Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, akademik atama ve terfilerde bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin gerçeğe aykırı beyanda bulunmak olarak nitelendirilen bir etik ihlal türüdür.
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalinin bir kusur olarak görülmesinin sebebi bu suretle jüri üyeleri yanıltılarak akademik atama ve terfilerde haksız menfaat elde edilmesidir. Makalemizde yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali hakkında detaylı bilgilere yer verilecektir.
İçindekiler
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ NEDİR?
- DOÇENTLİK BAŞVURULARINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ
- DOÇENTLİK BAŞVURULARINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ NASIL GERÇEKLEŞEBİLİR?
- ADAYA MENFAAT SAĞLAMAYAN/SEHVEN GERÇEKLEŞEN EYLEMLER YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ OLARAK DEĞERLENDİRİLİR Mİ?
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNE KONU EYLEMİN SEHVEN GERÇEKLEŞTİĞİ NASIL TESPİT EDİLİR?
- ADAYIN DOSYASINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNİN BULUNDUĞU RE’SEN TESPİT EDİLİRSE ADAY ETİK İNCELEMEYE SEVK EDİLEBİLİR Mİ?
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNDE BULUNDUĞUNA KARAR VERİLEN ADAY BU KARARA ESAS YAYINLARINI BEYANNAMEDE TEKRAR KULLANABİLİR Mİ?
- TÜBİTAK AYEK KAPSAMINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNİN CEZASI NEDİR?
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ KARARINA İTİRAZ
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ KARARINA KARŞI İPTAL DAVASI AÇILMASI
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ ÖRNEK MAHKEME KARARLARI
- YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ İSNADINDA AKADEMİK HUKUK & DANIŞMANLIK DESTEĞİ
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ NEDİR?
Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi m.4/2-j hükmü ile Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi m.4/2-l hükmünde yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali; “Akademik atama ve yükseltmelerde bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak” şeklinde tanımlanmıştır.
DOÇENTLİK BAŞVURULARINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ
Doçentlik başvurusunda bulunan adaylar hakkında yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararı verilmesi Doçentlik Başvurusunun Reddi Nedenlerinden biridir.
Adayın doçentlik başvuru dosyasını incelemek üzere atanan jüri üyelerinden biri adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalinde bulunduğu yönünde iddiada bulunursa ya da herhangi bir kişi, aday hakkında Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’na ihbar dilekçesi vermek suretiyle adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalinde bulunduğunu iddia ederse adayın dosyası etiğe sevk edilir.
İleri sürülen yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali iddiası, ilgili ÜAK Etik Komisyonu tarafından değerlendirilir. İlgili ÜAK Etik Komisyonu öncelikle ileri sürülen iddiayı adaya bildirerek bu iddia hakkında savunma vermesini ister. Aday savunmasını sunduktan sonra ÜAK Etik Komisyonu gerek görürse uzman/bilirkişi görüşlerine başvurarak adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalini işleyip işlemediğini karara bağlar.
Adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalinde bulunduğuna karar verilirse doçentlik başvurusu iptal edilir ve bu karar, gerekli disiplin ve diğer idarî işlemlerin başlatılması amacıyla bilgi ve gereği için adayın bağlı olduğu kuruma bildirilir. Başvurusu yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali işlediği gerekçesiyle iptal edilen aday, müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden doçentliğe başvurabilir.
Aday hakkında ileri sürülen etik ihlal iddiasının doğru olmadığına karar verilmesi halinde ise iddia sahibi jüri üyesi üyelikten düşürülmek suretiyle adayın doçentlik değerlendirmesine devam edilir.
____________________________________________________________________________
____________________________________________________________________________
____________________________________________________________________________
____________________________________________________________________________
____________________________________________________________________________
DOÇENTLİK BAŞVURULARINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ NASIL GERÇEKLEŞEBİLİR?
Uygulamaya baktığımızda adayların doçentlik başvurusunu incelemek üzere atanan jüri üyelerinin dosyada yer alan her türlü beyan hatasını yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali olarak değerlendirebildiğini gözlemliyoruz.
Doçentlik başvurularında makalenin indeksinin yanlış belirtilmesi, indeksi doğru belirtilse dahi makalenin yanlış maddede puanlamaya dahil edilmesi, puanlamaya dahil edilmemesi gereken eserlerin beyannameye eklenmesi, yazar sıralamasının yanlış girilmesi, eser türünün yanlış belirtilmesi, doktora öncesine ait bir çalışmanın doktora sonrası olarak beyan edilmesi ya da doktora sonrasına ait bir çalışmanın doktora öncesi olarak beyan edilmesi, aynı kongrede sunulmuş birden fazla bildirinin puanlamaya dahil edilmesi, lisansüstü tezlerden üretilmiş eserlerin lisansüstü tezlerden üretilmemiş olarak beyan edilmesi yanlış veya yanıltıcı beyan iddiası ile en sık karşılaşılan durumlardandır.
ADAYA MENFAAT SAĞLAMAYAN/SEHVEN GERÇEKLEŞEN EYLEMLER YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ OLARAK DEĞERLENDİRİLİR Mİ?
Yukarıda örneklerini verdiğimiz durumlar doçentlik başvurusu sırasında adayların dikkatsizlik ve özensizliği neticesinde sehven meydana gelebilmektedir. Başvuru sırasında yaşanan gerginlik ve heyecan neticesinde örneğin uluslararası alan indekslerinde taranmakta olan bir makale, SCI-Expanded kapsamında taranmakta olan dergide yayınlanmış makale maddesine eklenmek suretiyle hata yapılmış olabilir. Böyle bir durumda aday hakkında değerlendirme yapan jüri üyesi adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalini işlediğini ileri sürdüğünde adayın bu eylemi bilerek ve isteyerek gerçekleştirip gerçekleştirmediği inceleme konusu yapılmalıdır.
Zira bilimsel etiğe aykırı davranışların kasten, sehven veya ihmal sonucu mu ortaya çıktığı çok önemlidir ve etik ihlaller ancak kasten işlenebilmektedir. Yönergede yer alan tanım kastı zorunlu kılmaktadır. Adaylar etik dışı bu fiili sehven, ihmalen veya kasten işlemesine göre farklı derecelerde tecziye edilmelidir.
Taksirle, ihmalen veya sehven gerçekleşen eylemlerden dolayı etik açıdan cezalandırılmak cezanın ölçülülük ilkesini aşmaktadır. Türk Ceza Kanunumuzda tarif edilen taksir; “…dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın, suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi, “öngörülmeyerek”, işlenmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. İhmal ve sehven gerçekleşen eylemlerin mahiyeti de açıktır. Hal böyle iken yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlaline konu eylemler kasten gerçekleşmemiş ise etik ceza vermek doğru olmayacaktır. Zira sehven gerçekleşen bu tür eylemler etik ihlal olarak değerlendirilecek nitelikte ve yoğunlukta değildir.
Aşağıda değineceğimiz üzere ÜAK Etik Komisyonları da yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali iddiası ile etiğe sevk edilen adaylar hakkında yaptığı incelemede iddiaya konu eylemin sehven gerçekleşmesi halinde etik ihlal olarak değerlendirilmeyeceği, dikkatsizlik ve özensizlik kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararlar vermektedir. Ancak aynı komisyonların benzer iddialarla etiğe sevk edilmiş adayların dosyalarında bir eylemi dikkatsizlik ve özensizlik kapsamında değerlendirirken çok benzer bir başka eylemin etik ihlal oluşturduğuna ilişkin çelişkili kararları da mevcuttur.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNE KONU EYLEMİN SEHVEN GERÇEKLEŞTİĞİ NASIL TESPİT EDİLİR?
Kast; yaptırım uygulanması gereken fiilin kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenilerek gerçekleştirilmesidir. Kastın ilk unsuru bilmedir. Bilme, kişinin yaptığı hareketi ve sonucunun ne olduğunu bilmesi gerektiğidir. Kastın ikinci unsuru ise isteme olup isteme, belli bir şeyin yapılmasının arzulanması olarak tanımlanmaktadır.
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlaline konu eylemin sehven mi yoksa kasten mi gerçekleştiğini tespit etmek için ise akademik atama ve yükselmelerde bu eylem ile haksız bir menfaat elde edilip edilmediğine bakılması gerekmektedir. Nitekim adayların bu eylemi bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiğinden bahsedebilmek için bu eylemden bir menfaat elde etme amacı olmalıdır. Aksi halde eylemin kasten gerçekleştiğini kabul etmek hayatın doğal akışına uygun olmayacaktır.
Doçentlik başvurularında yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali iddiasına konu eylem adayın asgari başvuru şartlarını sağlamasında etkili ise bu eylemin sehven gerçekleştiği düşünülmemektedir. Bir başka anlatımla; yanlış veya yanıltıcı beyan iddiasına konu olan çalışma hesaplama dışı tutulduğunda dahi aday asgari başvuru şartlarını sağlamaya devam etmekte ise bu çalışmayı bilerek ve isteyerek yanlış beyan ettiğinden bahsedilemeyecektir.
Adaya isnat edilen yanlış beyan etik ihlal iddiasına konu eylem, esasen adaya olağandışı bir menfaat sunmuyorsa ve bahse konu eserin asgari koşulların sağlanması noktasında adaya bir katkısı yok ise bu eylemin bilerek ve isteyerek değil sehven gerçekleştiği sonucuna varılabilir. Böyle bir durumda ise adayın etik ihlal işlediğinden bahisle doçentlik başvurusunun iptal edilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğinden bahsedilebilecektir.
ADAYIN DOSYASINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNİN BULUNDUĞU RE’SEN TESPİT EDİLİRSE ADAY ETİK İNCELEMEYE SEVK EDİLEBİLİR Mİ?
Adayların Doçentlik Komisyonu tarafından re’sen etik incelemeye sevk edilmesi son dönemlerde doçent adaylarının sıkça karşılaştığı bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin adayın doçentlik değerlendirme jürisi tarafından asgari başvuru şartlarını sağlamadığı yönünde iddiada bulunulması akabinde bu iddiayı inceleyip karara bağlamakla görevli olan Doçentlik Komisyonu, dosyayı incelerken adayın yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunduğunu tespit etmesi halinde asgari koşullar bakımından ileri sürülen iddiayı değerlendirmek yerine dosyayı ilgili etik komisyona sevk edebilmektedir.
Bu uygulama, dayanağını Doçentlik Yönetmeliği’nden almakla birlikte yalnızca yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali iddiası için uygulama alanı bulmaktadır. Şöyle ki; Doçentlik Yönetmeliği’nin “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık” başlıklı 7. maddesinin 8. fıkrasında şu düzenlemeye yer verilmiştir:
“Jüri üyelerince doçentlik değerlendirme başvurusuyla ilgili olarak adayın yanıltıcı bilgi veya belge sunduğunun ileri sürülmesi veya re’sen tespit edilmesi halinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar Üniversitelerarası Kurul, doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. İlgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonu tarafından yapılacak inceleme neticesinde iddianın doğru olduğunun tespiti halinde adayın başvurusu iptal edilir.
Başvurusu iptal edilen aday, müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabilir. İddianın doğru olmadığına karar verilmesi halinde doçentlik değerlendirme süreci kaldığı yerden devam eder. Bu takdirde bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiasında bulunan jüri üyesinin görevi sonlandırılır.”
Mezkur düzenlemede bahsi geçen “yanıltıcı bilgi veya belge sunulması” eylemi yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlaline karşılık gelmekte olup bu etik ihlalin gerçekleştiğinin re’sen de tespit edilebileceği açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır. Ayrıca bir jüri üyesinin bu yönde iddiada bulunması ile bu durumun re’sen tespit edilmesinin aynı mahiyette olduğu ve aynı sonuçları doğurduğu ilgili düzenlemeden anlaşılmaktadır.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNDE BULUNDUĞUNA KARAR VERİLEN ADAY BU KARARA ESAS YAYINLARINI BEYANNAMEDE TEKRAR KULLANABİLİR Mİ?
Daha önce belirtmiş olduğumuz üzere başvurusu yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali işlediği gerekçesiyle iptal edilen aday, müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden doçentliğe başvurabilir. Ancak adayların yeniden doçentliğe başvuru yaparken önceki dönem hakkında verilen yanlış beyan etik ihlaline esas yayınlarını yeni başvurusunda kullanıp kullanamayacağı konusu önem arz etmektedir.
Bu konuya açıklık getirmek için Doçentlik Yönetmeliği’nin “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık” başlıklı 7. maddesinin 7. fıkrasına bakılabilir. Bahsi geçen maddede “Aday yanlış beyan dışında etik ihlal tespitine esas olan yayınlarını beyannamede kullanamaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir. O halde anlaşılmaktadır ki aday, yanlış beyan etik ihlal tespitine esas olan yayınlarını beyanını düzeltmek suretiyle yeni başvurusunda kullanabilir.
Örneğin makalenin indeksinin düzeltilmesi, eserin beyannamede doğru maddede puanlamaya dahil edilmesi, yazar sıralamasının düzeltilmesi, eser türünün doğru belirtilmesi, çalışmanın doktora öncesine mi yoksa doktora sonrasına mı ait olduğuna ilişkin bilginin düzeltilmesi suretiyle gerçekleşen yanlış beyan ortadan kaldırılmak suretiyle yanlış beyan etik ihlaline konu çalışma yeni başvuruda tekrar beyannamede kullanılabilir. Ancak bu eserler puanlamaya dahil edilirken daha önce etik ceza aldığının belirtilip belirtilmeyeceğine ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme yer almamaktadır.
TÜBİTAK AYEK KAPSAMINDA YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ
TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Yönetmeliği’nin “Etik kurallara aykırı davranışlar” başlıklı 9. maddesine bakıldığında 1. fıkranın h bendinde yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlalinin “h) Kabul ve taahhüt beyanlarına uymama: Kuruma sunulan araştırma, yayın ve diğer faaliyetlerde öngörülen kabul ve taahhüt beyanlarına uymamak, doğru olmayan, yanıltıcı veya eksik beyanda bulunmak” şeklinde düzenlendiği görülmektedir.
Kurul ilk etapta savunma istemekte olup inceleme neticesinde kasıt ve ağır kusur unsuruna göre cezalar verilmektedir.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİNİN CEZASI NEDİR?
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde aylıktan veya ücretten kesme cezasını gerektiren fiiller arasında düzenlenmiştir.
Yapılacak soruşturmada soruşturma yapılan kişinin sicil durumuna göre 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/D maddesinde yer alan “Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan veya ödül veya başarı belgesi alanlara verilecek disiplin cezalarında bir derece alt ceza uygulanabilir.” hükmü uyarınca bir alt ceza olan kınama cezası verilebilir. Verilecek disiplin cezası kişinin görev yapmakta olduğu kurumdaki yönetim görevlerini de etkileyebilir.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ KARARINA İTİRAZ
ÜAK Etik Komisyonu/Üniversite Etik Kurulu yanlış beyan etik ihlalinin gerçekleştiğine karar verirse bu karara karşı karara dayanak teşkil eden raporlar temin edilerek ve varsa yeni belgeler sunularak dava açma süresi içerisinde itiraz yoluna gidilebilir. Uygulamada bu karara karşı itiraz etmek sonucu değiştirmeme olup vakit kaybetmemek adına ivedilikle haksız alınan karara dava açmak mantıklı seçenek olacaktır.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ KARARINA KARŞI İPTAL DAVASI AÇILMASI
İlgili üniversite etik kurulu veya ÜAK Etik Komisyonu tarafından etik ihlalin gerçekleştiğine karar verilmesi halinde bu karar ilgiliye ivedilikle tebliğ edilmektedir. Kararın tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde bu işleme karşı dava açılabilmektedir. Dava açılırken eldeki tüm belgelerin doğru şekilde kullanılması ve etik ihlalin meydana gelmediğinin ortaya konulması önem arz etmektedir.
____________________________________________________________________________
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ ÖRNEK MAHKEME KARARLARI
Ankara 12. İdare Mahkemesi’nin 29.09.2022 tarihli kararı:
“…davacının doçentlik başvuru dosyasında yer alan ve SCI, SCI-Expanded, SSCI veya AHCI kapsamındaki dergilerde yayımlanmış makale kapsamında beyan ettiği A5 yayınının, 31 Mart 2013 tarihinde yayına gönderildiği, 29 Ağustos 2013 tarihinde yayına kabul edildiği, 20 Aralık 2013 tarihinde doktora tezi kabul edildiği ve yayının doktora öncesi olarak değerlendirilmesi gerektiği görülmekte ise de
…söz konusu yayın olmasa bile davacının doktora sonrası alması gereken 90 puanın üzerinde (100.67) puana sahip olduğu, yayınların otomatik olarak Doçentlik Bilgi Sistemine eserlerin yayınlanma tarihleri dikkate alınarak yüklendiği, söz konusu yayının da doktora tezinin kabulünden sonra Şubat 2014 tarihinde basıldığı dikkate alındığında, davacının kasıtlı olarak yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunduğundan bahsedilemeyeceği anlaşıldığından, doçentlik Yönetmeliği’nin 7/6. maddesi uyarınca doçentlik başvurusunun iptal edilmesine dair dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır.”
Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 07.01.2021 tarihli kararına esas alınan bilirkişi raporu:
“Dr. …’in etik ihlalinde bulunulduğu iddia edilen eserler dikkate alınmadığında bile diğer eserlerinin toplam puanı 218 civarındadır ve bu başvuru için gereken asgari puanın iki katıdır. Bu durumda adayın yanlış ve yanıltıcı beyanlarla toplam puanını artırması için yanıltıcı beyanda bulunmasını gerektiren bir sebep yoktur. İnceleme ve değerlendirmeler sonucunda Dr. …’in doçentlik başvuru dosyasının hazırlanmasında özensizlik görülmüştür ancak bu hataların ÜAK’ı yanıltmak ve ilave çıkar sağlamak için yapıldığına dair bir tespitimiz oluşmamıştır. Yukarıdaki inceleme ve değerlendirmelerimiz sonucu Dr. …’in ÜAK Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinde yer alan bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı eylemi tüm dosya kapsamında saptanmamıştır.”
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi’nin 29.05.2024 tarihli kararı:
Olayda, davacının uyuşmazlık konusu eserini olduğu şekliyle beyan ettiği noktasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu eserle ilgili olarak yanlış ve yanıltıcı bir bayanının olmadığı, dava konusu işlemin sebep unsurunu oluşturan Sosyal ve Beşeri Bilimler ile Güzel Sanatlar Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu kararında sözü edilen eser ile ilgili olarak yapılan değerlendirmenin, eserin özgün bilimsel kitap olup olmadığı hususu ile ilgili olduğu,
bu durumun ise davacının söz konusu eseri ilgili bölümde puanlayıp puanlayamayacağı bakımından inceleme ve değerlendirme yapılmasını gerektirdiği, öte yandan, her ne kadar, anılan Komisyonca davacının 2022/Mart döneminde yaptığı başvurunun incelenmesi sürecinde söz konusu kitabın özgün eser olarak kabul edilmeyerek puanlama dışı bırakıldığı ve asgari başvuru şartları sağlamadığı yönünde jüri üyelerince görüş verildiği halde tekrar beyan etmesi “bilimsel araştırma ve yayınlara ilişkin yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak” olarak değerlendirilmiş ise de, davacının bu eyleminin söz konusu düzenleme kapsamında değerlendirilmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin 13.06.2024 tarihli kararı:
Sonuç olarak:
1. Adayın savunmasında etik kurul kapsamına alınan yayını sehven ve kasıtlı olmadan puanladığını belirttiği görülmektedir. Aday bu yayında ilk isim değildir. Ayrıca bu yayından alınan 1c kapsamındaki 0.42 puanın toplam puana katkısı çok düşük olup, bu puan çıkartıldığında da adayın yine de başvuru şartlarını taşıdığı görülmektedir.
2. Adaydan başvuru formunu özenle doldurması beklenir. Ancak adayın yaptığı hatayı kabul ettiği görülmekte ve bu hatayı kasden yapmadığı ve sonucu değiştirebilecek kantitede bir hata olmadığı dikkate alındığında adayın yanlış hesaplama dolayısı ile ikaz edilmesi ve bu haksız puanın uygun olduğu ölçüde hesaplanması ya da puanlamadan çıkarılmasının daha adil olacağı kanaatindeyiz.
3. Adayın diğer yayınları-çalışmaları ile yeterli şartı asgari ölçüde de olsa sağladığı görülmektedir.
4, Bu nedenle adayın kasıtsız olarak yaptığı hatanın etik ihlal olarak değerlendirilmemesi,..” tespit ve değerlendirmelerine yer verilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora davalı idare tarafından yapılan itirazlar raporu kusurlandırıcı mahiyette görülmemiş, bilirkişi raporu hükme esas alınabilecek yeterlilikte bulunmuştur.
Dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, davacının doçentlik başvurusu dosyasında yer alan M-695-3075 numarası ile beyan ettiği “Giant pericardial tube roll aneurysm after the treatment of aortic interruption. AORTA, 08(05), 152-154.” makalesinin “yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunmak” kapsamında olmadığı beyanın “dikkatsizlik ve özensizlik” kapsamında değerlendirileceği, ayrıca M-695-3075 kodlu makalenin tamamen çıkarılması durumunda dahi davacının doçentlik için gereken puanı sağladığı hususları karşısında, davacının 2022/Mart dönemi “Kalp ve Damar Cerrahisi” bilim alanından yaptığı doçentlik başvurusunun etik ihlali yapıldığı gerekçesiyle iptal edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, dava konusu işlemin uygulanması halinde davacının doçentlik unvanını almasının ve bu unvanın tanıdığı haklardan faydalanmasının gecikeceği dikkate alındığında, davacı açısından telafisi güç zararlar doğabileceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz yolu açık olmak üzere 13/06/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YANLIŞ VEYA YANILTICI BEYAN ETİK İHLALİ İSNADINDA AKADEMİK HUKUK & DANIŞMANLIK DESTEĞİ
Akademik Hukuk & Danışmanlık Hukuk Bürosu olarak yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali ile ilgili yıllardır yaptığımız savunma ve açtığımız davalarda emsal kararlar diyebileceğimiz bir bilgi birikimine ulaştığımızı belirtmek gerekir. Aynı zamanda somut olayı yorumlama, literatürü ve doktrinin konuya bakış açısını değerlendirme ile olayı emsal kararlarla destekleme bağlamında destek verdiğimizi de belirtmeliyiz.
Etik Savunmada hukuki destek için İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden Ankara yükseköğretim avukatı ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.
Etik Savunma Örneğine İlişkin Detaylı Makalemizi Okuyabilirsiniz.