Akademik KadroAKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİ

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrinde temel almamız gereken düzenlemeler Yükseköğretim Kanunu’nun 35. Maddesi ve bu maddeye istinaden YÖK’ün almış olduğu kararlardır. Normal şartlar altında akademisyenlerin kefalet senedi imzalayarak ilgili üniversiteye bağlı kalacağına dair imzaları bulunsa da akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri ve eş durumu nedeniyle devri söz konusu olabilmektedir.

Öğretim elemanları, görevlendirmelerinin devamı esnasında ya da mecburi hizmetlerinin ifası sırasında, çeşitli sebeplerle zorunlu hizmetlerinin devrini talep edebilmektedir. Mecburi hizmetin devri isteminin reddi, tek başına taahhüt ve kefalet senedi uyarınca işlem tesis edilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Öğretim elemanı, bu talebin reddi ile birlikte taahhütname ve kefalet senedinin iptali istemiyle dava açabilmektedir. Ancak çoğunlukla bu konudaki uyuşmazlıklar, taahhütname ve kefalet senedinden bağımsız olarak, eş durumu ya da sağlık mazeretiyle mecburi hizmetin devri talebinin reddi işlemine karşı açılmaktadır.

Bu makalede ise akademisyenlerin mecburi hizmet kavramı, şartları ve dayanakları üzerinde durulduktan sonra aslen akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri konusu işlenecektir.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİ NEDİR?

Bahsedildiği üzere genelde mecburi hizmetin devri ve özelde akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri için ön şart Yükseköğretim Kanunu’nun 35. Maddesine uygunluktur. Yükseköğretim Kanunu’nun “Öğretim elemanı Yetiştirme” başlıklı 35. Maddesine bakıldığında;

Madde 35 – Yükseköğretim kurumları; kendilerinin ve yeni kurulmuş ve kurulacak diğer yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için yurt içinde ve dışında, kalkınma planı ilke ve hedeflerine ve Yükseköğretim Kurulunun belirteceği ihtiyaca ve esaslara göre öğretim elemanı yetiştirirler.

(Ek fıkra: 17/8/1983 – 2880/18 md.) Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler.

(Ek fıkra: 17/8/1983 – 2880/18 md.) Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. (Ek cümle: 19/11/2014-6569/26 md.) Bu mecburi hizmet, eş durumu ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere başka yükseköğretim kurumlarında ve kamu kurum ve kuruluşlarında yerine getirilemez. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır.

Görüleceği üzere akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri eş durumu ile birlikte istisna olarak düzenlenmiş olup aslen idarenin akademisyenlerin görevlendirmesi ve bu husustaki muvafakat konusundaki takdir yetkisini kısıtlamıştır.

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNDE, KAMU HİZMETİ VE MECBURİ HİZMET KAVRAMLARI

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri konusundan önce mecburi olarak yapılması gereken kamu hizmetini izah edebilmek için, ilk önce “kamu hizmeti”nin ne olduğunun üzerinde durmak gerekir. Doktrinde kamu hizmetinin çeşitli tanımları yapılmıştır. Birinci tanıma göre, “Kamu hizmeti toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan ihtiyaçların karşılanması faaliyetinin devlet tarafından üretim ilişikleri alanının kurallarından belli oranda bağışık kılınarak üstlenilmesidir. İkinci tanıma göre, kamu hizmeti “Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve kollektif gereksinimleri karşılamak ve tatmin etmek, kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetlerdir”.

Üçüncü tanıma göre kamu hizmeti, “Giderilmesinde kamu yararı bulunan bir toplumsal gereksinmeyi karşılamak amacıyla kamu tüzelkişileri ya da onların gözetim ve denetimi altında özel girişim tarafından özel hukuksal düzen içinde yürütülen etkinliklerdir”. Dördüncü bir tanıma göre ise “Kamu yararı içermesi ve özel faaliyet olarak gereği gibi sunulmasının mümkün olamaması nedeniyle, yasama organı tarafından özel faaliyetler için söz konusu olamayacak bir ayrıcalıklar ve yükümlülükler rejimine (spesifik hukuki rejim) tabi tutulan ve sorumluluğu ile denetimi son tahlilde bir kamu otoritesi tarafından üstlenilen faaliyet kamu hizmetidir”.

Anayasa Mahkemesi’ne göre ise, kamu hizmeti “Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir”. Kamu hizmeti, kamu görevlileri tarafından belli bir bedel karşılığında icra edildiğinden, onlar bu hizmeti yapma yükümlülüğü altına girip girmemeleri konusunda irade serbestisine sahiptirler.

Kural olarak hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Aslında bu bakımdan Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri istisna olarak tanımlanmıştır. Bu durum, anayasa hukukunda “zorla çalıştırılma yasağı” olarak ifade edilir (Any. m. 18,I). Ancak mecburi hizmet, bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Zira Anayasa ve yasalarda öngörülen bazı durumların varlığı halinde, kamu hizmetine hizmetlerine katılmadaki “ihtiyarilik” unsuru devre dışı bırakılabilir. Anayasa’nın 18 inci maddesinin 2 inci fıkrasına göre “Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz”.

Anayasa’nın 15 inci maddesinin 1 inci fıkrası “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir” şeklindedir. Görüldüğü üzere, olağanüstü durumlar veya ülkenin bazı bölgelerinin gelişmişlik düzeyinin düşük olması gibi ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar, bireylerin mecburi hizmetle yükümlendirilmesi için sebep teşkil edebilirler.

Doktrindeki tanımlardan ve Anayasa’daki düzenlemelerden hareketle, mecburi hizmet “Kamu menfaatlerinin gerekli kıldığı olağan üstü veya ülke için önem arzeden olağan durumlarda eşitlik ilkesine riayet edilmek koşuluyla kamuda çalışanların tamamının veya belli bir meslek grubunun, olağan durumlara göre fedakârlık sayılacak seviyede ve geçici bir süreyle kamu hizmetine katılmalarıdır” şeklinde ifade edilebilir.

Olağanüstü ve devlet için önem arzeden durumlarda, kamu hizmetlerine katılmadaki fedakârlığın bütün kamu çalışanlarına yansıtılması halinde eşitlik ilkesi açısından bir sorun oluşmaz. Fakat bu fedakârlığın belli kişi veya meslek gruplarına veya aynı meslek grubundan belli bölgelerdeki kurumlarda çalışan kişilere yüklenmesi halinde eşitlikten söz edilemez. Zira bu durumda bazı kamu görevlilerinin fedakârlık göstermelerinin istenmesi eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gelir. Böyle bir uygulama nedeniyle meydana gelen eşitsizliğin giderilmesi için, akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrinin bir takım özelliklere sahip olması gerekir:

Birinci özellik, mecburi hizmette istenen fedakârlığın denkleştirilmesi mecburiyetidir. Bu denkleştirme, mâli veya benzeri yöntemlerle karşılanması veya ödüllendirilmesi şeklinde olabilir. Bir meslek grubundan sadece bazı kamu görevlilerinin mecburi hizmetle yükümlendirilmesine, Türkiye’de az gelişmiş yörelerde kurulan veya master ve doktora eğitimi veremeyen üniversitelerde araştırma görevlisi olan kişilere master ve doktora eğitimi verilmesinin karşılığında mecburi hizmet yükletilmesi örnek olarak verilebilir. Gelişmekte olan veya yeni kurulan üniversitelerde görev almayı kabul etmek, bölge şartları ve üniversite imkânları dikkate alındığında diğer üniversitelerdeki araştırma görevlilerine göre zaten bir fedakârlıktır. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri işte bu fedakarlığın artık idare tarafından yapılması gerektiğini göstermektedir.

Özellikle araştırma görevlileri bu fedakârlığı yapmayı zaten kabul etmektedirler. Bu fedakârlığa ilave olarak araştırma görevlilerinin master ve doktora eğitimi için başka bir üniversiteye gönderilmesi ve bunun karşılığında kendisine mecburi hizmet yükletilmesi, istenmekte olan ikinci bir fedakârlıktır. Yukarıda belirtilen birinci fedakârlığı kısmen de olsa karşılamak üzere verilen geliştirme ödeneği bulunduğu halde, ikinci ve kat kat daha büyük olan bu fedakârlığın karşılığı bulunmamaktadır. Zira kişinin master ve doktora amaçlı gönderildiği üniversitede bir yandan öğrencilik faaliyetlerini yürütmesi, diğer yandan da asistanlık görevlerini yerine getirmesi isteniyorsa, kendisine yükletilen mecburi hizmete karşılık olarak sağlanmış bir avantaj veya karşılık yok demektir.

Maalesef üniversiteler burada araştırma görevlisine maaş verilmesini mecburi hizmetin karşılığı veya onun bir ödülü olarak kabul etmektedirler. Halbuki bu durumda araştırma görevlisine ödenen maaş, gittiği üniversitede asistanlık görevini bilfiil ifa etmenin bir karşılığıdır. Anayasa’nın 55 inci maddesinin 1 inci fıkrasında da belirtildiği üzere “Ücret emeğin karşılığıdır”. Bu durumda, üniversitelerin araştırma görevlilerini hakları olan maaşları karşılığında mecburi hizmetle yükümlü tutmaları, Anayasa’nın bu hükmüne aykırıdır. Şayet, araştırma görevlileri, asistanlık görevinin gereklerini yerine getirmekten muaf tutularak, sırf master ve doktora yapması ve bunun karşılığında da kendilerine maaş ödenseydi, ancak o zaman kendilerine verilen maaş mecburi hizmetin bir karşılığı olabilirdi. Ancak kaldı ki akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrine dahi sıcak bakmamaktadırlar.

Mecburi hizmette bulunması gereken ikinci özellik geçici nitelikte olma mecburiyetidir. Kaynağını kanunlardan alıyor olsa dahi, mecburi olarak öngörülen bir hizmetin sürekli hale getirilmesi veya uzun sayılabilecek bir zamana yayılması, mecburi hizmetin mantığında yer alan “fedakârlık” unsuru ile bağdaşmaz. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri sağlanmazsa geçici nitelikte olma kabiliyetini yitirecektir.

Ancak Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35 inci maddesinin uygulanmasına bakıldığında, istenen mecburi hizmetin miktarı, “geçici nitelikte olmak” kriteriyle bağdaşmayacak miktar ve niteliktedir. Üçüncü özellik mecburi hizmetin, yeni bir mecburi hizmetin doğum sebebi olarak gösterilememesidir. Yani mecburi hizmetin, mecburi hizmeti olamaz. Ancak Yükseköğretim Kanunu m. 35’e göre görevlendirilen araştırma görevlileri, görevlendirildikleri yere mecburi olarak gitmektedir, bu görevlendirmede onların iradesinin bir işlevi yoktur. Görevlendirilen üniversiteye gidildikten sonra, doktora bitinceye kadar orada kalmak da mecburidir.

Kişi doktora ders aşamasını bitirse dahi geri dönmesine izin verilmemektedir. Görüldüğü üzere, araştırma görevlisinin 35 inci maddeye göre görevlendirilmesi ve orada kamu hizmetini ifaya zorlanması aslında mecburi hizmetin kendisidir. Master ve doktora eğitimi için kadrosunun aktarıldığı üniversitede mecburi olarak çalışmak zorunda kalan bir araştırma görevlisinin geri döndükten sonra bu kez de asıl kadrosunun bulunduğu üniversitede mecburi bir çalışmaya zorlanması, mecburi hizmetin mecburi hizmeti anlamına gelir ki, bu durum insan haklarının ve hukukun ağır bir ihlali olmasının yanında, kişinin hizmet, ekonomik ve mesleki olarak sömürülmesidir.

Bütün bunlara ek olarak akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri sağlanmaması sağlık anlamında da sömürü anlamına gelecektir. (Yrd. Doç. Dr. Cumhur RÜZGARESEN, Yüksek Öğretim Kanunu’nun 35 İnci Maddesi’nin Uygulanma Biçimi Ve Bu Madde Nedeniyle Açılan Davalar, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:11 Sayı: 22 Güz 2012/2 s.263- 312)

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN DEVRİNİN ŞARTLARI NEDİR?

Mecburi hizmet yükümlülüğünün devri için, eş durumu veya sağlık nedenlerinin olması gerekmektedir. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrini de içeren Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın 25.02.2015 tarihli “mecburi hizmet devri” konulu işlemiyle, mecburi hizmet devrine ilişkin olarak, Yürütme Kurulunca belirlenen esaslar da ortaya konulmuştur. Buna göre, mecburi hizmet devrinin yapılabilmesi için, ön koşul olarak söz konusu devrin yapılmasının istenildiği kurum veya kuruluşa, mevzuatına uygun olarak atanmaya hak kazanılması gerekmektedir.

Böylece mecburi hizmet devri yapılabilmesi için, YÖK tarafından yayınlanan esaslarda yer verilen eş durumu ve sağlık durumu koşullarının yerine getirilmesinin yanı sıra, öğretim elemanının mecburi hizmetini devretmek istediği üniversite ya da kamu kurum-kuruluşuna atanmaya hak kazanması gerekmektedir. Bu kabulün gerçekleşmesi ve esaslarda belirtilen eş veya sağlık durumu şartlarının sağlaması durumunda öğretim elemanının mecburi hizmetinin devri gerçekleştirilebilecektir.

Sonuç olarak akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri yapılamaması kural olmakla birlikte 35. Maddeden anlaşılan, akademisyenin eşinin bulunduğu yerdeki bir üniversiteye hak kazanması ve talep etmesi ile kendisinin ya da yakınlarının sağlık problemlerinin olması durumlarında kuralın esnetilebileceği düzenlenmiştir. YÖK oluru ve halihazırda bulunan ve gidilecek üniversitenin muvafakati süreçte önem taşısa da 35. Madde ile YÖK düzenlemesini karşılayan her akademisyen bu hakkını kullanabilir. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri için yapılan YÖK düzenlemesi şu şekildedir:

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

 

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİ SÜRECİ

2547 sayılı kanun’un 33. Ve 35. Maddesi ile 1416 sayılı kanun uyarınca mecburi hizmet yükümlülerinin nakil işlemleri şu şekildedir;

– Nakil gitmek isteyen kişi ilgili kurumun ilanına müracaat eder.

– İlgili kurum kurumumuzdan muvafakat talebinde bulunur.

 Mecburi hizmet yükümlüsü kişinin naklen gideceği kurumdan muvafakat talebi ilgilinin birimine üst yazı ile gönderilerek ayrılmasında sakınca bulunup bulunmadığının bildirilmesi istenir.

 Form-B’ye uygun/uygun değil görüşü yazılarak kadro talep formu ile birlikte Personel Daire Başkanlığına iletilir.

 Form-B Rektörlük Makamı tarafından uygun/uygun değil görüşü yazılarak kadro talep formu üst yazı ile birlikte Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına gönderilir.

 Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca mecburi hizmet devrinin uygun görülmesi halinde ilgilinin başvuru yaptığı kuruma sicil özeti gönderilir.

 İlgili kurum tarafından gönderilen atama kararnamesi görev yaptığı birime gönderilerek ilişik kesme tarihi, işten ayrılış bildirgesi ve personel nakil bildirimi istenir.

 İlişiği kesilen ilgilinin personel nakil bildirimi ve özlük dosyası ilgili kuruma gönderilir.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrine ilişkin FORM A/B, Mecburi Hizmet Devri yazımızdan ve üniversitelerin Personel Daire Başkanlığı sayfalarından belge ve formlar/Mecburi Hizmet Yükümlüleri için Nakil Talep Formu linkinden temin edilebilir. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından mecburi hizmet devrinin uygun görülmemesi halinde nakil işlemi sona ermiş olur.

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİNDE BAKILACAK HUSUSLAR

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri için ilk olarak Yükseköğretim  Yürütme  Kurulu’nun  18.02.2015  tarihli  toplantısında  karar alınmıştır. Bu karar 25.02.2015 tarihli yazı ile Üniversitelere Bildirilmiştir:

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Daha sonra ise alınan karar Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 22.02.2023 tarihli toplantısında sağlık  mazeretine  dayalı  mecburi  hizmet  devirlerine ilişkin (b) maddesi değiştirilmiştir. Bu karar yukarıda da verilen 24.02.2023 tarihli yazı ile üniversitelere bildirilmiştir.

Değişiklik sonrası Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri konusunda oluşan tablo şu şekildedir;

  • Sağlık durumu mazereti nedeniyle mecburi hizmet devri tekliflerinde, mecburi hizmet yükümlüsünün, kendisinin, eşinin, kanunen bakmakla yükümlü olduğunu belgelendirdiği anne, baba veya çocuklarından birinin  ya  da  yargı  kararı ile  vasi tayin  edildiği  kardeşinin  ortaya  çıkan  hastalığının  o ilde tedavisinin mümkün  olmadığını  il  sağlık  müdürlüğü  yazısıyla  belgelendirilmesi  veya,
  • Kişinin  görev  yerinin değişmemesi  halinde  bu  kişilerin  hayatının  tehlikeye  gireceğinin  sağlık  kurulu  raporuyla belgelendirilmesi  halinde,  atanmaya  hak  kazandığı  kamu  kurum  ve  kuruluşunun bulunduğu ilde tedavinin yapılabileceği bir sağlık kurumunun bulunduğu veya,
  • Kişinin sağlığının olumsuz etkilenmeyeceğinin  belgelendirilmesi  halinde  ya  da,
  • Mecburi  hizmet  yükümlüsünün  sağlık  hizmeti ihtiyacını  tek  başına  karşılayamayacağının  sağlık  raporuyla  belgelendirilmesi  halinde mecburi  hizmet devri yapılabilir.”

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİ İÇİN ÜNİVERSİTE MUVAFAKAT VERMEZSE NE OLUR

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri konusuna üniversiteler çoğu zaman muvafakat vermemekMecburi hizmet devrine hizmet ihtiyacı iddiasıyla muvafakat vermeme işleminin hukuka aykırı olduğu hakkında birçok yargı kararı bulunmaktadır. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri de bir bakıma üniversitenin takdir ve muvafakatı işin içine girdiğinden benzer gerekçeler dava süreçlerinde ileri sürülebilir. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri gerekçesiyle başvurular değerlendirilirken kamu görevlilerinin ailevi kaygılardan uzak biçimde kamu hizmetinin verimli yürütülmesi amacına uygun şekilde anayasal sağlıklı çevrede yaşama hakkının sağlanması gerektiği ve mecburi hizmet devrine muvafakat etmeyen üniversitenin hizmet ihtiyacının samimi ve gerçek olmadığı hususları gündeme getirilecektir.

Anaysanın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. Maddesine bakıldığında;

“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” Şeklinde olduğu görülmektedir. Bu bakımdan akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri herşeyden önce anayasal zeminde bir hakka dayanmaktadır.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri ile ilgili uyuşmazlık konusu olaylarda, her ne kadar davalı idarece ilan edilen kadroya yaptığı başvuru neticesinde yapılan değerlendirme sonucu atanmaya hak kazanan davacının mecburi hizmet yükümlülüğü bulunduğu gerekçesiyle Rektörlük Makamınca ataması uygun bulunmuyor ise de; örnek davada henüz dava konusu işlem tesis edilmeden önceki bir tarih olan 01/02/2023 tarihinde davacının Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında atanmış olduğu üniversitesi bünyesindeki kadrosundan imzalamış olduğu kefalet senedinden kaynaklı parasal yükümlülüklerini de ödemeyi taahhüt ettiği görülmektedir.

İstifa ettiği ve hali hazırda istifa neticesinde mecburi hizmete ilişkin kefalet ücretine karşılık taksitlerini de ödemeye başladığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının mecburi hizmetinin ÖYP kapsamında atandığı üniversitesi bünyesindeki kadroya bağlı bir durum olduğu ve davacının anılan Üniversite bünyesindeki görevinden istifa etmesi nedeniyle dava konusu öğretim üyesi kadrosuna atanmasının uygun bulunmadığı tarih itibarıyla mecburi hizmet yükümlülüğü bulunduğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmakla, Dr. Öğretim  Üyesi kadrosuna atanmaması şeklinde tesis edilen işlemin iptaline, söz konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının iadesine karar verilmiştir. Farklı bir ifade ile akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri söz konusu olmazsa bir nevi istifaya zorlandıkları düşünülebilir. İstifa durumunda ise kefalet senetlerinin uygulamaya konduğu ve farklı hukuki süreçlerin başladığı görülmektedir.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri yapılması hem uzun hukuki süreçlerle zaman kaybı olmaması açısından hem idarenin hem de akademisyenin lehine bir durumdur. Ancak takdir yetkisi ve muvafakat adı altında akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrinin çoğu kez yapılmadığı görülmektedir.

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİ İÇİN YÖK OLUR VERMEZSE NE OLUR

YÖK’ün olur vermemesi durumu ancak dava ile aşılabilmektedir. Üniversitelerin uygun görmediği durumlarda genel olarak YÖK de olur vermemektedir. Burada cevaplanması gereken soru ise, idarenin, yani YÖK’ün şartları sağlayan akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrine karar verme konusunda bağlı yetkiye sahip olup olmadığıdır. Bu soruya olumlu cevap vermek zordur. İdarenin devri gerçekleştirmek konusunda takdir yetkisinin varlığından bahsetmek mümkündür. Bu noktada, öğretim elemanının hizmetine duyulan ihtiyaç ile eş ve sağlık durumu mazeretinin gerekleri çatışmasında idare, bireysel ve toplumsal menfaat arasındaki dengeyi tesis edecek şekilde karar vermelidir.

İdarenin, yasada yer alan şartların dışındaki sebeplerle mecburi hizmetin devri taleplerini sağlayıp sağlayamayacağı ise cevaplanması gereken bir başka sorudur. Bu düzenleme, mecburi hizmet devrinin şartlarını ortaya koyması açısından olumlu bir adım olmakla birlikte; bu sebepler haricide gerçekleşebilecek taleplerin reddi sonucunu da beraberinde getirecektir. Ancak bu noktada, araştırma görevlisinin elinde olmayan nedenlerle mecburi hizmetini yerine getirememe durumuna ayrı bir parantez açmak gerekmektedir.

Böyle durumlarda, talep halinde mecburi hizmet yükümlülüğünün devri gerçekleştirilebilmelidir. Örneğin, doktorasını tamamlamış bir araştırma görevlisine ihtiyaç olmaması ve bu nedenle kendisine uzun bir süre kadro veril(e)memesi halinde, araştırma görevlisinin hizmetine ihtiyaç duyulan başka bir üniversite ya da kamu kurum-kuruluşunda mecburi hizmetini tamamlamasına izin verilmesi yerinde olacaktır. (Hüseyin Melih Çakır, “2547 Sayılı Kanun’un 35’inci Maddesi Kapsamında Alınan Taahhüt ve Kefalet Senetleri Üzerine Bir İnceleme” Mehmet Akif Aydın’a Armağan, 559-593)

AKADEMİSYENİN MECBURİ HİZMETİNİN SAĞLIK NEDENİYLE DEVRİ ve EŞ DURUMU HARİCİNDEKİ DURUMLAR İÇİN DÜZENLEME YAPILMALDIR.

Gelişmekte olan üniversitede yetişmiş doktoralı insan kaynağı oluşturmayı amaçlayan ilgili yasal düzenlenmenin mecburi hizmet devirlerinde sadece “eş ve sağlık mazereti“ni kriter olarak belirlenmesi bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri dahi bir yönüyle üniversiteler ve YÖK nezdinde takdire bağlandığından yapılmadığında büyük hak ve sağlık kayıpları yaşanmaktadır.

Şöyle ki; araştırma görevlileri lisansüstü eğitimlerini ortalama 6-8 yıllık bir süreç sonrası tamamladıktan ve asıl kadrolarının bulunduğu yükseköğretim kurumlarına dönüşlerinden sonra yükseköğretim sisteminin dinamik yapısı ve ilgili bazı yasal düzenlemeler adayların üst akademik kadrolara atanmasına engel olabilmektedir. Gerek öğrenci alım kriterleri (doluluk oranı kapsamında öğrenci alımlarının durdurulması veya kontenjan hiç verilmemesi vb.) gerekse de norm kadro durumları (norm kadro yönetmeliği özellikle 2/3 oranı şartı, öğretim üyesi kontenjan sınırı vb.) araştırma görevlilerinin önüne aşılamaz engeller olarak çıkmakta; eş ve sağlık mazereti olmaması halinde başka üniversitelere geçişleri de imkansız hale gelmektedir. Bu imkansızlığın akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devrinde bile söz konusu olması doğrudan hukuka aykırılıktır.

Oysa mezkür Kanun’un 7 nci maddesinin (b) bendinde; “Yükseköğretim kurumları arasında bu Kanunda belirlenen amaç, ilke ve hedefler doğrultusunda birleştirici, bütünleştirici, sürekli, ahenkli ve geliştirici işbirliği ve koordinasyonu sağlamak” Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının görevleri arasında sayılmıştır. Bu kapsamda yükseköğretim kurumlarının tabiri caizse yardımlaşmalarını sağlamak adına 35 inci maddeden kaynaklı mecburi hizmet devirlerinde üniversitelerin karşılıklı muvafakat işlemi sonucu tesis edilecek işlemler sonrasında üst kadrolara geçişlere (normdan muaf tutulanlara) izin verilmelidir. Bilhassa temininde güçlük çekilen alanlarda bu esnek tavır sağlanarak, yetişmiş öğretim elemanlarının üniversiteler arasında sirkülasyonunun önü açılmalıdır.

Sonuç olarak, üst kadrolara atanamayıp araştırma görevlisi kadrosunda atıl kapasite olarak kalan mecburi hizmet yükümlüleri için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının esnek çözümler üretmesinin yetişmiş insan kaynağının ülke genelinde kullanılmasına imkan vereceğine inanıyoruz.

AKADEMİK KADRO AVUKATINA SORU SORABİLİRSİNİZ.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri-Avukata Sor

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri, idarenin takdir yetkisinin değerlendirilmesi bakımından usul veya esas yönünden hukuka aykırı olup olmadığı incelenir. Bu süreç, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) hükümlerine göre düzenlenmiştir. Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri konusunda alanında uzman İdari Dava Avukatına soru sormak için Avukata sor linkini tıklayarak sorabilirsiniz.

AKADEMİK KADRO AVUKATINDAN ONLINE DANIŞMANLIK ALABILIRSINIZ.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri kapsamında ortaya çıkan sorunların çözümünde konusunda uzman bir Akademik Kadro Avukatından destek almak açıdan doğru bir konumda olmanıza yardımcı olabilir. Akademik Kadro Avukatı ile iletişim kurmak ve danışmanlık almak için online danışmanlık sisteminiz üzerinden randevu almak, çok pratik bir çözüm olabilir.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri ile ilgili sorularınızı ve bu sorularla ilgili evrakı sisteme yükleyebilirsiniz. Online danışmanlıkta istediğiniz gün ve saati seçebildiğiniz gibi görüşme tipini de seçebilmektesiniz. Zoom, teams, whatsapp ya da telefon üzerinden görüşme sağlanabilmektedir. Ödemenin ardından tarafınıza randevu yapıldığına dair mail ile bilgi gelmektedir. Sistemde yaşanan herhangi bir sorun olduğundan iletişim numaralarımızdan iletişime geçtiğinizde toplantı manuel olarak planlanabilir. Müvekkillerimizin doğru bilgiye hızlı ve güvenilir şekilde ulaşmasını sağlamak için kurulan Online Danışmanlık Sistemimizden yüzlerce randevu alınmış olup müvekkillerimizin faydalanması amaçlanmıştır.

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

Akademisyenin mecburi hizmetinin sağlık nedeniyle devri

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment