kapsamında yapıyı kiraya veren kişi sorumluluktan kurtulabilir.
Deprem sebebiyle taşınmaz ağır hasar almış ya da yıkılmışsa kiracının, kira bedelini ödeme sorumluluğu da ortadan kalkar sadece depremden önceki kullanımlar için kira ödemek zorundadır.
Depremden sonra taşınmaz hiç zarar görmemiş ise ve taşınmaz ile alakalı hasarsız raporu da mevcut ise taşınmaz sahibi ile kiracının sözleşme ilişkisi devam eder. Ancak deprem dolayısıyla kiracının psikolojisi bozulmuş ve buna ilişkin travmalar yaşadığından dolayı o taşınmazda ikamet etmek istemiyor ise; 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 331. Maddesinde düzenlenen olağanüstü fesih yoluna başvurabilir.
Söz konusu madde; “Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir” şeklinde olup kiracılar deprem sebebiyle kira ilişkisinin kendisi için çekilmez bir hal aldığı gerekçesiyle kira sözleşmesini feshedebilir.
Kiracı, olağanüstü fesih yöntemine başvuracak ise 3 aylık fesih bildirim süresine uymak zorundadır. Fesih bildiriminin yazılı yapılması gerekmektedir.
DEPREM TAZMİNAT DAVALARINDA İMAR AVUKATI DESTEĞİ
Deprem tazminat davaları yukarıda da açıklandığı üzere bir çok alacak kalemi ve bir çok dikkat edilmesi gereken husus içermektedir. İdari başvurulardan davaların açılmasına ve bilirkişi raporlarından tazminat alınmasına kadar onlarca davaya bakmış bu konuda uzman kadrosu bulunan ofisimizden destek alabilirsiniz. Akademik Hukuk ve Danışmanlık olarak, herkesin online hukuki destek alabilmesi için danışmanlık hizmeti sunmaktayız. Danışmanlık almak için İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden Ankara imar avukatı ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.