Evlilik birliği devam ederken tarafların birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken sorumlulukları vardır. Evlilik birliği içerisinde bu sorumlulukları yerine getirirken yaptıkları ihlaller evlilik birliğini sona erdirmeye sebep olursa boşanmada eşlerin kusuru olarak adlandırılır. Boşanma davalarında hakimleri en çok zorlayan husus boşanmada eşlerin kusurunun tespitidir. Anlaşmalı boşanma davalarında taraflar mahkemeye sundukları anlaşmalı boşanma protokolünde her konuda anlaştıkları için boşanmada eşlerin kusuruna bakılmaksızın boşanma kararı verilir. Çekişmeli boşanmalarda ise boşanmada eşlerin kusuru oranının belirlenmesi gerekir. Boşanmada kusurlu eşin tespiti önemlidir.
Boşanmada kusur tespiti, boşanma davalarında tarafların evlilik sürecindeki davranışlarının, evlilik birliğinin sona ermesine nasıl katkıda bulunduğunu belirleme işlemidir. Boşanmada kusur tespiti, hangi tarafın evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğini veya bu sona ermede daha fazla sorumluluğu olduğunu ortaya koymak amacıyla yapılır. Mahkemeler, boşanmada kusur tespiti yaparken deliller, tanık ifadeleri, tarafların beyanları gibi unsurları değerlendirir.
İçindekiler
- Boşanmada Eşlerin Kusuru
- Boşanmada Kusur Tespiti
- Boşanmada Eşlerin Kusuru Sayılan Haller Nelerdir?
- Anlaşmalı Boşanmada Eşlerin Kusuru
- Boşanmada Kusur Oranının Belirlenmesi
- Boşanmada Kusurlu Eş
- Boşanmada Tarafların Kusur Oranı Eşit ise Ne Olur?
- Boşanmada Tam Kusurlu Olunması
- Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Nafakaya Etkisi
- Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Velayete Etkisi
- Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Mal Paylaşımına Etkisi
- Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Tazminata Etkisi
- Boşanmada Eşlerin Kusuru ve Kusur Oranını Belirlenmesi ile İlgili Yargıtay Kararları
- Ankara Boşanma Avukatına Nasıl Ulaşılabilir?
- Ankara Boşanma Avukatları Akademik Hukuk & Danışmanlık’ta
Boşanmada Eşlerin Kusuru
Evlilik birliği devam ederken eşlerin birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken yükümlülükleri vardır. Sadakat yükümlülüğü, birbirlerine karşı özen yükümlülüğü ortak giderlere katılma yükümlülüğü gibi yükümlülükleri yerine getirmediklerinde evlilik birliği sarsılmakta boşanmalar gerçekleşmektedir. Boşanmada eşlerin kusuru eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülüklerini yerlerine getirmemeleri olarak nitelendirilebilir. Boşanmada eşlerin kusurunun belirlenmesi son derece önemli olup tazminat, nafaka gibi birçok husus boşanmada eşlerin kusuruna göre belirlenmektedir.
Boşanmada Kusur Tespiti
Boşanmada kusur tespiti, Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davası açıldığında tarafların evlilik birliği içerisindeki davranışlarının, boşanma nedenleriyle ilişkisini ortaya koymayı amaçlar. Boşanmada kusur tespiti, boşanma sebeplerinin belirlenmesinde önemli bir yer tutar. Boşanmada kusur tespiti için örneğin, eşlerden birinin sadakatsizlik, ekonomik sorumlulukları yerine getirmeme, hakaret veya şiddet gibi eylemleri, boşanmada kusur tespiti yapılırken değerlendirilir. Boşanmada kusur tespiti, özellikle çekişmeli boşanma davalarında mahkemelerin dikkate aldığı en önemli unsurlardan biridir. Mahkeme, boşanmada kusur tespiti yaparken tanık ifadelerine, delillere ve tarafların beyanlarına dayanarak karar verir.
Boşanmada kusur tespiti, sadece boşanmanın kabul edilip edilmemesi açısından değil, boşanmada kusur tespiti aynı zamanda nafaka, tazminat ve velayet gibi hukuki sonuçlar üzerinde de etkili olabilir. Boşanmada kusur tespitinde kusurlu taraf, nafaka ödemekle yükümlü olabilir ya da manevi tazminat talebiyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle, boşanmada kusur tespiti, boşanma davasının sonucunu şekillendiren kritik bir aşamadır. Mahkeme, boşanmada kusur tespiti yaparken, tarafların evlilik sürecindeki davranışlarını ayrıntılı bir şekilde inceler ve kimin kusurlu olduğunu belirler.
Boşanmada kusur tespiti yapabilmek için mahkemeye sunulan delillerin güçlü olması gereklidir. Özellikle sosyal medya yazışmaları, mesajlaşmalar, tanık ifadeleri gibi unsurlar boşanmada kusur tespiti yapılırken kullanılır. Ancak, bu delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması gerekir. Aksi halde, boşanmada kusur tespiti zorlaşabilir ve hukuki sonuçları etkileyebilir. Örneğin, bir eşin haberi olmadan alınan gizli kayıtlar ya da özel hayatın gizliliğini ihlal eden deliller, boşanmada kusur tespiti için kullanılmayabilir.
Boşanmada kusur tespiti yapıldığında, taraflardan birinin daha ağır kusurlu olması durumunda mahkeme bu durumu dikkate alarak boşanma kararı verebilir. Boşanmada kusur tespiti, aynı zamanda velayet kararlarında da etkili olabilir. Özellikle çocuğa karşı şiddet uygulayan veya ihmal eden bir ebeveynin boşanmada kusur tespiti yapılırken bu davranışları dikkate alınır. Bu durumda mahkeme, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak velayeti kusursuz olan tarafa verebilir.
Boşanmada kusur tespiti, ayrıca mal paylaşımı süreçlerinde de etkili olabilir. Boşanmada kusur tespitinde eğer bir eşin ağır kusurlu olduğu tespit edilirse, mahkeme mal paylaşımında bu durumu göz önünde bulundurabilir. Bu nedenle, boşanmada kusur tespiti, mal varlığı üzerindeki tasarruf haklarını da etkileyebilir. Boşanmada kusur tespiti yapıldığında, taraflar arasında uzlaşma sağlanamamışsa, mahkeme, deliller ve beyanlar doğrultusunda kusur oranını belirler ve karara bağlar.
Boşanmada kusur tespiti, boşanma davasının en önemli aşamalarından biridir ve boşanmanın nihai sonuçlarını büyük ölçüde belirler. Nafaka, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi konuların belirlenmesinde boşanmada kusur tespiti kritik bir rol oynar. Mahkemeler, boşanmada kusur tespiti yaparken delilleri dikkatli bir şekilde değerlendirir ve hukuki süreçler bu doğrultuda şekillenir. Bu yüzden boşanmada kusur tespiti, boşanma davası sürecinde tarafların haklarını koruma açısından son derece önemlidir.
Boşanmada Eşlerin Kusuru Sayılan Haller Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu’nu göre evlilik birliğinin sonlandığı durumlarda eşlerin kusuru sayılan haller belirtilmiş olsa da evlilik birliğini sonlandıran kusur sebepleri belirtilen durumlarla sınırlı değildir. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanmada eşlerin kusuru sayılan haller:
- Evlilik birliğinin Zina nedeniyle sonlanması. (Türk Medeni Kanunu Madde 161)
- Evlilik birliğinin Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle sonlanması (Türk Medeni Kanunu Madde 162)
- Evlilik birliğinin Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle sonlanması (Türk Medeni Kanunu Madde 163)
- Evlilik birliğinin Terk nedeniyle sonlanması (Türk Medeni Kanunu Madde 164)
- Evlilik birliğinin Akıl hastalığı nedeniyle sonlanması (Türk Medeni Kanunu Madde 165)
- Evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle sonlanması (Türk Medeni Kanunu Madde 166)
Ayrıca;
- Eşlerden birinin diğer eşe karşı fiziksel, ekonomik, psikolojik, sosyal veya cinsel şiddet uygulaması,
- Eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınması
- Eşine ilgisiz ve özensiz davranmak
- Hakaret ve yalan söylemek etmek
- Eşin çalışmasına izin vermemek
- Ailesinin eşini darp etmesine sessiz kalmak
- Ailesiyle görüştürmemek
- Eşini yakının evine bırakmak
- Ölüm tehdidinde bulunmak
- Ahlak dışı tekliflerde bulunmak,
- Güven sarsıcı davranışlarda bulunmak,
- Bağımsız konut tesis etmemek,
- Cinsel ilişkiye girmekten kaçınmak,
- Eşini istememek,
- Evlilik birliğinin giderlerine katılmamak
Evlilik birliğini sonlandıran nedenler yukarıda sayılan nedenlerle sınırlı değildir. Yargıtay kararları da incelendiğinde boşanmada eşlerin kusuru sayılan haller sınırsız sayıda gerçekleşmektedir.
Anlaşmalı Boşanmada Eşlerin Kusuru
Anlaşmalı boşanma adından da anlaşılacağı üzere çiftlerin anlaşarak evlilik kurumunu sonlandırdığı boşanma türüdür. Her iki eşin de boşanmayı istediği ve ayrıca boşanma sonunda oluşacak nafaka, tazminat, mal paylaşımı, velayet gibi konularda anlaşmış olmaları gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi 3. fıkrasında evliliklerinde 1 yılı dolduran çiftlere anlaşmalı boşanma imkânı sağlamaktadır. İlgili kanun maddesine göre;
“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.
Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
Anlaşmalı boşanmada eşlerin kusuruna bakılmaksızın mahkeme tarafından evlilik birliği sonlandırılır. Anlaşmalı boşanmada boşanan taraflar boşanmanın bütün şartlarında anlaştıkları için kusur şartı aranmaz. Boşanmanın bütün şartlarında anlaştıklarını belirten anlaşmalı boşanma protokolünü imzalayan taraflar ayrıca bu hususları hâkim önünde özgür iradeleri ile bizzat beyan ederler ve hâkim kanuna uygun bulursa boşanmalarına karar verir ve ayrıca kusur oranı aranmaz.
Boşanmada Kusur Oranının Belirlenmesi
Boşanmada eşlerin kusuru belirlenirken eşler tarafından belirtilen iddialar somut deliller ile desteklenmelidir. Mahkeme boşanmada eşlerin kusuru oranını belirlemek için sunulan somut delilleri inceler. Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken sunulacak deliller dilekçeler aşamasında detaylarıyla sunulması gerekmektedir. Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken uygulanacak dilekçe aşaması: dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi, ikinci cevap dilekçesinden oluşmaktadır. Dilekçeler aşaması sonlandırıldıktan sonra boşanma davasında yeni delil ileri sürülemez.
Hâkim somut delilleri incelerken ayrıca tarafların evlilik birliği içerisindeki eylemlerine, davranışlarına, tutumlarına bakılır. Hâkim delilleri değerlendirdikten sonra boşanmada eşlerin kusuru oranı hakkında bir kanaatte bulunarak; az kusurlu eşit kusurlu ya da ağır kusurlu olarak tespitini sağlar ve boşanma davasının seyrini belirler.
Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken çoğu kez kişilerin sosyal ve kültürel yapılarına yaşadıkları çevrelere gibi olgulara göre değişen soyut bir kavramdır. Bu sebeple boşanmada eşlerin kusuru oranını belirlenmesi konusu hâkimin takdir yetkisine bırakılmıştır.
Boşanmada Kusurlu Eş
Boşanmada kusurlu eş, evlilik birliğinin bozulmasına yol açan veya evliliğin devamını imkânsız hale getiren davranışları sergileyen kişiyi ifade eder. Boşanmada kusurlu eş, sadakatsizlik, şiddet, hakaret, ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmeme gibi nedenlerle evlilikteki sorunların kaynağı olarak kabul edilir. Boşanmada kusurlu eşin tespiti, nafaka, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi hukuki sonuçları etkiler. Mahkeme, boşanmada kusurlu eşin davranışlarını deliller ve tanık beyanlarıyla değerlendirerek kimin daha fazla sorumlu olduğunu belirler ve buna göre karar verir.
Boşanmada kusurlu eş, boşanma sürecinde evlilik birliğinin sona ermesine sebep olan davranışları sergileyen kişiyi ifade eder. Boşanmada kusurlu eş, sadakatsizlik, şiddet, hakaret, ilgisizlik veya ekonomik sorumluluklarını yerine getirmeme gibi çeşitli nedenlerle evlilik birliğini sarsabilir. Boşanmada kusurlu eş, bu davranışlarıyla evlilik birliğinin devamını imkânsız hale getiren kişidir. Mahkemeler, boşanma davalarında taraflar arasındaki kusur oranını belirlerken, boşanmada kusurlu eşin eylemlerini dikkate alarak karar verir.
Boşanmada kusurlu eşin davranışları, boşanma davasında sunulan delillerle ispatlanmalıdır. Örneğin, boşanmada kusurlu eş, şiddet uygulamışsa, bu durum tanık ifadeleri, hastane raporları veya polise yapılan şikayetlerle desteklenir. Boşanmada kusurlu eş, sadakatsizlik yapmışsa, mesajlaşmalar, fotoğraflar veya tanık beyanları gibi deliller bu durumu kanıtlayabilir. Boşanmada kusurlu eşin davranışlarının evlilik birliğini olumsuz etkilediği mahkeme tarafından tespit edildiğinde, bu durum boşanmanın karara bağlanmasında büyük rol oynar.
Boşanmada kusurlu eş, boşanma sürecinin sonuçlarını da etkiler. Kusur oranı, nafaka, tazminat ve velayet gibi konularda belirleyici olabilir. Boşanmada kusurlu eş, maddi ve manevi tazminat ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca, boşanmada kusurlu eş, nafaka ödemek zorunda kalabilir ya da velayet konusunda aleyhine bir karar verilebilir. Özellikle, çocuğa karşı şiddet uygulayan veya ilgisiz kalan bir boşanmada kusurlu eş, velayet konusunda ciddi dezavantajlar yaşar. Mahkemeler, çocuğun üstün yararını gözeterek boşanmada kusurlu eşin çocuğa olan yaklaşımını dikkate alır.
Boşanmada kusurlu eş, evlilik sürecinde yaptığı hataların hukuki sonuçlarıyla yüzleşir. Mahkemeler, boşanma davasında boşanmada kusurlu eşin davranışlarını değerlendirirken delilleri dikkatli bir şekilde inceler. Örneğin, boşanmada kusurlu eşin sadakatsizliği veya şiddeti, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olabilir ve bu durumda mahkeme boşanma kararı verirken bu durumu göz önünde bulundurur. Boşanmada kusurlu eş, bu tür davranışlarıyla boşanma sürecini hızlandırabilir ve karşı tarafın mağduriyetini artırabilir.
Boşanmada kusurlu eş, ekonomik sorumluluklarını yerine getirmediğinde de kusurlu sayılabilir. Örneğin, boşanmada kusurlu eş, evin geçimiyle ilgili sorumluluklarını ihmal ettiğinde, bu durum mahkeme tarafından evlilik birliğinin sona ermesine neden olarak değerlendirilir. Boşanmada kusurlu eş, ekonomik sorumluluklarını yerine getirmeyerek eşini mağdur ettiğinde, bu kusur boşanma davasında önemli bir etken olur.
Boşanmada kusurlu eş, evlilik birliğinin sona ermesine neden olan davranışlarıyla boşanma sürecinin en kritik unsurlarından biridir. Mahkemeler, boşanmada kusurlu eşin eylemlerini değerlendirirken, delillerin gücüne ve tarafların beyanlarına dayanarak karar verir. Boşanmada kusurlu eşin sadakatsizlik, şiddet, ilgisizlik veya ekonomik sorumluluklarını yerine getirmeme gibi davranışları, boşanma sürecini şekillendiren temel unsurlardır. Bu nedenle, boşanmada kusurlu eşin eylemleri, boşanmanın sonuçlarını doğrudan etkiler.
Boşanmada Tarafların Kusur Oranı Eşit ise Ne Olur?
Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken her iki eşte eşit kusurlu olarak boşanmaya sebebiyet vermiş olabilir. Tarafların eşit kusurlu olması tarafların boşanmalarına engel değildir. Eşlerin eşit kusurlu olması halinde davalı taraf boşanmak istemese dahi hâkim tarafların boşanmalarına karar verebilir.
Boşanmada eşlerin kusuru oranı eşit olduğunda boşanma sonunda hâkimin yoksulluk nafakasına karar vermesine engel değildir. Ancak boşanmada eşlerin kusuru oranının eşit çıkması eşlerin maddi ve manevi tazminat isteminde bulunabilmelerine engeldir.
Boşanmada maddi ve manevi tazminat isteminde bulunabilmesi için talepte bulunacak eşin diğer eşe göre daha az kusurlu ya da kusursuz olması gerekmektedir. Boşanma davasında eşit kusurlu olunması durumunda ya da ağır kusurlu tarafın talepte bulunması durumunda, talepler reddedilmektedir.
Boşanmada Tam Kusurlu Olunması
Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlendiğinde eşlerden tam kusurlu olarak belirlenen eş boşanma davasında boşanma ve fer ’ileri açısından dezavantajlı konumda kabul edilmektedir. Boşanma davasında ağır kusurlu kabul edilen eş davacı konumda ise açtığı boşanma talebi reddedilebilir.
Türk Medeni Kanunu’nda 161.Madde ile 166. Maddeleri arasında evlilik birliği sonlandıran özel boşanma sebepleri düzenlenmiştir. Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken belirtilen özel boşanma sebeplerinin söz konusu olduğu hallerde kişinin tam kusurlu olduğu kabul edilir.
Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlemesi sonucunda tam kusurlu olan eş; boşanmada talep edilebilecek tazminat, nafaka vb. konularında oldukça dezavantajlı konumdadır.
Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Nafakaya Etkisi
Nafaka, sözlükte hukuksal terim olarak “Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık” anlamına gelmektedir. Anlamından da anlaşılacağı üzere önemli ve hassas bir konudur. Boşanma ve nafaka hesaplamasında hata yapmamak için, sürecin hızlı ve profesyonel yönetilmesi için, süreç boyunca destek almak için Ankara nafaka avukatından yardım alınması faydalı olur.
Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davasında 3 tür nafakaya hükmedilmektedir.
- Yoksulluk Nafakası
- İştirak Nafakası
- Tedbir Nafakası
Boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlendikten sonra hâkim nafaka konusunu belirlerken nafaka ödeyecek tarafın ne kadar kusurlu olduğu önemli değildir. Tam kusurlu olması, eşit kusurlu olması ya da kusursuz olması hâkimin kararını değiştirmez. Hâkim her durumda nafaka ödemesine hükmedebilir. Ancak Nafaka talep eden için ise bu durum farklıdır. Nafaka talep eden eş boşanmada eşlerin kusuru oranı belirlenirken ağır kusurlu olmamalıdır. Ağır kusurlu bulunan eş yoksulluk nafakası talep edemez. Tedbir nafakası henüz kusur oranı kesinleşmediği için talep edebilir. İştirak nafakası için kusur oranı değil çocuğun velayetinin kime bırakıldığı önemlidir.
Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Velayete Etkisi
Velayet en basit anlatımıyla bir çocuğun erginliğe ulaşana kadar anne ve babasının gözetimi altında yetiştirilmesidir. Velayet çocukların üstün yararını koruyan hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak da ifade edilebilir. Evlilik birliği içerisinde baba ve anne çocuğun velayetini birlikte kullanırlar. Herhangi bir sebeple boşanma söz konusu olursa ergin olmayan çocuk hâkim kararı ile kime bırakılmış ise boşanmada velayeti o kişide alır.
Boşanmada eşlerin kusuru oranı ile velayet konusunda bağlantı bulunmamaktadır. Velayet konusunda esas olan temel ilke çocuğun üstün yararı ilkesidir Çocuğun üstün yararı gözetilerek velayet bırakılan taraf boşanmada tam kusurluda olsa kusursuz da olsa bir şey fark etmeyecektir. Asıl önemli olan çocuğun üstün yararıdır.
Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Mal Paylaşımına Etkisi
Boşanmada mal paylaşımı evlilik birliği sona erdiğinde edinilen malların taraflar arasında eşit bir şekilde paylaştırılması esasına dayanır. Evliyken içerisinde kazanılan varlıklar, çiftler arasında ortak değerler olarak kabul edilirken; kişisel varlıklar ise paylaşılmayan değerlerdir. Boşanma sonrasında, mal paylaşımı için mal rejimi düzenlemesi yapılır.
Boşanmada eşlerin kusuru oranının boşanmada mal paylaşımına etkisi yoktur. Boşanmada mal paylaşımı Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen hükümler çerçevesinde kusur oranına bakılmaksızın gerçekleştirilir.
Boşanmada Eşlerin Kusur Oranının Tazminata Etkisi
Evlilik birliği sona erdikten sonra taraflar birbirlerinden boşanma davasında tazminat talep edebilirler. Boşanma davasında tazminat konusunda için kusur oranı önemli olup boşanma davasında tazminat talep edebilmek için kusursuz ya da daha az kusurlu olmak gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 174. Maddesinde “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” boşanma davasında tazminat konusuna vurgu yapmıştır. Boşanma davasında tazminat almak isteyen taraf mutlaka karşı tarafın kusurunu kanıtlamalıdır. Boşanma davası reddedilen taraf boşanma davasında tazminat alamaz.
Boşanmada Eşlerin Kusuru ve Kusur Oranını Belirlenmesi ile İlgili Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.12.2020 Tarihli 2020/3841 E., 2020/6743 K.
“1-Taraflarca TMK’nın 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açılmış, tarafların gösterdiği deliller toplanmak suretiyle mahalli mahkemece 12.12.2013 Tarih ve 2012/860 esas, 2013/884 karar sayılı kararla; davacı-davalı kadının, erkeğin rahatsızlığına ve tarafların geçici olarak yaşadıkları ekonomik sıkıntıya rağmen eşinden Kuşadası’na giderek orada yaşamasını istediği, davalı-davacı erkeğin ise eşini tehdit ettiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilerek, her iki boşanma davasının da kabulüne karar verilmiştir.
Bu karar, davacı-davalı kadının temyizi üzerine Dairemizin 22.09.2014 tarih ve 2014/6826 esas, 2014/18019 karar sayılı ilamıyla; “Toplanan delillerden erkeğin eşini öldürmekle tehdit ettiği, eşine hakaret ettiğinin sabit olduğu, kadının kusurlu davranışının ispat edilemediği, erkeğin davasının reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu, davalı-davacı erkeğin emekli olduğu, sürekli ve düzenli geliri bulunduğu, ayrıca kira gelirinin mevcut olduğu, bu nedenle erkek yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğu” belirtilerek bozulmuştur.
Dairemizin yukarıda belirtilen bozma ilamına karşı mahalli mahkemece verilen ve direnme olarak adlandırılan 26.02.2015 tarih ve 2015/21 esas, 2015/156 karar sayılı ikinci kararla, önceki kararda direnilmesine, davacı-davalı kadının, erkeğin rahatsızlığına ve tarafların geçici olarak yaşadıkları ekonomik sıkıntıya rağmen eşinden Kuşadası’na giderek orada yaşamasını istediği ve aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks denebilecek harcamalar yaptığı, davalı-davacı erkeğin ise eşini tehdit etiği, eşine hakaret ettiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğuna karar verilmiştir.
Mahalli mahkemece verilen bu kararın davalı-davacı kadın tarafından, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyizi üzerine Yargıtay HGK’nın 16.01.2020 tarih ve 2017/2-2284 esas, 2020/19 karar sayılı kararıyla; direnme olarak adlandırılan kararda önceki gerekçeden farklı olarak davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma ve davalı-davacı erkeğe ise eşine hakaret etme vakıalarının kusur olarak yüklendiği, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve önceki kararın gerekçesinin kusur yönünden değiştirildiğinden yeni hüküm niteliğinde olduğu belirtilerek, bu yeni hükme karşı temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Mahkemece verilen ikinci kararda, davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma vakıası kusur olarak yüklenilmişse de; ilk kararda bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmediği ve kararın erkek tarafından temyiz edilmemesi sebebi ile ilk hükümdeki kusurlar yönünden davacı-davalı kadın yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple usulü kazanılmış hakka aykırı şekilde davacı-davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks harcamalar yapma vakıasının kusur olarak yüklenilmesinin doğru bulunmadığı, Dairemizin bozma kararında da belirtildiği gibi davalı-davacı erkeğin eşini öldürmekle tehdit ettiği, “Dinine imanına” diyerek sin kaflı küfürler ettiği, anlaşılmaktadır.
Davacı-davalı kadından kaynaklanan evlilik birliğini sarsıcı nitelikle kusurlu bir davranış ispatlanamamıştır. Bu durumda erkek tarafından açılan boşanma davasının reddi gerekirken, yasaya uygun olmayan gerekçe ile kabulü doğru bulunmamıştır.
2-Dairemizin 22.09.2014 tarih ve 2014/6826 esas, 2014/18019 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi davalı-davacı erkeğin emekli olup sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu, ayrıca kira gelirinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. TMK’nın 169. maddesi gereğince erkek lehine “geçimi” için geçici tedbir alınmasını gerektirici bir sebep bulunmamaktadır. Kadının mali durumunun iyi olmasının erkek yararına tedbir nafakası tayinini haklı kılmaz. Bu husus dikkate alınmadan erkek yararına tedbir nafakası tayin ve takdiri doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
Karardan da anlaşılabileceği üzere davacı erkek kusurlu olduğundan boşanma davası reddedilmiş olup boşanmada eşlerin kusuru oranının önemi bir kez daha vurgulanmıştır.
- Benzer şekilde 2. Hukuk Dairesinin 09.03.2022 Tarihli 2021/10283 E., 2022/2218 K.
“1-Tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca açmış oldukları karşılıklı boşanma davalarının yapılan yargılaması neticesinde, ilk derece mahkemesince tarafların birbirlerine karşı fiziksel şiddete varan eylemlerinin olduğu, ayrıca davacı karşı davalı erkeğin eşine ilgi göstermediği, iğneleyici söylemlerde bulunduğu ve evliliğin başından beri boşanmayı istediği, davalı karşı davacı kadının ise eşine karşı aşırı tepkiler verdiği ve eşini toplum içinde küçük düşürdüğü, böylelikle de evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit oranda kusurlu olduklarının kabulü ile karşılıklı boşanma davalarının kabulüne karar verilmiş, hüküm münhasıran davalı-karşı davacı kadın tarafından kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat talepleri yönünden istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi, 12/10/2021 tarihli ve 2019/1072 Esas, 2021/1585 Karar sayılı ilamı ile “ mahkemece kadının erkeğe fiziksel şiddete varan davranışları olduğu kabul edilerek kusur olarak yüklenmişse de, erkek tarafından vakıa olarak dayanılan kavanoz fırlatmak ispatlanamadığından, kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece erkeğe yüklenen kusurların erkek tarafından istinaf yoluna baş vurulmadığından kesinleştiği…
Kadının istinafı nedeniyle dayanılan vakıalara yönelik yapılan incelemede erkeğe yüklenecek başkaca kusurun sabit olmadığı, mevcut kusurlara göre kadının kusura yönelik istinaf talebinin kabulüne, erkeğin ağır kadının hafif kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir” şeklinde gerekçe ile ilk derece mahkemesinin kusur belirlemesine karşı, davalı-karşı davacı kadın tarafından yapılan istinaf başvurusu kabul edilmiş, bu kapsamda daha fazla kusurlu bulunan davacı-karşı davalı erkek aleyhine 12.500 TL maddî ve 12.500 TL manevî tazminata hükmedilmiştir.
Hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkek tarafından dayanılan kadının kendisine kavanoz kapağı fırlattığı vakıasının ispatlanmadığı gerekçesi ile ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı kadına yüklenen “fiziksel şiddete varan eylemlerde bulunmak” kusuru gerekçeden çıkartılarak, ilk derece mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlar uyarınca davacı-karşı davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulüne karar verilmiş ise de;
Davacı-karşı davalı erkek tarafından dilekçeler aşamasında eşinin kendisine saldırdığı, üstünü başını yırttığı ve şiddet uyguladığı belirtilerek açıkça fiziksel şiddet vakıasına dayanılmış, davacı-karşı davalı erkeğin tanıkları … ve … ’in yeminli anlatımları kapsamında ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı kadına yüklenen fiziksel şiddet kusuru sübut bulmuştur.
Şu halde ilk derece mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen ve davacı-karşı davalı erkek tarafından istinaf edilmeyerek kesinleşen erkeğin kusurlu davranışları ile bölge adliye mahkemesince davalı-karşı davacı kadının sabit kabul edilen kusurlu davranışları yanında davalı-karşı davacı kadının ayrıca eşine karşı “fiziksel şiddete varan eylemlerde bulunmak” kusurunun gerçekleştiği, buna göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu oldukları gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile davacı-karşı davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü doğru olmayıp, hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddî ve manevî tazminata karar verilemez. Kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2. maddesi koşulları oluşmamıştır. O halde, davalı-karşı davacı kadının maddî-manevî tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde kadın lehine maddî ve manevî tazminata karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
Karardan da anlaşılacağı üzere boşanmada maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmak için talepte bulunan tarafın daha az kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir. İlgili yargıtay kararındaki “Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddî ve manevî tazminata karar verilemez.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere boşanmada maddi ve manevi tazminat talep edebilmek için eşit ya da tam kusurlu olmamak gerekir.
- Yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.03.2021 Tarihli 2021/769 E., 2021/2334 K.
“Davacı kadın 22.10.2013 tarihinde, anlaşmalı boşanma davası (TMK m. 166/3) açmış, mahkemece ilk hükümle, davacı kadın davasından feragat ettiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükmün, davalı erkeğin mirasçısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 27.11.2017 tarihli ilamı ile “Davalı erkeğin nüfus kaydına göre feragat tarihinden önce 24.10.2013 tarihinde öldüğü anlaşılmış, bu durumda feragat beyanının hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı, evliliğin ölümle son bulduğu, davanın konusunun kalmadığı;
bu sebeple konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilerek, dava, davalı erkeğin diğer mirasçıları tarafından takip edildiğinden TMK’nın 181. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, davacının ölümü ile evlilik birliği sona erdiğinden konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesi uyarınca davacı kadının kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı mirasçısı tarafından kusur tespiti yönünden temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesine göre, boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde, sağ eş, ölen eşin yasal mirasçısı olamaz ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybeder. Ölen eşin mirasçılarının, Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesinde düzenlenen hakları kullanabilmeleri için en önemli koşul, murisin sağlığında açılmış ve ölümünden sonra da devam eden bir boşanma davasının bulunmasıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesine göre ölen eşin mirasçılarının hak ve yetkileri, murislerinin sağlığında davacı veya davalı sıfatıyla kendilerine tanına hak ve yetkilerle sınırlıdır. Dava, anlaşmalı boşanma davası (TMK m. 166/3) olarak açılmış olup, çekişmeli boşanma davası bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 181. maddesi ile mirasçılara tanınan davayı devam ettirme hakkı için devam ettirilen davada sağ kalan eşin kusurunun ispatlanması zorunluluktur. Bu ise ancak “Sağ kalan eşin kusurunun ispatlanma olanağı bulunan” davalarda gerçekleştirilebilir.
Anlaşmalı boşanma davasında, mirasçılar sağ kalan eşin herhangi bir kusurunu kanıtlayamayacaktır. Bu tür boşanma davalarında sağ kalan eşin kusurunu ölen eş bile tartışmaz ve dahi tartışmaya açmazken ölenin mirasçılarının bunu gerçekleştirmesi kabul edilemez. (Dairemizin 18.09.2017 tarih 2016/8497 tarih 2016/8497 esas 2017/9546 karar sayılı ilamı). Bu durumda, mahkemece davalının ölümü ile evlilik birliği sona erdiğinden konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi doğru ise de; yukarıda da açıklandığı üzere anlaşmalı boşanma davasında (TMK m. 166/3) kusur belirlemesi yapılması mümkün olmadığında, davalı mirasçısının kusur belirlemesine yönelik talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kusur belirlemesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
Kararından da anlaşılacağı üzere anlaşmalı boşanmada eşlerin kusuru aranmaz. Anlaşmalı boşanma protokolü ile boşanmanın tüm şartlarında anlaşan eşler boşanmada eşlerin kusuru aranmadan evlilik birliğinin sonlandırılmasına karar verilir.
Ankara Boşanma Avukatına Nasıl Ulaşılabilir?
Ankara Barosu’na bağlı olan tüm avukatların iletişim bilgileri Ankara Baro levhasında yer almakta olup web sitesi ya da baroyu arayarak ulaşılabilmektedir. Ankara’da bir boşanma avukatı arayışındaysanız, Baro Levhası üzerinden avukatların iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz. Ancak, burada yer alan bilgiler sadece iletişim bilgilerini sağlanmakta olup hangi avukatın hangi alanda uzmanlaşmış olduğunu veya aktif faaliyet gösterip göstermediğini belirtmemektedir.
Ankara Boşanma Avukatları Akademik Hukuk & Danışmanlık’ta
Ankara boşanma avukatlarının en tecrübelileri ile çetrefilli olayları kısa zamanda çözen uzmanları Akademik Hukuk & Danışmanlık kadrosunda bulunmaktadır. En iyi Ankara boşanma avukatları için İletişim Bilgilerimiz’e tıklayarak bizi arayabilirsiniz. Bununla birlikte ofise gelmeden Ankara boşanma avukatı ile istediğiniz yerden görüntülü ve farklı şekilde iletişim kurmak ve bilgi almak için Online Danışmanlık Sistemimizden randevu alabilirsiniz.
Kaynak: