Boşanma HukukuVelayetin Kaldırılması ve Kayyım Atanması

Velayetin kaldırılması, çocuğun üstün yararı gözetilerek velisinin değiştirilmesi için dava açılarak mahkeme kanalıyla gerçekleştirilen bir hukuki süreçtir. Bu yazıda velayetin kaldırılması ve kayyım atanması anlatılmaktadır. Boşanmada velayet başlıklı makalemizde velayet sürecinin ayrıntıları anlaşılmış olup detaylı bilgi için tıklayınız.

Velayet Nedir?

Velayet Nedir?

Velayet en basit anlatımıyla bir çocuğun erginliğe ulaşana kadar anne ve babasının gözetimi altında yetiştirilmesidir. Velayet çocukların üstün yararını koruyan hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak da ifade edilebilir. Evlilik süresi içerisinde baba ve anne çocuğun velayetini birlikte kullanırlar.

Velayetin Kaldırılması Davaları

Velayetin Kaldırılması Davaları

Velayetin kaldırılması ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Velayetin kaldırılmasını isteyen taraf sunacağı sebepleri ispat etmekle yükümlüdür. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince velayet bazı durumlarda kaldırılabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 348.Maddesinde yer alan “Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:

  1. (Değişik: 1/7/2005-5378/38 md.) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
  1. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.

Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.” maddesi gereğince gerekli şartlar gerçekleşince velayet kaldırılabilir.

Madde incelendiğinde birinci fıkrası, velayetin belirli nedenlerle kaldırılabilmesinin temel şartını tanımlar. Buna göre, velayetin görevinin sonlandırılabilmesi için çocuğun korunması adına alınan diğer önlemlerin etkisiz olduğu veya başlangıçta yetersiz olduğu anlaşılmalıdır. Çocuğun üstün yararı gereği velayetin kaldırılması bazı durumlarda zorunluluk haline gelmektedir.

Maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi, anne veya babanın velayet görevini yeterince yerine getirememesini bazı nedenlere bağlar. Bu nedenler anne veya baba deneyimsizliği, hastalık, özürlülük, yer değiştirme ve benzeri nedenlerle ortaya çıkabilir. Belirtilen nedenler sınırlı değildir; ortak özellikleri, velayet görevini sürekli olarak yerine getirememe sorunlarını içermesidir.

Maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi de anne ve babanın velayet görevini yerine getirmemesinin nedenlerine devam eder. Çocuğa karşı yükümlülüklerin ağır şekilde yerine getirilmediğinden ve çocuğa yeterince ilgi gösterilmediğinden bahseder.

Maddenin ikinci fıkrasında ise velayetin hem anneden hem babadan kaldırıldığında velayet için kayyım atanacağında bahseder. Bu kararın hem mevcut çocukları hem de bundan sonra doğacak çocukları kapsadığı belirtilir.

Velayetin görevinin sonlandırılabilmesi için velayet görevinin ciddi şekilde kötüye kullanılması veya aşırı derecede ihmal edilmesi gerekmektedir. Bu, velayetin değiştirilmesinden farklıdır çünkü velayetin değiştirilmesi için yeni bir olayın ve bu olayın velayet görevini etkilediğinin görülmesi gerekir.

Velayet Hem Anneden Hem Babadan Kaldırılabilir Mi?

Velayet Hem Anneden Hem Babadan Kaldırılabilir Mi?

Velayet hem anneden hem babadan velayet görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çocuğun üstün yararı gözetilerek kaldırılabilir. Bu durumda hâkim çocuğa bir kayyım atar.

Velayetin Kaldırılması Durumunda Anne ve Babanın Yükümlülükleri Kalkar Mı?

Velayetin Kaldırılması Durumunda Anne ve Babanın Yükümlülükleri Kalkar Mı?

Velayetin kaldırılıp çocuğa bir kayyım atanması durumunda dahi anne ve babanın çocuğa karşı sorumlulukları devam eder. Çocuğun bakım ve eğitim giderlerini anne ve baba karşılamak zorundadır. Anne ve babanın çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılayacak maddi durumu yoksa bu giderler devlet tarafından karşılanır. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 350. Maddesinde “Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.” ibaresi yer almaktadır.

Velayetin Kaldırılması Davalarında Görevli Mahkeme Hangi Mahkemedir?

Velayetin Kaldırılması Davalarında Görevli Mahkeme Hangi Mahkemedir?

Velayetin kaldırılması davalarında görevli mahkeme Aile mahkemeleridir.

Velayetin kaldırılması Davası Nerede Açılır?

Velayetin kaldırılması Davası Nerede Açılır?

Velayetin kaldırılması davasında yetki genel yetki kuralları çerçevesinde belirlenir. Dava davalının dava açıldığı zamanki yerleşim yeri Aile mahkemesinde açılır.

Velayetin Kaldırılması Davalarında Hangi Yargılama Usulü Uygulanır?

Velayetin Kaldırılması Davalarında Hangi Yargılama Usulü Uygulanır?

Velayetin kaldırılması davası basit yargılama usulüne tabi davadır. Basit yargılama usulünde taraflar yalnızca birer dilekçe sunulabilir. Dava ve cevap dilekçesi sunulduktan sonra kural olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı başlamaktadır. Bu sebeple hem dava dilekçesi hem de cevap dilekçesi titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Velayetin kaldırılması davası konusunda alanında uzman bir avukattan yardım alınması faydalı olacaktır.

Velayetin Kaldırılması Davası Sonuçları Nelerdir?

Velayetin Kaldırılması Davası Sonuçları Nelerdir?

Velayetin kaldırılmasına ilişkin davalar çocuğun güvenliğini doğrudan ilgilendiren davalardır. Bu kadar önemli bir davada, velayet hakkına sahip anne ya da babanın, kural olarak temsil olunanın menfaatine hareket ettiği kabul edilse dahi, her zaman çocuğun üstün yararına davranmayacağı, herhangi bir sebeple çocuk aleyhine hareket ederek onun zararına bir durum yaratma ihtimali olduğu da kaçınılmazdır. Olağandır ki, bu tür davalarda davanın açılış amacı da diğer tarafın çocuğun menfaatine aykırı davrandığı iddiasıdır. O hâlde çocuk ile yasal temsilcisi arasında bir menfaat çatışmasının olduğu kabul edilerek Türk Medeni Kanunu’nun 426. Maddesinin ikinci fıkrası “Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,” gereğince küçüğe bir temsil kayyımı atanması gerekmektedir.

Velayetin yukarıda sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda kaldırılmasının birtakım sonuçları da ortaya çıkmaktadır. Velayeti kendisinden alınan annenin ve babanın velayeti kaldırılan çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Yine velayetin anne ve babadan kaldırılması durumunda çocuğa bir kayyım atanır. Bununla birlikte velayetin kaldırılmasına karar verilmesi hâlinde çocuğun üstün yararını ve güvenliğinin tehdit eder mahiyette bir durum yok ise anne ve baba ile kişisel ilişki kurulmasına da karar verilir.

Velayetin Kaldırılması Davası ile İlgili Uluslararası Sözleşme Maddeleri

Velayetin Kaldırılması Davası ile İlgili Uluslararası Sözleşme Maddeleri

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesinde, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşlarının, mahkemelerin, idari makamların veya yasama organlarının yaptığı ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun üstün yararının temel düşünce olduğu; taraf devletlerin çocuğun anne ve babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstleneceği ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alacağı ve taraf devletlerin, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların hizmet ve faaliyetlerinin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt edeceğinin belirtilmiştir.

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 1. maddesinde, sözleşmenin 18 yaşına ulaşmamış çocuklara uygulanacağı; sözleşmenin amacının çocukların üstün yararları için haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmak olduğu;

sözleşmenin amaçları açısından bir adli merci önündeki çocukları ilgilendiren davaların, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsî ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalar olduğu; her devletin, imza sırasında veya onay, kabul, uygun bulma ve katılma belgesinin tevdii sırasında, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yönelik bir beyanla, bir adli merci önünde bu sözleşmenin uygulanacağı en az üç çeşit aile uyuşmazlığını belirlemesi gerektiği;

tarafların her birinin, ek bir beyanla sözleşmenin uygulanacağı ilave aile uyuşmazlıklarını belirtebileceği veya 5. madde, 9. maddenin ikinci paragrafı, 10. maddenin ikinci paragrafı ve 11. madde ile ilgili bilgi verebileceği; Sözleşmenin tarafların çocuk haklarının geliştirilmesi ve kullanılmasında daha elverişli kurallar uygulamalarını engellemeyeceği belirtilmiştir.

Aynı Sözleşmenin 3. maddesinde, yeterli algılama yetisine sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğa, bir adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği hakların verildiği, bu hakların ilgili tüm bilgileri almak, kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek ve görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek olduğu belirtilmiştir.

Yine Sözleşmenin 6. maddesinde, bir çocuğu ilgilendiren davalarda adli merciin, bir karar almadan önce çocuğun üstün yararına uygun karar almak için yeterli bilgiye sahip olup olmadığını kontrol etmesi ve gerektiğinde özellikle velayet sorumluluğunu elinde bulunduranlardan ek bilgi sağlaması, çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, çocuğun gerekli bütün bilgiyi edindiğinden emin olması, çocuğun üstün yararına açıkça ters düşmediği takdirde gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışması, çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmesi ve çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermesinin gerektiği belirtilmiştir.

Sözleşmenin 9. maddesinde, bir çocuğu ilgilendiren davalarda iç hukuk gereğince çocukla olan çıkar çatışması sonucunda velayet sorumluluğuna sahip kişilerin çocuğu temsil etme yetkisinden men edildiklerinde, mahkemenin bu davalarda çocuk için bir özel temsilci atama yetkisinin bulunduğu; tarafların, bir çocuğu ilgilendiren davalarda adlî merciin çocuğu temsil etmek için başka bir temsilciyi, gerekli olduğu takdirde bir avukatı tayin etmek yetkisine sahip olduğunu sağlama olanağını göz önünde bulunduracakları belirtilmiştir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun “Temel İlkeler” başlıklı 4. maddesinin (b) bendinde bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla çocuğun üstün yarar ve esenliğinin gözetilmesi ilkesinin esas alınacağı belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesinde, taraf devletlerin, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanıyacakları; bu amaçla çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatının, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa özellikle sağlanacağı, açıkça ifade edilmiştir.

Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesinin gerektiği unutulmamalıdır. Anne ve babanın yararı, tarafların boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Çocuğun üstün yararının anne ve baba karşısında etkilenmesi durumunda ise çocuğun üstün yararını koruyacak ve menfaat çatışmasını engelleyecek düzenlemeler devreye girecektir.

Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanması

Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanması

Velayet kavramı esas olarak anne ve baba ile ilgilidir. Velayetin sonlandırılması veya değiştirilmesi şartları oluşmadıkça anne ve babanın velayet haklarına müdahale olunamaz

Türk Medeni Kanunu’nun 335.Maddesinde “Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.” ibaresi yer almaktadır.

Buna ek olarak, ayrılık ve boşanma durumlarında velayetin düzenlenmesi, çocuğun gelecekteki faydalarını koruma amacını taşır. Başka bir deyişle, velayetin düzenlenmesinde öncelikli olan çocuğun üstün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olmalıdır.

Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade “çocuğun üstün yararı” dikkate alınması zorunludur.

Velayet hem anneden hem babadan velayet görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çocuğun üstün yararı gözetilerek hem anneden hem kaldırılabilir. Bu durumda Hâkim çocuğa bir kayyım atar.

Türk Medeni Kanunu’nun “Velayetin Kapsamı” başlıklı 339. Maddesinin birinci Fıkrasındaki; “Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar…” şeklindeki yasal düzenleme ile, Türk Medeni Kanunu’nun “çocuğun fiil ehliyeti” başlıklı 343. maddenin birinci fıkrasındaki; “Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir…” yönündeki hüküm ile “Koruma Önlemleri” başlıklı 346. Maddesindeki “Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.” şeklindeki hüküm de çocuğun üstün yararına ilişkin temel noktaları içermektedir.

Nitekim Yargıtay kararları incelendiğinde gerekli şartlar oluştuğunda velayetin kaldırılması davasında çocuğa kayyım atanması gerektiği görülecektir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.03.2019 tarihli 2019/452 E.,2019/2833 K. “Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, babaanne tarafından açılan velayetin kaldırılmasına ilişkindir. Velayetin kaldırılmasına ilişkin dava ilgisi olan her kişi tarafından açılabilir. Velayetin kaldırılması davasında davalı anne-baba ve küçük çocuk arasında menfaat çatışması vardır. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 4. ve 9. maddeleri ve Türk Medeni Kanunu’nun 426/2. maddesi gereğince çocuğu bu davada temsil etmek üzere temsil kayyımı atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, açılan davanın sonucunun beklenilmesi, çocuğu temsilen kayyımın davaya katılımının sağlanarak, gösterdiği takdirde tarafların ve kayyımın delillerinin toplanılıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Kararı da velayetin kaldırılması davasında kayyım atanmasına ilişkindir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.05.2017 tarihli 2017/1280 E.,2017/5315 K. “Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı büyükbaba; velayet sahibi annenin eşinin ölümüne sebep olduğunu çocuğa sert tavırlarının olduğunu iddia ederek, “dava konusu küçük …’ın velayetinin kaldırılması, vasi olarak kendisinin atanmasına kabul edilmezse çocukla aralarında kişisel ilişki tesisini” talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.

“Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesine” göre, çocukları ilgilendiren davalarda, iç hukuk gereğince, çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışması söz konusu olması halinde çocukların, adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda bir temsilci atanmasını ön sorun görmektedir (Söz m.4).

Çocuklar ile velayet sorumluluğuna sahip olan anne arasında çıkar çatışmasının bulunduğu nazara alınarak çocukları davada temsil etmek üzere kayyım atanması için (TMK m. 426/2) yetkili vesayet makamına ihbarda bulunulması, atanacak kayyımın duruşmaya çağrılması, göstermeleri halinde tarafların ve kayyımın delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” kararından da anlaşılacağı üzere velayet sahibi annenin velayet yükümlülüğünü yerine getirmediği çocuğa çok sert tavırları olduğu gerekçesiyle velayetin kaldırılması ve kayyım olarak çocuğun büyükbabasının atanması talep edilmiştir.

Kayyım Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesinin ikinci fıkrasında da düzenlendiği üzere “Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.” sadece belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için görevlendirilen kişidir. Kayyım olarak atanan kişi, bunun dışındaki işleri yapamayacağı gibi, temsil konusu olan belli olayın dışında kendisine atanmış olduğu kişinin genel temsil yetkisine sahip yasal temsilcisi durumunda da değildir.

SIKÇA SORULAN SORULAR

  1. Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanabilir Mi?

Evet atanabilir. Velayet hem anneden hem babadan velayet görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çocuğun üstün yararı gözetilerek hem anneden hem babadan kaldırılabilir. Bu durumda hâkim çocuğa bir kayyım atar.

  1. Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyımı Hangi Mahkeme Atar?

Çocuklara kayyım atanmasıyla ilgili görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir.

  1. Büyükanne/Büyükbaba Olarak Çocuğa Kayyım Olarak Atanabilir Miyim?

Evet atanabilirsiniz. Gerekli şartları sağladığınızı ve bu konuda isteğinizi mahkemeye sunup hâkimin de uygun görmesi halinde kayyım olarak atanabilirsiniz.

  1. Avukat Tutmak Zorunda Mıyım?

Hayır. Sadece velayetin kaldırılması davasında çocuğa kayyım atanması davaları için değil hiçbir mahkemede avukat tutmak zorunda değilsiniz. Ancak velayet ve kayyım gibi hassas konularda hata yapmamak, sürecin hızlı ve profesyonel şekilde yürütülmesi için alanında uzman bir avukattan yardım almanız faydalı olacaktır.

  1. Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanması Dava Ücreti Ne Kadar?

Velayetin kaldırılması davasında çocuğa kayyım atanması davası harcı maktu harç ve ücrete tabidir. Avukata vekaletname verilmesi durumunda avukat ile özel anlaşma sağlanır ve avukatlık ücreti belirlenir.

Velayetin Kaldırılması Davalarında Çocuğa Kayyım Atanması Dilekçe Örneği

..…..SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE

DAVACI: …………………. (TC……………….. )

ADRES

VEKİLİ:

DAVALI: …………………. (TC………………. )

ADRES

KAYYIM ADAYI:

KAYYIM TAYİNİ TALEP EDİLEN KÜÇÜK:

DAVA KONUSU:  Kayyım Atanması Talebimizden İbarettir.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil ile eşi …. Aile Mahkemesi ….. numaralı dosyası ile ….tarihinde anlaşmalı olarak  boşanmışlardır. Anlaşmalı boşanma protokolüne göre müşterek çocuk …..’in velayeti anne …….. verilmiştir.

…… tarihinde baba …..Aile Mahkemesi  ……sayılı dosya ile davacı olarak ‘’Velayetin Kaldırılması’…..davası açmıştır.

Buna istinaden …..Aile Mahkemesi …….sayılı davanın …… celsesinin …… Bendinde ara karar olarak ‘’velayeti kendinde bulunan davalı anneye, çocuğa kayyım tayin edilmesi ve kararını sunması için 1 celselik yetki ve süre verilmesine ‘’denmiş olup iş bu nedenle dava açma zorunluluğu hasıl olmuştur.

HUKUKSAL NEDENLER:

DELİLLER:

NETİCE-İ TALEP:

Açıklamış olduğumuz nedenlerle Müvekkil ….’in annesi …..’nin, ……’ kayyım olarak atanmasını talep eder gereğini Sayın Mahkemeden arz ederiz. …/…./2023

Davacı Vekili

Av. …….

İmza

___________________

Kaynak:

https://www.mevzuat.gov.tr/

https://karararama.yargitay.gov.tr/