Velayetin kaldırılması, çocuğun üstün yararı gözetilerek velisinin değiştirilmesi için dava açılarak mahkeme kanalıyla gerçekleştirilen bir hukuki süreçtir. Boşanmada velayet başlıklı makalemizde velayet sürecinin ayrıntıları anlaşılmış olup detaylı bilgi için tıklayınız.
İçindekiler
- Velayet Nedir?
- Velayetin Kaldırılması Davaları
- Velayet Hem Anneden Hem Babadan Kaldırılabilir Mi?
- Velayetin Kaldırılması Durumunda Anne ve Babanın Yükümlülükleri Kalkar Mı?
- Velayetin Kaldırılması Davalarında Görevli Mahkeme Hangi Mahkemedir?
- Velayetin kaldırılması Davası Nerede Açılır?
- Velayetin Kaldırılması Davalarında Hangi Yargılama Usulü Uygulanır?
- Velayetin Kaldırılması Davası Sonuçları Nelerdir?
- Velayetin Kaldırılması ve Vasi Tayini
- Velayetin Kaldırılması Davası ile İlgili Uluslararası Sözleşme Maddeleri
- Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanması
Velayet Nedir?
Velayet en basit anlatımıyla bir çocuğun erginliğe ulaşana kadar anne ve babasının gözetimi altında yetiştirilmesidir. Velayet çocukların üstün yararını koruyan hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak da ifade edilebilir. Evlilik süresi içerisinde baba ve anne çocuğun velayetini birlikte kullanırlar.
Velayet, anne ve babanın, reşit olmayan çocuklarının bakımını, eğitimini, sağlığını ve genel refahını sağlama yetki ve sorumluluğudur. Velayet, çocukların hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarının karşılanması, onların korunması ve geleceğe hazırlanması amacıyla ebeveynlere verilen bir haktır. Velayet hakkı, çocukların yasal temsilcisi olma, onların adlarına hukuki işlemler yapma ve çocukların yaşamlarına ilişkin önemli kararları alma yetkisini içerir.
Velayet hakkı, evlilik devam ederken anne ve baba tarafından ortak olarak kullanılır. Ancak boşanma veya ayrılık durumlarında velayet hakkı, genellikle çocukların menfaatleri doğrultusunda bir ebeveyne verilir. Çocukların bakımını üstlenen ebeveyn, velayet sahibi olarak çocuğun eğitim, sağlık, barınma gibi temel gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür.
Velayetin Kaldırılması Davaları
Velayetin kaldırılması ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Velayetin kaldırılmasını isteyen taraf sunacağı sebepleri ispat etmekle yükümlüdür. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince velayetin kaldırılması ve vasi tayini bazı durumlarda gerçekleşebilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 348.Maddesinde yer alan “Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:
- (Değişik: 1/7/2005-5378/38 md.) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
- Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.
Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.” maddesi gereğince gerekli şartlar gerçekleşince velayetin kaldırılması ve vasi tayini gerçekleşebilir.
Madde incelendiğinde birinci fıkrası, velayetin belirli nedenlerle kaldırılabilmesinin temel şartını tanımlar. Buna göre, velayetin görevinin sonlandırılabilmesi için çocuğun korunması adına alınan diğer önlemlerin etkisiz olduğu veya başlangıçta yetersiz olduğu anlaşılmalıdır. Çocuğun üstün yararı gereği velayetin kaldırılması ve vasi tayini bazı durumlarda zorunluluk haline gelmektedir.
Maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi, anne veya babanın velayet görevini yeterince yerine getirememesini bazı nedenlere bağlar. Bu nedenler anne veya baba deneyimsizliği, hastalık, özürlülük, yer değiştirme ve benzeri nedenlerle ortaya çıkabilir. Belirtilen nedenler sınırlı değildir; ortak özellikleri, velayet görevini sürekli olarak yerine getirememe sorunlarını içermesidir.
Maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi de anne ve babanın velayet görevini yerine getirmemesinin nedenlerine devam eder. Çocuğa karşı yükümlülüklerin ağır şekilde yerine getirilmediğinden ve çocuğa yeterince ilgi gösterilmediğinden bahseder.
Maddenin ikinci fıkrasında ise velayetin hem anneden hem babadan kaldırıldığında velayet için kayyım atanacağında bahseder. Bu kararın hem mevcut çocukları hem de bundan sonra doğacak çocukları kapsadığı belirtilir.
Velayetin görevinin sonlandırılabilmesi için velayet görevinin ciddi şekilde kötüye kullanılması veya aşırı derecede ihmal edilmesi gerekmektedir. Bu, velayetin değiştirilmesinden farklıdır çünkü velayetin değiştirilmesi için yeni bir olayın ve bu olayın velayet görevini etkilediğinin görülmesi gerekir.
Velayet Hem Anneden Hem Babadan Kaldırılabilir Mi?
Evet, velayet hem anneden hem de babadan kaldırılabilir. Velayetin kaldırılması, ebeveynlerin çocuklarına karşı yükümlülüklerini ciddi şekilde ihmal etmeleri, çocuğun güvenliğini, sağlığını veya refahını tehlikeye atmaları durumunda mahkeme tarafından alınan bir karardır. Türk Medeni Kanunu’na göre, velayet hakkı hem anne hem de baba tarafından gerektiği gibi kullanılmadığında, çocuğun üstün yararını korumak amacıyla mahkeme, velayeti kaldırabilir.
Velayet hakkının hem anneden hem de babadan kaldırılması, aşağıdaki durumlarda gerçekleşebilir:
- Ebeveynlerin çocuğa karşı ağır ihmal veya kötü muamelede bulunmaları: Ebeveynlerin çocuklarına karşı fiziksel, psikolojik veya duygusal şiddet uygulaması ya da çocuğun bakımını ihmal etmeleri halinde velayet hakkı kaldırılabilir.
- Ebeveynlerin çocukla ilgilenemeyecek durumda olması: Anne ve babanın akıl sağlığı, uzun süreli hastalık, bağımlılık veya hapis gibi nedenlerle çocukla ilgilenememeleri durumunda mahkeme velayeti kaldırabilir.
- Ebeveynlerin çocuğun çıkarlarına aykırı davranışları: Çocuğun malvarlığına zarar verme, çocuğun eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamama gibi durumlar da velayetin kaldırılma sebepleri arasında yer alabilir.
Velayetin kaldırılması durumunda, çocuğun korunması için mahkeme, çocuğa bir vasi atanmasına karar verebilir veya çocuğu bir koruyucu aileye veya devlet korumasına verebilir.
Velayetin Kaldırılması Durumunda Anne ve Babanın Yükümlülükleri Kalkar Mı?
Velayetin kaldırılması durumunda, anne ve babanın velayet hakları sona erer, ancak bu durum ebeveynlerin çocuğa karşı olan bazı yükümlülüklerinin tamamen ortadan kalkması anlamına gelmez. Velayetin kaldırılması, ebeveynlerin çocuk üzerindeki hukuki yetkilerini ve sorumluluklarını sona erdirse de, çocuğun bakımına ve geçimine katkıda bulunma yükümlülüğü devam eder. Bu yükümlülükler özellikle nafaka ödeme şeklinde ortaya çıkar.
- Nafaka Ödeme Yükümlülüğü: Velayeti kaldırılan anne ve baba, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkıda bulunmak zorundadır. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ebeveynlerden birine veya her ikisine nafaka ödeme yükümlülüğü getirebilir.
- Kişisel İlişki Kurma Hakkı: Velayeti kaldırılan anne ve baba, çocuğa zarar verme riski taşımadığı sürece mahkemenin belirleyeceği ölçüde çocukla kişisel ilişki kurabilir. Bu, çocukla belirli sürelerde görüşme veya iletişim kurma hakkını kapsar. Ancak, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek bu hakkı sınırlayabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir.
- Mirasçılık Hakkı: Velayetin kaldırılması, anne ve babanın çocuğa karşı mirasçılık hakkını etkilemez. Ebeveynlerin, ölüm halinde çocukları üzerinde mirasçı olma hakları devam eder.
Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 350. Maddesinde “Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.” ibaresi yer almaktadır.
Velayetin Kaldırılması Davalarında Görevli Mahkeme Hangi Mahkemedir?
Bu davalarda görevli mahkeme, Aile Mahkemesi’dir. Aile Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakar. Velayetin kaldırılması, Türk Medeni Kanunu’na göre çocuğun korunması amacıyla alınan bir önlemdir ve bu konuda yetkili olan mahkeme, çocuğun ikamet ettiği yerde bulunan Aile Mahkemesi’dir.
Velayetin kaldırılması davaları, çocuğun güvenliği, sağlığı veya refahı tehlikeye girdiğinde, ebeveynlerin velayet haklarını kötüye kullandıkları veya sorumluluklarını yerine getiremedikleri durumlarda açılır. Mahkeme, bu davalarda çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir.
Velayetin kaldırılması Davası Nerede Açılır?
Çocuğun ikamet ettiği yerde bulunan Aile Mahkemesi’nde açılır. Eğer çocuğun bulunduğu yerde Aile Mahkemesi yoksa, bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davaya bakar.
Davayı çocuğun annesi, babası, vasisinin yanı sıra çocuğun korunmasına ilişkin hakları bulunan diğer ilgili kişiler de açabilir. Mahkeme, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak karar verir ve gerekiyorsa çocuğa vasi atanmasına hükmedebilir.
Velayetin Kaldırılması Davalarında Hangi Yargılama Usulü Uygulanır?
Velayetin kaldırılması davası basit yargılama usulüne tabi davadır. Basit yargılama usulünde taraflar yalnızca birer dilekçe sunulabilir. Dava ve cevap dilekçesi sunulduktan sonra kural olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı başlamaktadır. Bu sebeple hem dava dilekçesi hem de cevap dilekçesi titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Velayetin kaldırılması davası konusunda alanında uzman bir avukattan yardım alınması faydalı olacaktır.
Velayetin Kaldırılması Davası Sonuçları Nelerdir?
Velayetin kaldırılmasına ilişkin davalar çocuğun güvenliğini doğrudan ilgilendiren davalardır. Bu kadar önemli bir davada, velayet hakkına sahip anne ya da babanın, kural olarak temsil olunanın menfaatine hareket ettiği kabul edilse dahi, her zaman çocuğun üstün yararına davranmayacağı, herhangi bir sebeple çocuk aleyhine hareket ederek onun zararına bir durum yaratma ihtimali olduğu da kaçınılmazdır. Olağandır ki, bu tür davalarda davanın açılış amacı da diğer tarafın çocuğun menfaatine aykırı davrandığı iddiasıdır. O hâlde çocuk ile yasal temsilcisi arasında bir menfaat çatışmasının olduğu kabul edilerek Türk Medeni Kanunu’nun 426. Maddesinin ikinci fıkrası “Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,” gereğince küçüğe bir temsil kayyımı atanması gerekmektedir.
Velayetin yukarıda sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda kaldırılmasının birtakım sonuçları da ortaya çıkmaktadır. Velayeti kendisinden alınan annenin ve babanın velayeti kaldırılan çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Yine velayetin anne ve babadan kaldırılması durumunda çocuğa bir kayyım atanır. Bununla birlikte velayetin kaldırılmasına karar verilmesi hâlinde çocuğun üstün yararını ve güvenliğinin tehdit eder mahiyette bir durum yok ise anne ve baba ile kişisel ilişki kurulmasına da karar verilir.
Velayetin Kaldırılması ve Vasi Tayini
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, çocukların ya da kısıtlı bireylerin korunması amacıyla Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen önemli bir hukuki süreçtir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, ebeveynlerin çocuklarının bakımını ve gözetimini sağlamakta yetersiz kalmaları veya bu yükümlülüklerini kötüye kullanmaları durumunda başvurulan bir yöntemdir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, çocukların üstün yararını koruma amacı taşır ve çocuğun güvenliği, sağlığı veya eğitimi tehlikeye girdiğinde gündeme gelir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, sadece ebeveynlerin çocuklarına karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemeleri halinde değil, aynı zamanda kısıtlı bireyler için de uygulanabilir.
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, genellikle çocuğa zarar verecek davranışların ortaya çıkması, çocuğun güvenliğinin tehdit altında olması veya ebeveynlerin çocuklarına karşı şiddet uygulaması gibi durumlarda mahkemeler tarafından uygulanır. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, ebeveynlerin çocuklarına karşı olan velayet hakkının sona erdirilmesi anlamına gelir ve velayetin kaldırılması ve vasi tayini durumda çocuk için bir vasi atanır. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, çocuk için daha güvenli bir ortam sağlamak amacıyla yapılır ve bu süreçte çocuğun üstün yararı gözetilir.
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, ebeveynlerin ölmeleri, ortadan kaybolmaları veya velayet görevlerini yerine getirecek durumda olmamaları durumunda da gündeme gelir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, çocuğun bakımı, eğitimi ve maddi gereksinimlerinin karşılanmasını sağlar. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini kararı, genellikle çocuğun refahı için en iyi çözüm olduğunda verilir ve velayetin kaldırılması ve vasi tayininde vasi olarak atanacak kişi, çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede olmalıdır.
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini kararları, çocuğun bir koruma altına alınması veya devlet tarafından bir bakım kurumuna yerleştirilmesi gibi durumlarda da gündeme gelebilir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini işlemi, mahkeme kararı ile gerçekleştirilir ve çocuğun güvenliği için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla yapılır. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, aynı zamanda kısıtlı bireylerin korunması amacıyla da başvurulan bir yöntemdir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini kararlarında, çocuğun veya kısıtlı bireyin menfaati esas alınır ve bu süreçte mahkeme tarafından atanan vasi, bireyin tüm ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür.
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, çocuğun ya da kısıtlı bireyin haklarını koruma amacı taşıyan bir hukuki süreçtir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini sürecinde, ebeveynlerin ya da vasi adayının çocuğun veya kısıtlı bireyin bakımına, eğitimine ve güvenliğine katkı sağlayıp sağlayamayacağı değerlendirilir. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, toplumun en savunmasız bireylerini koruma amacı taşıdığından, mahkemeler bu kararı verirken titizlikle hareket eder. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini kararı, çocukların ya da kısıtlı bireylerin yaşamlarını daha iyi bir şekilde sürdürebilmelerini sağlar.
Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, özellikle aile içi şiddet veya istismar vakalarında sıkça başvurulan bir yoldur. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini, ebeveynlerin çocuklarına karşı görevlerini ihmal ettiklerinde ya da kötüye kullandıklarında çocuğun korunmasını sağlar. Velayetin kaldırılması ve vasi tayini süreci, çocuğun ya da kısıtlı bireyin sağlıklı bir ortamda büyümesi ve korunması amacıyla düzenlenmiştir.
Velayetin Kaldırılması Davası ile İlgili Uluslararası Sözleşme Maddeleri
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesinde, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşlarının, mahkemelerin, idari makamların veya yasama organlarının yaptığı ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun üstün yararının temel düşünce olduğu; taraf devletlerin çocuğun anne ve babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstleneceği ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alacağı ve taraf devletlerin, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların hizmet ve faaliyetlerinin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt edeceğinin belirtilmiştir.
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 1. maddesinde, sözleşmenin 18 yaşına ulaşmamış çocuklara uygulanacağı; sözleşmenin amacının çocukların üstün yararları için haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmak olduğu;
sözleşmenin amaçları açısından bir adli merci önündeki çocukları ilgilendiren davaların, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsî ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalar olduğu; her devletin, imza sırasında veya onay, kabul, uygun bulma ve katılma belgesinin tevdii sırasında, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yönelik bir beyanla, bir adli merci önünde bu sözleşmenin uygulanacağı en az üç çeşit aile uyuşmazlığını belirlemesi gerektiği;
tarafların her birinin, ek bir beyanla sözleşmenin uygulanacağı ilave aile uyuşmazlıklarını belirtebileceği veya 5. madde, 9. maddenin ikinci paragrafı, 10. maddenin ikinci paragrafı ve 11. madde ile ilgili bilgi verebileceği; Sözleşmenin tarafların çocuk haklarının geliştirilmesi ve kullanılmasında daha elverişli kurallar uygulamalarını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Aynı Sözleşmenin 3. maddesinde, yeterli algılama yetisine sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğa, bir adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği hakların verildiği, bu hakların ilgili tüm bilgileri almak, kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek ve görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek olduğu belirtilmiştir.
Yine Sözleşmenin 6. maddesinde, bir çocuğu ilgilendiren davalarda adli merciin, bir karar almadan önce çocuğun üstün yararına uygun karar almak için yeterli bilgiye sahip olup olmadığını kontrol etmesi ve gerektiğinde özellikle velayet sorumluluğunu elinde bulunduranlardan ek bilgi sağlaması, çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda, çocuğun gerekli bütün bilgiyi edindiğinden emin olması, çocuğun üstün yararına açıkça ters düşmediği takdirde gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışması, çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmesi ve çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermesinin gerektiği belirtilmiştir.
Sözleşmenin 9. maddesinde, bir çocuğu ilgilendiren davalarda iç hukuk gereğince çocukla olan çıkar çatışması sonucunda velayet sorumluluğuna sahip kişilerin çocuğu temsil etme yetkisinden men edildiklerinde, mahkemenin bu davalarda çocuk için bir özel temsilci atama yetkisinin bulunduğu; tarafların, bir çocuğu ilgilendiren davalarda adlî merciin çocuğu temsil etmek için başka bir temsilciyi, gerekli olduğu takdirde bir avukatı tayin etmek yetkisine sahip olduğunu sağlama olanağını göz önünde bulunduracakları belirtilmiştir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun “Temel İlkeler” başlıklı 4. maddesinin (b) bendinde bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla çocuğun üstün yarar ve esenliğinin gözetilmesi ilkesinin esas alınacağı belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesinde, taraf devletlerin, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanıyacakları; bu amaçla çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatının, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa özellikle sağlanacağı, açıkça ifade edilmiştir.
Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesinin gerektiği unutulmamalıdır. Anne ve babanın yararı, tarafların boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Çocuğun üstün yararının anne ve baba karşısında etkilenmesi durumunda ise çocuğun üstün yararını koruyacak ve menfaat çatışmasını engelleyecek düzenlemeler devreye girecektir.
Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanması
Çocuğa kayyım atanması, mahkeme tarafından çocuğun haklarını ve çıkarlarını korumak amacıyla bir kayyım atanması anlamına gelir. Çocuğa kayyım atanması, genellikle çocuğun menfaatlerinin korunması gereken özel durumlarda gündeme gelir. Örneğin, çocuğun malvarlığı üzerinde bir tasarruf yapılması gerektiğinde ya da ebeveynlerin çocuk adına karar veremeyecek durumda olduklarında çocuğa kayyım atanması yoluna başvurulur. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun haklarını savunmak ve olası zararların önüne geçmek amacıyla gerçekleştirilir.
Çocuğa kayyım atanması, çocuk adına hukuki işlem yapılması gereken hallerde de uygulanır. Örneğin, bir mirasın kabulü veya reddi gibi durumlarda, çocuğun haklarını korumak için çocuğa kayyım atanması gerekebilir. Çocuğa kayyım atanması, bu tür hukuki işlemlerde çocuğun menfaatlerinin en iyi şekilde korunmasını sağlar. Çocuğa kayyım atanması, ebeveynlerin yetersiz kaldığı veya çıkar çatışması yaşanan durumlarda çocuk adına karar verecek bir kişinin atanması anlamına gelir.
Çocuğa kayyım atanması sürecinde mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek kayyımın atanmasına karar verir. Çocuğa kayyım atanması, velayet altındaki çocuğun haklarının korunması gerektiği durumlarda devreye girer. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun malvarlığının yönetimi, yasal işlemler ve çeşitli hukuki süreçlerde çocuğun haklarının korunması amacıyla yapılır. Çocuğa kayyım atanması, özellikle çocukların yasal olarak temsil edilmeleri gerektiğinde önem kazanır.
Çocuğa kayyım atanması, aile içi anlaşmazlıklarda da gündeme gelebilir. Ebeveynler arasında çocuğun çıkarları konusunda uyuşmazlık olduğunda çocuğa kayyım atanması kararı verilebilir. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun menfaatlerinin her koşulda korunmasını sağlamayı hedefler. Çocuğa kayyım atanması, bu açıdan çocuğun hem maddi hem de manevi haklarını güvence altına almayı amaçlayan bir süreçtir. Çocuğa kayyım atanması, mahkeme tarafından belirlenen ve çocuğun haklarını koruma sorumluluğu verilen bir kişi ya da kurumun atanması anlamına gelir.
Çocuğa kayyım atanması, çocuğun malvarlığına yönelik hukuki işlemlerde büyük önem taşır. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun geleceğini etkileyecek kararlar alınırken bu kararların çocuğun lehine olmasını sağlar. Çocuğa kayyım atanması, aynı zamanda çocuğun miras, mülkiyet veya tazminat gibi haklarının korunması gerektiği durumlarda da devreye girer. Çocuğa kayyım atanması, bu işlemleri çocuk adına gerçekleştiren kayyımın yetkilendirilmesini sağlar.
Çocuğa kayyım atanması, hukuki süreçlerde çocuğun temsil edilmesi gerektiği her durumda uygulanabilir. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun çıkarlarının korunması gereken durumlarda etkili bir çözümdür. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun yararına hareket edecek bir temsilcinin atanması ile hukuki güvence sağlar. Çocuğa kayyım atanması, çocuğun yasal temsilinin ebeveynler tarafından gerçekleştirilemediği durumlarda hayati önem taşır.
Velayet kavramı esas olarak anne ve baba ile ilgilidir. Velayetin sonlandırılması veya değiştirilmesi şartları oluşmadıkça anne ve babanın velayet haklarına müdahale olunamaz
Türk Medeni Kanunu’nun 335.Maddesinde “Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.” ibaresi yer almaktadır.
Buna ek olarak, ayrılık ve boşanma durumlarında velayetin düzenlenmesi, çocuğun gelecekteki faydalarını koruma amacını taşır. Başka bir deyişle, velayetin düzenlenmesinde öncelikli olan çocuğun üstün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olmalıdır.
Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade “çocuğun üstün yararı” dikkate alınması zorunludur.
Velayet hem anneden hem babadan velayet görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çocuğun üstün yararı gözetilerek hem anneden hem kaldırılabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun “Velayetin Kapsamı” başlıklı 339. Maddesinin birinci Fıkrasındaki; “Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar…” şeklindeki yasal düzenleme ile, Türk Medeni Kanunu’nun “çocuğun fiil ehliyeti” başlıklı 343. maddenin birinci fıkrasındaki; “Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir…” yönündeki hüküm ile “Koruma Önlemleri” başlıklı 346. Maddesindeki “Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.” şeklindeki hüküm de çocuğun üstün yararına ilişkin temel noktaları içermektedir.
Nitekim Yargıtay kararları incelendiğinde gerekli şartlar oluştuğunda Velayetin kaldırılması ve vasi tayini gerektiği görülecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.03.2019 tarihli 2019/452 E.,2019/2833 K. “Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, babaanne tarafından açılan velayetin kaldırılmasına ilişkindir. Velayetin kaldırılmasına ilişkin dava ilgisi olan her kişi tarafından açılabilir. Velayetin kaldırılması davasında davalı anne-baba ve küçük çocuk arasında menfaat çatışması vardır. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 4. ve 9. maddeleri ve Türk Medeni Kanunu’nun 426/2. maddesi gereğince çocuğu bu davada temsil etmek üzere temsil kayyımı atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, açılan davanın sonucunun beklenilmesi, çocuğu temsilen kayyımın davaya katılımının sağlanarak, gösterdiği takdirde tarafların ve kayyımın delillerinin toplanılıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Kararı da velayetin kaldırılması davasında kayyım atanmasına ilişkindir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.05.2017 tarihli 2017/1280 E.,2017/5315 K. “Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı büyükbaba; velayet sahibi annenin eşinin ölümüne sebep olduğunu çocuğa sert tavırlarının olduğunu iddia ederek, “dava konusu küçük …’ın velayetinin kaldırılması, vasi olarak kendisinin atanmasına kabul edilmezse çocukla aralarında kişisel ilişki tesisini” talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.
“Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesine” göre, çocukları ilgilendiren davalarda, iç hukuk gereğince, çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışması söz konusu olması halinde çocukların, adli merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda bir temsilci atanmasını ön sorun görmektedir (Söz m.4).
Çocuklar ile velayet sorumluluğuna sahip olan anne arasında çıkar çatışmasının bulunduğu nazara alınarak çocukları davada temsil etmek üzere kayyım atanması için (TMK m. 426/2) yetkili vesayet makamına ihbarda bulunulması, atanacak kayyımın duruşmaya çağrılması, göstermeleri halinde tarafların ve kayyımın delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” kararından da anlaşılacağı üzere velayet sahibi annenin velayet yükümlülüğünü yerine getirmediği çocuğa çok sert tavırları olduğu gerekçesiyle velayetin kaldırılması ve kayyım olarak çocuğun büyükbabasının atanması talep edilmiştir.
Kayyım Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesinin ikinci fıkrasında da düzenlendiği üzere “Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.” sadece belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için görevlendirilen kişidir. Kayyım olarak atanan kişi, bunun dışındaki işleri yapamayacağı gibi, temsil konusu olan belli olayın dışında kendisine atanmış olduğu kişinin genel temsil yetkisine sahip yasal temsilcisi durumunda da değildir.
SIKÇA SORULAN SORULAR
- Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyım Atanabilir Mi?
Evet atanabilir. Velayet hem anneden hem babadan velayet görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çocuğun üstün yararı gözetilerek hem anneden hem babadan kaldırılabilir. Bu durumda hâkim çocuğa bir kayyım atar.
- Velayetin Kaldırılması Davasında Çocuğa Kayyımı Hangi Mahkeme Atar?
Çocuklara kayyım atanmasıyla ilgili görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir.
- Büyükanne/Büyükbaba Olarak Çocuğa Kayyım Olarak Atanabilir Miyim?
Evet atanabilirsiniz. Gerekli şartları sağladığınızı ve bu konuda isteğinizi mahkemeye sunup hâkimin de uygun görmesi halinde kayyım olarak atanabilirsiniz.
- Avukat Tutmak Zorunda Mıyım?
Hayır. Sadece velayetin kaldırılması ve vasi tayini davaları için değil hiçbir mahkemede avukat tutmak zorunda değilsiniz. Ancak velayet ve kayyım gibi hassas konularda hata yapmamak, sürecin hızlı ve profesyonel şekilde yürütülmesi için alanında uzman bir avukattan yardım almanız faydalı olacaktır.
- Velayetin Kaldırılması Davasında Dava Ücreti Ne Kadar?
Velayetin kaldırılması davasında davası harcı maktu harç ve ücrete tabidir. Avukata vekaletname verilmesi durumunda avukat ile özel anlaşma sağlanır ve avukatlık ücreti belirlenir.
Velayetin Kaldırılması Davalarında Çocuğa Kayyım Atanması Dilekçe Örneği
..…..SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE
DAVACI: …………………. (TC……………….. )
ADRES
VEKİLİ:
DAVALI: …………………. (TC………………. )
ADRES
KAYYIM ADAYI:
KAYYIM TAYİNİ TALEP EDİLEN KÜÇÜK:
DAVA KONUSU: Kayyım Atanması Talebimizden İbarettir.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil ile eşi …. Aile Mahkemesi ….. numaralı dosyası ile ….tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Anlaşmalı boşanma protokolüne göre müşterek çocuk …..’in velayeti anne …….. verilmiştir.
…… tarihinde baba …..Aile Mahkemesi ……sayılı dosya ile davacı olarak ‘’Velayetin Kaldırılması’…..davası açmıştır.
Buna istinaden …..Aile Mahkemesi …….sayılı davanın …… celsesinin …… Bendinde ara karar olarak ‘’velayeti kendinde bulunan davalı anneye, çocuğa kayyım tayin edilmesi ve kararını sunması için 1 celselik yetki ve süre verilmesine ‘’denmiş olup iş bu nedenle dava açma zorunluluğu hasıl olmuştur.
HUKUKSAL NEDENLER:
DELİLLER:
NETİCE-İ TALEP:
Açıklamış olduğumuz nedenlerle Müvekkil ….’in annesi …..’nin, ……’ kayyım olarak atanmasını talep eder gereğini Sayın Mahkemeden arz ederiz. …/…./2023
Davacı Vekili
Av. …….
İmza
___________________
Kaynak: