Yabancı şahıs ile yapılan evliliklerde yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasının nasıl açılması gerektiği, yabancı eşten Türkiye’de boşanmada ne gibi durumlarla karşılaşılabileceği boşanmak niyetinde olan eşler tarafından araştırılmakta ve yabancı eşten Türkiye’de boşanmanın eksiksiz şekilde gerçekleştirilmesinin sağlanması istenilmektedir.
Türkiye’de evli iki Türk vatandaşının boşanması gibi eşi yabancı uyruklu olan Türk vatandaşlarının da boşanması mümkündür. Yabancı eşten Türkiye’de boşanmak yine diğer boşanmalarda olduğu gibi Türk Medeni Kanunu çerçevesinde gerçekleşecektir. Yani eşlerden birinin yabancı uyruklu olması Türkiye’de boşanma davası açılmasına bir engel oluşturmamaktadır.
Yabancı eşten Türkiye’de boşanma durumu eşlerden birinin Türk birinin yabancı uyruklu olması veya eşlerin her ikisinin de yabancı olması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Her iki durumda da yabancı eşten Türkiye’de boşanması mümkün olabilmektedir. Ya da yabancı uyruklu eşten boşanma Türkiye sınırları dışında bir ülke de gerçekleşip Türkiye’de tanıma ve tenfizinin gerçekleşmesi mümkün olabilmektedir. Tanıma ve tenfiz neticesinde yabancı eşten Türkiye’de boşanma hüküm ve sonuç doğuracaktır.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASI KONUSUNDA SORULARINIZ MI VAR? ➽ HEMEN AVUKATA SOR ❥
İçindekiler
- HANGİ EVLİLİKLER YABANCILIK UNSURU TAŞIR?
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASINDA UYGULANACAK HUKUK
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMADA EVLİLİK MALLARI
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMADA VELAYET
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA SONRASI VELAYET YABANCI EŞE VERİLİRSE
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA SONRASI YABANCI EŞİN VATANDAŞLIK DURUMU
- YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMANIN TÜRKİYE DIŞINDA GERÇEKLEŞMESİ
- YABANCI EŞTEN TÜRKİYE’DE BOŞANMA DAVASINDA USUL
- EMSAL YARGI KARARLARI
HANGİ EVLİLİKLER YABANCILIK UNSURU TAŞIR?
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununa göre yabancı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi ifade eder. Bu bağlamda evlilikteki yabancılık unsuru aşağıda sayılan durumların varlığı halinde ortaya çıkacaktır.
Evliliğin Türkiye dışında bir ülkede yapılmış olması,
Eşlerden birinin veya her ikisinin yabancı ülke vatandaşı olması,
Eşlerden birinin ikametgahının yabancı ülkede bulunması,
Yabancı ülkede mutad meskenin bulunması.
Yukarıda sayılan bu durumlarında varlığı halinde evlilikte yabancılık unsurunun varlığı söz konusu olacaktır.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASINDA UYGULANACAK HUKUK
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m. 4’e göre; bu Kanun hükümleri uyarınca yetkili olan hukukun vatandaşlık esasına göre tayin edildiği hâllerde, bu Kanunda aksi öngörülmedikçe; a) Vatansızlar ve mülteciler hakkında yerleşim yeri, bulunmadığı hâllerde mutad mesken, o da yok ise dava tarihinde bulunduğu ülke hukuku, b) Birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olanlar hakkında, bunların aynı zamanda Türk vatandaşı olmaları hâlinde Türk hukuku, c) Birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olup, aynı zamanda Türk vatandaşı olmayanlar hakkında, daha sıkı ilişki hâlinde bulundukları devlet hukuku, uygulanır.
MÖHUK’un 14’ncü maddesi de boşanma ve ayrılık konusu düzenlemiştir. Buna göre; boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek millî hukukuna tâbidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır. Bu durumda yabancı uyruklu eşten boşanma eşlerin birlikte oturdukları ülkenin hukukuna tabi olacaktır. Yani eşler Türkiye’de oturuyorlarsa yabancı eşten Türkiye’de boşanma mümkün olacaktır. Buna karşın eşlerin müşterek mutad meskenleri bulunmuyorsa yani aynı ülkede oturmuyorsa da yine Türk hukuku uygulama alanı bulabilecektir. İşte yabancı eşten Türkiye’de boşanma davası açıldığında hangi hukukun uygulanacağı konusu bu şekilde çözümü kavuşturulmaktadır.
Ayrıca; boşanmış eşler arasındaki nafaka taleplerinde, velayet ve velayete ilişkin sorunlarda da yukarıda bahsettiklerimiz geçerlidir.
Görüldüğü üzere; yabancı uyruklu eşten boşanmalarda öncelikle eşlerin müşterek milli hukuku uygulanacaktır. Yabancılık unsuru içeren boşanmalarda uygulanacak hukuku hakim re’sen belirleyecektir. Hâkim, yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebilir.
Yabancı eşten Türkiye’de boşanmada uygulanacak hukuku örneklerle somutlaştırmak gerekirse;
Eşlerden birinin Türk vatandaşı olması, diğer eşin hem Türk hem Almanya vatandaşlığının olması halinde Türk Hukuku uygulanacaktır.
Her iki eşinde sadece Almanya vatandaşı olup Türk vatandaşlıkları olmaması halinde uygulanacak hukuk Türk hukukudur.
Eşlerden biri Almanya vatandaşı diğeri Fransa vatandaşı ise; ikametgahları veya müşterek mutad meskenleri Türkiye’de ise Türk hukuku uygulanacaktır.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME
Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin MÖHUK’ta herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Ancak; 4787 Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’a göre boşanma ve ayrılık davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleri, aile mahkemesi bulunmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleridir. Buradan hareketle Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleri görevli olacaktır.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASINDA YETKİLİ MAHKEME
Türk Medeni Kanunu m. 168’e göre; boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davası açılırken de Türk Medeni Kanunu’nun bu hükmü uygulama alanı bulacaktır.
MÖHUK’ta Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine ilişkin düzenleme getiren 40’ncı maddesine göre; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. Buna göre; yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında milletlerarası yetkinin belirlenmesinde kural olarak Türk Medeni Kanunu’nun 168’nci maddesi uygulanacaktır.
YABACI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA DAVASI
Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davası esasen normal bir boşanma davasından farkı bulunmamaktadır. Yani bu durumda yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında da diğer boşanma davalarında olduğu gibi iki farklı dava söz konusu olacaktır: anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası.
Yabancı uyruklu eşten boşanma yurtdışında gerçekleştiği takdirde ise yurtdışında verilen boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açılmalıdır. Zira; yurtdışında verilen yabancı uyruklu eşten boşanma kararının Türkiye’de hüküm ve sonuç doğurabilmesi için söz konusu kararın Türkiye’de tanınması ve tenfizi gereklidir.
ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI
Yabancı uyruklu eşten boşanma da diğer boşanmalarda olduğu gibi anlaşmalı boşanma şeklinde evliliğin sona erdirilmesi mümkündür. Anlaşmalı boşanmaya ilişkin buraya tıklayarak ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Kısaca; yabancı uyruklu eşten boşanma anlaşmalı olarak gerçekleştirilmek istendiği takdirde velayet, nafaka, tazminat gibi konularda anlaşarak anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenmeli ve taraflarca imza altına alınmalıdır. Anlaşmalı boşanmaya ilişkin usulü işlemler yerine getirilerek yabancı eşten Türkiye’de boşanma gerçekleştirilebilmektedir.
ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI
Bazı durumlarda taraflardan birisi boşanmak istemeyebiliyor veya boşanmak isteseler dahi velayet, tazminat, nafaka gibi konularda anlaşma sağlanamadığı durumlar olabilmektedir. Bu durumda yabancı uyruklu eşten boşanma davası olarak çekişmeli boşanma yoluna gidilmesi gerekmektedir. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasının çekişmeli olarak devam etmesi halinde diğer çekişmeli boşanma davalarından genel anlamda bir farkı bulunmamaktadır. Bu durumda yukarıda da bahsettiğimiz MÖHUK m. 14 anlamında uygulanacak hukuk mahkemece belirlenmelidir. Çekişmeli boşanma davasına ilişkin buraya tıklayarak ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davası çekişmeli olarak görülecekse çekişmeli boşanmaya ilişkin tüm yasal ve usulü işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMADA EVLİLİK MALLARI
Yabancı uyruklu eşten boşanma halinde MÖHUK m.15’e göre; evlilik malları hakkında eşler evlenme anındaki mutad mesken veya millî hukuklarından birini açık olarak seçebilirler; böyle bir seçimin yapılmamış olması hâlinde evlilik malları hakkında eşlerin evlenme anındaki müşterek millî hukuku, bulunmaması hâlinde evlenme anındaki müşterek mutad mesken hukuku, bunun da bulunmaması hâlinde Türk hukuku uygulanır.
Yabancı uyruklu eşten boşanma sonrası taşınmaz malların tasfiyesi durumunda taşınmazın bulunduğu ülkenin hukuku uygulanır.
Görüldüğü gibi yabancı eşten Türkiye’de boşanma davası açılmış olsa bile taşınmaz malların tasfiyesi halinde taşınmazın bulunduğu ülkenin hukukunun uygulanması gerekmektedir.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMADA VELAYET
Yabancı uyruklu eşten boşanmada velayet hususu MÖHUK m.14/3 fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; yabancı uyruklu eşten boşanmada velayet ve velayete ilişkin konular eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Müşterek milli hukuk yok ise müşterek mutad mesken hukuku uygulanacaktır. Bu durumda eşlerin beraber oturdukları ülkenin hukuku uygulama alanı bulacaktır. Müşterek mutad meskenleri de yoksa Türk hukuku uygulanacaktır.
Yabancı uyruklu eşten boşanmada Türk hukuku uygulama alanı bulduğu takdirde diğer boşanmalardan bir fark olmayacak olup Türk Medeni Kanunu çerçevesinde boşanma gerçekleşecek ve velayete yine Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacaktır. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma halinde velayete ilişkin konularda diğer boşanmalardan bir fark olmayacaktır.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA SONRASI VELAYET YABANCI EŞE VERİLİRSE
Yabancı uyruklu eşten boşanma sonrası velayetin yabancı eşe verilmesi mümkündür. Yabancı uyruklu eşten boşanma ile velayet yabancı eşe verildiği takdirde yabancı eşin çocuğu yurt dışına götürmesi mümkündür. Böyle bir durum yasaya aykırılık oluşturmamaktadır. Zira velayeti alan yabancı uyruklu eş çocuğu istediği ülkede yetiştirebilir. Ancak şunu da belirtelim ki; yabancı uyruklu eşten boşanma sonrası velayeti alan yabancı eş çocuğu yurt dışına götürerek diğer eşin çocuğu ile görüşmesine engel oluyorsa velayetin kendisinden alınması durumu söz konusu olabilmektedir.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMA SONRASI YABANCI EŞİN VATANDAŞLIK DURUMU
Evlilik ile Türkiye’de vatandaşlık alan yabancı uyruklu eşten boşanma halinde vatandaşlığın düşmesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Zira; evlilik tarihinden itibaren 3 yıl geçtikten sonra Türk vatandaşlığı kazanılmış olacaktır. Bu durumda 3 yıl geçmeden yabancı uyruklu eşten boşanma gerçekleşirse Türk vatandaşlığı da kazanılmamış olacaktır. Ayrıca, yabancı şahıs ile yapılan evlilik sırf vatandaşlık elde etmek için muvazaalı olarak gerçekleştirilmişse bu tip evliliklerde yabancı uyruklu eşten boşanma neticesinde yabancı eşin vatandaşlığının sona erdirilmesi mümkün olabilmektedir. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma veya yabancı ülkede gerçekleşen boşanmanın Türkiye’de tanınması sonrasında muvazaalı evlilik gerçekleştirilen yabancı eşin vatandaşlığının kaldırılıp kaldırılmamasına Valilik tarafından gönderilen talep akabinde ilgili Bakanlık karar verecektir.
Ayrıca yabancı eşten Türkiye’de boşanma veya yabancı ülkede gerçekleşen boşanmanın Türkiye’de tanınması sonrasında boşanmanın sebebine göre yabancı eşin Türkiye’de aldığı oturum ve çalışma izninin iptali de gündeme gelebilir. Bunun için ilgili kurumlara bildirimde bulunulması gerekmektedir.
YABANCI UYRUKLU EŞTEN BOŞANMANIN TÜRKİYE DIŞINDA GERÇEKLEŞMESİ
Yabancı eşten Türkiye’de boşanmak zorunlu değildir. Yabancı eşten Türkiye’de boşanmanın yetki kuralları gereği mümkün olmadığı durumda mesela müşterek mutad mesken hukuku gereği farklı ülkede boşanma gerçekleşebilir. Bu durumda yabancı eşten Türkiye’de boşanma gerçekleşmiş gibi hüküm doğurabilmesi için yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tanıma ve tenfizi gerekmektedir. Yabancı uyruklu eşten boşanma Türkiye dışındaki bir ülkede gerçekleşebilmektedir. Bu durumda da uygulanacak hukuk, yetki, görev gibi hususlar boşanmanın gerçekleşeceği ülkedeki normlara göre gerçekleşecektir. Yabancı uyruklu eşten boşanmanın Türkiye dışında bir ülkede gerçekleşmesi durumunda bu boşanma kararının Türkiye’de de hüküm ve sonuç doğurabilmesi için tanıma ve tenfizi gereklidir. Tanıma ve tenfiz gerçekleşmediği takdirde tarafların evlilikleri kağıt üzerinde de olsa Türkiye’de devam ediyor sayılacaktır.
Boşanma, eşler arasındaki evlilik bağını ortadan kaldırır. Boşanma kararının verilmesi ve kesinleşmesi ile eşler yeni bir hukuki statüye sahip olurlar. Bu nedenle yabancı boşanma ilâmları açısından önem taşıyan husus tanımadır. Yabancı boşanma ilâmının tanınmasından sonra nüfus kütüğüne tescili işlemi ise tenfiz değil, bildirici bir idari işlemden ibarettir. Bu nedenle sırf boşanma ilâmları tanınma davasına konu olurlar.
Boşanma kararının Türkiye’de tanınabilmesi için yabancı mahkemece verilen aslı ve apostil şerhi onaylı olması gerekmektedir.
Yabancı ülkede verilen boşanma kararının tanıması gerçekleşince yabancı eşten Türkiye’de boşanma gerçekleşmiş gibi hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.
YABANCI EŞTEN TÜRKİYE’DE BOŞANMA DAVASINDA USUL
Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında uygulanacak usul konusunda mahkeme tarafların yabancı olup olmadığına bakmamaktadır. Milletlerarası usul hukukunda, usul hukukuna ilişkin konuların hangi hukuka tabi olacağı konusunda genellikle bir hüküm sevk edilmemiş olması, diğer bir ifadeyle bu alanda kanunlar ihtilafı kurallarının mevcut olmamasından hareketle, usule ilişkin konularda yabancı bir hukukun uygulanmasına yer olmadığı, dolayısıyla mahkemenin sadece kendi usul hukuku kurallarını uygulamasının olağan olduğu kabul edilmektedir. Bu husus, “milletlerarası usul hukukunda lex fori’nin hakimiyeti” olarak adlandırılmaktadır.
Türk milletlerarası usul hukukunda da lex fori’nin hakimiyeti prensibi doktrinde kabul edilmektedir. Buna göre, Türk mahkemeleri önüne gelen yabancı unsurlu özel hukuk uyuşmazlıklarında, hâkim, usule ilişkin konularda, kendi usul hukuku kurallarını uygulayacaktır.
Bu durumda yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında lex fori’nin hakimiyeti ilkesi kabul edilecek ve Türk mahkemeleri önünde görülen bu davada mahkeme kendi usul hukukunu uygulayacaktır. Yabancı eşten Türkiye’de boşanma davasında mahkeme milli usul hukukunu dikkate almayacaktır.
EMSAL YARGI KARARLARI
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 28.11.2011 tarihli ve 2011/1321 E., 2011/6353 K. sayılı kararı
“mal rejimi • karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi • ülke hukuku
K1 ile K2 aralarındaki mal rejiminden alacak davasının karar verilmesine yer olmadığına dair Tarsus Aile Mahkemesinden verilen 16.06.2010 gün ve 633/486 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı K1 vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen 101 ada 206 parselde kayıtlı arsa ile 2012 ada 10 parseldeki 1 katlı bina ve arsada yasal edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca tarafların eşit hakka sahip olduklarından fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak koşuluyla vekil edenine isabet eden 7000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı K2 vekili, tarafların Alman Mannheim Mahkemesinin kararı ile boşandıklarını, ne var ki tenfiz edilmediğinden hukuki sonuç doğurmayacağını, ayrıca anılan boşanma kararının 16.09.2003 tarihinde kesinleştiğinden 1 yıllık zamanaşımı süresinin de geçtiğini, kaldı ki dava konusu taşınmazların boşanma davasının açıldığı tarihten sonra edinildiğinden, davacı eşin herhangi bir hakkının da bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Alman Mahkemesi tarafından verilen boşanma kararı tanınmadıkça veya tenfiz edilmedikçe hükme dayanak yapılamayacağı, tarafların halen evli oldukları, dolayısıyla mal rejimi sona ermediği gerekçesiyle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, 08.07.1991 tarihinde evlenmiş, Mannheim Sulh (Aile) Hukuk Mahkemesinin 16.09.2003 tarihinde kesinleşen 7 B F 167/02 nolu kararı ile boşanmışlardır.
Dosya içerisinde bulunan taraflara ait nüfus aile kayıt tablosuna göre, davacı Mustafa 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20.maddesi uyarınca 02.07.2003 gün ve 2003/1 sayılı karar ile (İçişleri Bakanlığı veya Bakanlar Kurulu kararı olabilir) izinle 29.03.2004 tarihinde Türk Vatandaşlığını kaybetmiştir. Davalı K2 ise, aynı biçimde İçişleri Bakanlığının 08.03.2007 gün ve 2007/05 sayılı kararıyla ve izinle 11.07.2007 tarihinde Türk Vatandaşlığını kaybetmiştir. Her iki tarafın açıklanan vatandaşlıktan çıkma kararlarıyla Alman Vatandaşlığına geçtikleri anlaşılmaktadır. Tarafların eldeki davanın açıldığı 09.08.2008 tarihi itibariyle Türk Vatandaşı olmadıkları açık olup, ancak boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği 16.09.2003 tarihinde her ikisinin Türk Vatandaşı oldukları görülmektedir.
Kural olarak, tarafların yabancı uyruklu olmaları halinde olayda 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir. 5718 sayılı Kanunun 15.maddesinde; evlilik malları hakkında eşler evlenme anındaki mutat mesken veya milli hukuklarından birini açık olarak seçebilirler; böyle bir seçimin yapılmamış olması halinde evlilik malları hakkında eşlerin evlenme anındaki müşterek milli hukuku, bulunmaması halinde evlenme anındaki müşterek mutat mesken hukuku, bununda bulunmaması halinde Türk hukuku uygulanır. İkinci bendinde ise, malların tasfiyesinde, taşınmazlar için bulundukları ülke hukuku uygulanır, denilmektedir.
Aynı Kanunun 21/1.fıkrasında ise; taşınırlar ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer ayni haklar, işlem anındaki malların bulunduğu ülke hukukuna tabidir, açıklamasına yer verilmiştir. 5718 sayılı Kanunun 50.maddesinde de; yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de de icra olunabilmesi için yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır, ibaresine yer verilmiştir.
Öte yandan, kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. (5718 sayılı Kanunun m.52/1)
Saptanan ve açıklanan bu kanun hükümleri karşısında özellikle 5718 sayılı Kanunun 15.maddesinin kapsamı gözetilerek hangi ülke kanununun uygulanması gerektiğinin mahkemece, tartışılması gerekir. Anılan maddenin 1.fıkrasının ilk cümlesi uyarınca evlilik malları hakkında eşlerin evlenme anındaki mutat mesken hukuku mu uygulanacak ya da iki tarafın vatandaşı oldukları ülkenin milli hukukunun mu uygulanacağı konusunda bir duraksama söz konusudur.
Olayın gelişimi ve 15.maddenin 1.fıkrasıyla 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28.maddesi de gözetildiğinde, öncelikle bu konuda taraflara hatırlatmada bulunulmakta yarar vardır. Vatandaşı oldukları ülkenin milli hukukunun uygulanmasını istemeleri halinde o ülke hukukunun mal rejiminin de uygulanacağı açıktır. Ülkelerin mal rejimleri arasında da farklılıklar bulunduğu bir gerçektir. Örneğin; Alman hukukunda mal rejimleri konusunda kazanç ortaklığı söz konusu olduğu halde, Türk hukukunda 01.01.2002 öncesi bakımından mal ayrılığı, 01.01.2002 sonrası açısından ise, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusudur.
Bu bakımdan mal rejimlerinde uygulanacak ülkelerin hukuku ve hesaplama yöntemi tamamen birbirinden farklıdır. Zamanaşımı süreleri için de aynı durum söz konusudur.
Taraflar Türk vatandaşlığından çıkmış bulunduğundan nüfus kayıtları kapalı görülmektedir. Taraflar yabancı ülke vatandaşı olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle nüfus kayıtlarına işlendiğine göre, kural olarak yabancı mahkemenin boşanmaya ilişkin kararının tenfiz edilmesinde mal rejimleri açısından pratik bir hukuki yararın olup olmadığı da tartışma konusudur. Türk mahkemelerinden Türk hukukuna göre verilecek mal rejimine ilişkin kararın infazı hiç şüphesiz mümkündür.
Bu nedenle tenfiz kararının olup olmamasının sonuca etkisi pek görülmemektedir. Ancak, miras hukuku açısından durum farklıdır. Her şeye karşın, mahkemece mutlaka yabancı mahkeme kararının tenfizi istenilmekte ise, taraflara süre ve imkan tanınması, açılacak tenfiz davasının sonucunun beklenilmesi, tarafların yabancı ülke vatandaşı olması nedeniyle hangi ülke hukukunun mal rejiminde uygulanacağı konusunda tarafların yukarıda açıklanan 5718 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde görüşlerine başvurulması, 5718 sayılı Kanunun 1, 2 ve 5.maddelerinin de gözetilmesi, ondan sonra ortaya çıkacak durum karşısında mal rejimi davasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davada ön koşulungerçekleşmediği gerekçesiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
- İstanbul BAM 10. Hukuk Dairesi, 14.05.2018 tarihli ve 2017/924 E., 2018/648 K. sayılı kararı
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
DAVANIN KONUSU :BOŞANMA
Mahalli mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların 2016 yılı Nisan ayında evlendiklerini, çocuklarının bulunmadığını, müvekkilinin Yunanistan vatandaşı olduğunu, davalının Urfa’lı olup kendi kültürünü yaşamaya düşkün, otoriter, kıskanç ve sinirli bir yapıya sahip olduğunu, tarafların öğrencilik yıllarında tanıştıklarını, davalının polis memuru olduğunu, gerçek kişiliğini gizleyerek hoşgörülü yaklaşarak evlenmeyi temin ettiğini, okul bitmeden söz kesildiğini, akabinde İstanbul’da evin tutulduğunu, ev eşyalarının düzenlenmesi konusunda alışverişte davalının ailesinin müdahaleleri ve fiyat kıyaslamalı yüzünden tartışmalar yaşandığını,
…bu tartışmalarda davalının sinirli ve ani çıkışlarının müvekkili ve ailesini zor durumda bıraktığını, davalının ailesinin özellikle annesinin her şeye karıştığını, düğüne davalı taraftan 12 kişinin geldiğini, müvekkilinin çevresi tarafından 8.000 Euro para takı takıldığını, davalının paraları alarak annesine verdiğini, davalının müvekkiline “artık hayatımız değişicek sen bize uyum sağlayacaksın” demeye başladığını, sürekli baskı ve telkinlerde bulunduğunu, davalı ve ailesinin tek derdinin düğünde takılan takılar ve paralar olduğunu, borç ödeme bahanesiyle alıp geri vermediklerini, davalının küçük olaylardan tartışma çıkardığını,
…çay bardağını müvekkiline fırlattığını, boğazını sıktığını, öldürmeye kalkıştığını, ailenin de müdahalesiyle olayların büyüdüğünü, müvekkilinin sınav için Yunanistan’a gittiğinde aramalarına ve mesajlarına cevap vermediğini, davalının tayininin Mardin’e çıktığını, evlenme öncesinde doğu görevi çıkması halinde istifa etme konusunda anlaşmalarına rağmen davalının göreve devam ettiğini, müvekkilinin eve geldiğinde soğuk karşıladığını, emir, tehdit ve hakaretler yağdırdığını, çağdışı dayatmalarda bulunduğunu, aralarında çıkan bir tartışmada müvekkilini öldüresiye dövdüğünü, olaydan sonra müvekkilinin Yunanistan’a gittiğini, davalının telefon ve mesaj ile özür dilediğini,
…davalının ailesinin de devreye girdiğini ancak yaşadıklarından dolayı psikolojisinin bozulduğunu, tarafların aile yapısı ve anlayışlarının çok farklı olduğunu, davalının şiddet dolu hal ve hareketlerinin evliliğin devamını imkansız hale getirdiğini, müvekkilinin halen ailesinde kalıp bakımını ailesinin yaptığını, davalının polis memuru olduğunu, aylık 2.500,00TL maaş aldığını, müvekkilinin hiçbir geliri olmadığını beyanla davalının kusurlu hareketleri sonucu tarafların boşanmalarına, ayrıca dava tarihinden itibaren aylık 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde HMK. 114/f maddesi gereğince Av. K1’a boşanma davalarına özgü fotograflı vekalatnamesini sunması için 1 haftalık kesin süre verildiğine dair muhtıra çıkartıldığı, muhtıranın 27/01/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen süresinde boşanma davalarına özgü fotoğraflı usul ve yasaya uygun vekaletname sunulmaması nedeniyle davacının davasının HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstanbul 8.Aile mahkemesinde müvekkili Yunan vatandaşı olan K2’ın davalıdan şiddetli geçimsizlik istemiyle boşanma davası ikame ettiklerini, yerel mahkemenin Türk yasalarına ve noterlik yönetmeliğinin 93.maddesini uygulama alanı kabul ederek resimli vekaletname şartına dayanarak vekaletname belgesini geçersiz kabul ederek dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verdiğini, müvekkilinin Türk vatandaşı olmadığını, Yunanistan yasalarına göre ülkesinde noterden tarafına boşanmak için vekalet verdiğini ve bu vekalenamenin Türk konsoloslukta yeminli tercüman tarafından tercüme edilerek tasdik edildiğini,
bu nedenle usul ve yasaya uygun yetkili makamlarca tercüme edilip tasdik edilmiş bulunan yabancı ülke vatandaşından alınmış boşanma davası için özel vekaletnamenin resim bulunmadığından red edilmesinin Türk yasalarına da aykırı olduğunu, sadece Türk vatandaşları ile boşanma davalarında resimli vekaletname şartı mevcut iken bunu başka ülke vatandaşlarına uygulamanın usul ve yasalara aykırı olduğunu beyanla usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Taraflardan davacı Yunanistan uyruklu davalının ise Türk uyruklu olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre dava, tarafları bakımından “yabancılık” unsuru taşımaktadır. Bu durumda davada uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilecektir (5718 s. MÖHUK m. 1). Bu Kanuna göre, boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta bulunmaları halinde müşterek mutat mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır (m. 14/1).
Kaldı ki yabancı mahkemedeki usul hükümlerinin uygulanmasında ve tebligat usulünde, o yer kanunları geçerlidir. Diğer bir ifade ileyargılamanın usulü ve tebligat hakimin hukukuna (Lex Fori) tabidir.
Boşanma davası açmak ve açılan davayı takip etmek kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir.Bu bakımdan vekaletname de bu hususta özel yetkiyi gerektirir (HMK m.74).Öte yandan boşanmadavaları için verilecek vekaletnameye, vekalet verenin fotoğrafının yapıştırılması zorunludur (Noterlik Kanunu m.80/1, Yönetmelik m.93).
Uyuşmazlık, “dava ve taraf ehliyetine sahip olma” ile “vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması”na ilişkin dava şartları yokluğuna ilişkin Mahkemece yapılan değerlendirmenin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (f) bendinde “vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması” dava şartı olarak kabul edilmiştir.
HMK’nın 115.maddesine göre; dava şartı olarak düzenlenen “vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması” olup olmadığının Mahkemece kendiliğinden araştırılması ve dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir ise de dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için davacıya kesin süre verilmeli, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmelidir.
Dava şartı noksanlığı, Mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.
HMK’nun 76. vekaletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması halini düzenleyen HMK’nun 77. ve dava şartlarını düzenleyen HMK’nun 114/f maddeleri uyarınca usûlüne uygun düzenlenmiş vekaletnamenin dosya içerisinde bulunması zorunludur.
Davacı vekilinin işbu boşanma davasında davacı kadını temsil etmek üzere verilen fotoğraflı vekaletname dosyada bulunmamaktadır.
Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 77. maddesi gereğince davacıya yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile bildirmesi için kesin süre içerir muhtıra tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin sırf bu nedenle kabulüne, açıkladığı şekilde işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereği için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacının istinaf talebinin KABULÜNE, ilk derece mahkeme kararının KALDIRILMASINA, HMK 77.mad.gereğince uygulama yapılması gereği için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf peşin harcının talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda tarafların yokluklarında oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi.”
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 18.02.2010 tarihli ve 2009/4595 E., 2010/805 K. sayılı kararı
“katkı payı alacağı • boşanma kararının tanınması • yabancı mahkeme kararlarının tanınması • mal rejimi • davanın kabulü • ülke hukuku • kesin delil
Hatice ile Ahmet aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair (Ankara Üçüncü Asliye Hukuk Hakimliği)’nden verilen 11.03.2009gün ve 559175 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili; tarafların 1991 yılında evlendiklerini, Münih Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.07.2002 tarihinde kesinleşen kararı ile boşandıklarını, Türk ve Alman Bankalarında bulunan mevduatın %60 payının müvekkiline ait olduğunu açıklayarak 16379.38 Euro karşılığı TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava dilekçesinde açıklanan 1000 Euro karşılığı TL’nin dava tarihinden geçerli faiziyle birlikte, ıslah dilekçesinde gösterilen 15379.38 Euro karşılığı TL’nin ıslah tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 743 sayılı TMK’nın 170. maddesi uyarınca, mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilen mallara katkı payı alacağına ilişkindir.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelere göre; tarafların 12.04.1991 tarihinde evlendikleri, evlendikleri tarihte her ikisinin de Türk vatandaşı oldukları, davacı Hatice tarafından, 2001 yılında yetkili Alman mahkemesinde boşanma davasının açıldığı, Münih Asliye Mahkemesi’nce verilen boşanma kararının 18.07.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır (5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun m. 50). Bundan ayrı yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi için, yabancı ilamın tenfiz koşullarını taşıdığının mahkemece tespiti gerekir (5718 s. MÖHUK m. 58).
Tenfiz kararı sadece yenilik doğurucu (usuli) bir hükümdür. Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır. Ancak, yabancı mahkeme hükmü Türkiye’de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukukuna göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabilir (Prof. Dr. Ergin Nomer – Prof. Dr. Cemal Şanlı, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul 2008, 16. bası, sh. 465).
Her ne kadar Münih Asliye Mahkemesi’nin verdiği boşanma kararı 18.07.2002 tarihinde kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye’de uygulanabilmesi ancak bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabilecektir (MÖHUK m. 50). Ne var ki, ortada tenfiz edilmiş bir karar söz konusu değildir. Bu husus eldeki davanın görülebilmesinin ön koşulunu oluşturmaktadır.
Saptanan bu hukuki ve somut olgular karşısında tarafların boşanmalarına ilişkin bulunan yabancı mahkeme kararının yetkili ve görevli Türk mahkemesi tarafından tenfizine karar verildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığına göre, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi somut olayda gerçekleşmemiştir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararı yetkili Türk mahkemesince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde Türk Hukuku bakımından hukuki sonuç doğurur.
Yabancı kararla ilgili tanıma veya tenfiz kararı verilmedikçe veya bu yönde açılan dava reddedildiği takdirde o karar Türkiye’de Türk hukuk sistemi açısından hukuki sonuç doğurmaz ve taraflar boşanmış sayılmazlar. O halde tarafların evliliği Türk Hukuku açısından halen devam etmektedir.
Kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir (MÖHUK m. 52/1). Kararın tenfizini isteyenlerin Türk vatandaşı olup olmamalarının sonucuna bir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki, taraflar doğumla Türk vatandaşıdırlar. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanu-nu’nun 28. maddesi gereğince, izinle Türk vatandaşlığından çıkmış olanlar bu maddede sayılan haklar dışında… Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.
Yapılan açıklamalar karşısında mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa davanın dayanağını oluşturan yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesinin sağlanması için gerekli süre ve imkanın tanınması, açılacak davanın sonucunun beklenmesi, eldeki davanın bekletici mesele yapılması ve tenfiz kararının verilmesiyle ilgili davanın sonucuna göre davanın görülebilirlik koşulu belirlendikten sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HMUK’nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), bozma sebebine göre işin esasının ve sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 18.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”